Şampiy10
Magazin
Gündem

Kasten oruç bozmanın kefareti nedir?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Fıkıh kitaplarına göre, özürsüz olarak, bile bile başladığı orucu bozmaktan ötürü kazâ ve kefaret gerekir. “Kefaret ya iki ay üst üste oruç tutmak, ya bir köle âzâd etmek ya da altmış fakiri doyurmaktır (et-Tâc: 2/77)” şeklinde anlatılır.

Cezanın, işlenen suça denk olması gereği, Kur’ân’ın temel prensiplerindendir. Bir günlük oruç bozma suçunun, altmış bir gün ard arda oruç tutma cezasıyla cezalandırılması, Kur’ân’ın bu temel prensibine aykırıdır.

Başlanan bir orucu özürsüz olarak bozmaktan ötürü kefaretin gerektiği sorunu, Ebû Hüreyre’den rivayet edilen bir habere dayandırılmıştır: “Bir adam Peygamber (s.a.v.)e geldi, ‘Helâk oldum ey Allah’ın Elçisi’ dedi.

Peygamber: ‘Seni helâk eden nedir?’ dedi.

Adam: Ramazan’da karımla birleştim, dedi. Bir köle âzâd edecek gücün var mı? dedi.

‘Hayır’, dedi.

‘İki ay ard arda oruç tutabilir misin?’ dedi.

‘Hayır’, dedi.

‘Altmış fakîre yemek yedirebilir misin?’ dedi.

‘Hayır’, dedi.

Adam orada otururken, Peygamber’e bir sepet hurma getirildi.

Peygamber: ‘Al bunu sadaka ver’, dedi.

‘Bizden daha fakirine mi vereyim? Medîne’nin iki tepesi arasında bizden daha muhtaç bir ev halkı yoktur’, dedi. Peygamber (s.a.v.) kahkaha ile güldü,

‘Haydi götür âilene yedir’, dedi.” (Buhârî, Savm: 30-31, Müslim, Sıyâm: b. 14, h. 81-84)

Başka rivayette Peygamber “Götür, çoluk çocuğunla beraber ye. Allah seni affetsin!” buyurmuştur (Fethu’l-Bârî: 4/172).

Bu öykünün temel râvîsi Ebû Hüreyre’dir. Ve bu işi yapanın kimliği de pek belli değildir. Bu rivayete dayanan fıkıhçılar, oruç kefareti hakkında pek çok görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Kimine göre eğer kasten oruç bozmaktan ötürü kefaret gerekseydi, hadîsin kahramanı olan kişiden, yoksulluk dolayısıyla kefaret düşmezdi.

Kimine göre de yoksulluk dolayısıyla kefaretin düşmesi, sadece bu adama özgü bir şeydir. Asıl olan kefaretin düşmemesidir.

Dârekutnî el-‘İlel’de, Zührî’den aldığı rivayete not düşerek: “Böylece köle âzâdetmek, ya da iki ay oruç tutmak, ya da altmış fakiri doyurmak sünnet oldu” demiştir (Feth: 4/168). Eğer rivayet kesin doğru ise herhalde Dârekutnî’nin bu görüşü, görüşlerin en isabetlisidir. Buna göre oruç kefareti, farz değil, sünnettir. Peygamber Aleyhisselâm, oruca karşı bu cinâyeti işleyen adama, Kur’ân’da hatâ ile adam öldürene belirlenen cezaya (Nisâ: 92) kıyâsen bir kefaret belirlemiş, fakat bunun, zorunlu bir hüküm değil, günahın affı için sadaka olduğunu belirtmek üzere “Götür, çoluk çocuğunla birlikte ye, Allah seni affetsin!” demiştir. Eğer bu kefaret, zorunlu olsaydı, özel olarak o adama böyle bir ruhsatın verilmesi söz konusu olmazdı. Çünkü din hükümleri kişilere göre değişmez.

Ayrıca kefaretin bir köle âzâdetme veya bir deve kurban kesme olduğu rivayeti de vardır (Fethu’l-Bârî: 4/166-172).

Hz. Ayşe’den gelen, aynı konu ile ilgili iki rivayette ise belirli bir kefaretten söz edilmez, sadece bir miktar sadaka vermekten söz edilir ki bu da işlenen bir hatâ ve kusurun ardından bir miktar sadaka verme geleneğine ve bunu destekleyen Kur’ân öğütüne uygun düşmektedir (Mücâdele: 12-13, Tevbe: 103).

Kur’ân-ı Kerîm’de her ne sebeple olursa olsun, oruç yiyene, namaz kılmayana bir cezâ belirlenmemiştir. Zaten oruca niyet etmeyerek oruç tutmayan kimseye kefaretin gerekmediğinde oy birliği vardır. Kefaretin başlanan orucu, özürsüz olarak bozmaktan ileri geleceği belirtilmektedir. Bir namazı özürsüz olarak bozan kimse, nasıl o namazı yeniden kılarsa, orucu özürsüz olarak bozanın da yine onu kazâ etmesi gerekir. Başladığı bir orucu bozan kimseye kefaret gerekeceği hususu, sadece andığımız vâhid (tek kişi) haberine dayanılarak fıkıh hükmü haline getirilmiştir. Allah’ın Kitabında en ufak bir işaret olmayan şey farz olamaz.

Eğer orucun zorunlu bir kefareti olsaydı bu, Kur’ân’da belirtilirdi. Doğrusu şudur ki sâf ibadet konularında, yani Allah ile kul arasındaki kusurlarda ceza-kefaret yoktur. Bu hususlardaki kusurun cezasını Allah âhirette verecektir. Fakat hukuki sorunlarda, yani toplumu ilgilendiren şerîat (hukuk) konularındaki yasal olmayan işlere ceza konmuştur. Bu bakımdan orucun farz (zorunlu) kefareti diye bir şey yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Barışa, kardeşliğe ihtiyacımız var...
  2. İnsan hakları- 3
  3. İnsan hakları- 2
  4. İnsan hakları
  5. Kur’ân’ın indirildiği, bin aydan daha hayırlı gece
  6. Kur’ân’ı düşünmeden kelime kalıplarına takılanların durumu
  7. Hiç iyilerle kötüler, inananlarla inanmayan bir olur mu?
  8. Kur’ân ve evrensel mesajı-4
  9. Kur’ân ve evrensel mesajı-3
  10. Kur’ân ve evrensel mesajı-2

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.