Hz. Ömer’in hoşgörüsü ve adaleti (2)
.
Emir’e öyle mi? Kahretsin an-karib Allah!
(Allah onu en yakın zamanda kahretsin)
Yakında rayet-i ikbali ser-nigun olsun
(İyi günleri kötüye dönsün)
Ömer, belasını dünyada isterim bulsun.
Halife Ömer, hayret içindedir. “Ne yaptı teyze, Ömer böyle beddua edecek” diye sorar. Kadın, kendisinin yetim avuturken halifenin uyumaması gerektiğini, kendilerinin halifeye Allah’ın bir emaneti olduklarını, ama arayıp sorulmadıklarını yana yakıla anlatır. Ve kendisine, “Zavallının işi pek çok zaman bulup gelemez, gidip söylemezsen ne haldesin bilemez” diye mazeret sayıp döken Ömer’in hiçbir mazeretini kabul etmez.
“Mademki, insanlarıyla gereğince ilgilenemeyecekti, o halde niçin hilafeti zamanında kabul etti?” der.
Bu arada, çocukların feryatları daha da yükselir. Torunlarının bu içler acısı durumu karşısında öfkesi artık çılgın bir hal alan ihtiyar kadın Halife Ömer’e beddualar yağdırır:
Şu nevhalar ki çıkar ta bulutların içine
(Ta bulutlara yükselen bu iniltiler)
Ömer! Savaik-ı tel’in olur, iner tepene
(Umarım Ömer, lanet bulutları olup tepene iner)
Yetimin ahını yağmur duası zannetme
O sayha rad-ı kazadır ki gönderir ademe. (Yetimin ahı yağmur duası değil, insanı yokluğa götüren bir kaza yıldırımıdır)
Açız açız! Bize bir lokma olsun ekmek ver
Susundu yavrularım, işte oldu, şimdi pişer
Gidip de söyliyeyim ha... Dilencilik yapamam (Ben gidip Halife’ye söyleyeyim de dilencilik mi yapayım?)
Ömer de kim? Benim ondan kerim adamdı babam (Ömer de kim oluyormuş, benim babam ondan daha değerli ve cömert bir insandı)
Ölür de yüz suyu dökemem sizin Halifenize. (Ölsem de sizin Halifenize gidip yüz suyu dökemem)
Ömer, kadının bu son sözleriyle, beyninden vurulmuşa döner. Sesi titreyerek “Haklısın teyze, avut çocukları, ben şimdicek gider gelirim” der. Sonrasını Hz. Abbas şöyle anlatır:
Halife önde, bitik, suçlu, münfail, nadim
Ben arkasında, perişan, çadırdan ayrıldık. (Halife içi buruk, bitik ve pişman vaziyette, ben de arkasında çadırdan ayrıldık)
Sabaha karşı biraz başlamıştı aydınlık
Köyün köpekleri ejder misali saldırıyor
Bırakmıyor bizi yoldan, fakat kim aldırıyor
Medine’nin dalarak münhani sokaklarına
Dönüp dönüp hele geldik zahire anbarına.
(Medine’nin dolambaçlı sokaklarını dolaşıp zahire anbarına geldik)
Halife girdi açıp, ben de girdim emriyle
Arandı her yeri, bir mum yakıp alelacele.
(Arandı, çabucak bulduğu mumu yaktı)