Hurafeler diz boyu
.
SORU: Bir arkadaşım televizyonda aşağıdaki konuyu sık sık dinlediğini anlattı: “Ayasofya’yı yapan mimarlar kubbeyi taşıyacak dayanıklılığı sağlayamamışlar. ‘Ne yapalım?’ diye düşünürlerken bir kişi ‘Arabistan’a gidin. Orada bir peygamber var. O size yol gösterir’ demiş. Mimarlar gidip o peygamberi bulmuşlar. O peygamber Hz. Muhammed’miş. Gelenleri dinlemiş. Eğilip yerden bir avuç kum alıp içine tükürmüş. ‘Alın bunu harcınızın içine karıştırın’ demiş. Yanındakiler ‘Ne yaptın ya Resulallah? Şimdi muazzam bir kilise yapacaklar, yüzyıllar boyu da ayakta kalacak’ demişler. Peygamberimiz ‘Hiç merak etmeyin, o kilise sonunda Müslümanların olacak’ demiş.” Ne kadar acıdır ki, bu ve benzeri hurafeler pervasızca anlatılıyor. Din adına insanların beyinleri yıkanıyor. Aslında kabahatin önemli bir bölümü, bu sahtekârları adam yerine koyup da söylediklerine inananlarda. Kafalarını hiç çalıştırmadan, hiç düşünmeden dinliyorlar. Akıl edip de “Ayasofya ne zaman yapıldı? Peygamberimiz doğmamıştı bile” ya da “Bir avuç kuma tükürüp de Ayasofya’yı inşa ettiren Peygamberimiz, neden devasa bir camiyi de Kabe’ye yaptırmadı” diye sorsalar. “Din adamı konuşurken soru sorulmaz, sözü kesilmez” anlayışı var. Bu da etkiliyor galiba insanları. Halbuki bilgili ve iyi niyetli din adamları hiç çekinmeden, her türlü soruya açık olmalıdır.
Hocam bir başka konu da şu: Size yöneltilen soruları, 1400 yıl önce yaşamış din bilginlerine atıfta bulunarak yorumluyor, âdeta onlara tasdik ettiriyorsunuz. 1400 yıl önce yaşamış insanlar, Süleyman Ateş’ten ya da meslektaşlarından daha fazla ne bilebilirler? Sizler almış olduğunuz çok ciddi dini eğitim yanında 21. yüzyılın bütün ilmi ve teknolojik imkânlarından yararlanmış, lisan bilen, dünyayı dolaşmış, diğer dinleri incelemiş âlimlersiniz. Biz artık sizin ve diğer iyi niyetli meslektaşlarınızın kendi öz yorumlarınızı duymak istiyoruz. Bu yorumlar zaman zaman alışılmış ve yerleşmiş kalıpları darmadağın etse de... (Doğan Göker)
CEVAP: Hurafeler diz boyu. İnsanlar doğruları değil bu hurafeleri kabul ediyor. Cübbeliler ve bilmem kimler her gün insanların kafasına hurafe püskürtüyor ama 20 bin kişi onları dinliyor. Peygamberimiz, “Nasıl olursanız öyle yönetilirsiniz” buyurmuş. Kimileri de var ki kendini aydın (!) sanıp dini tamamen dışlıyor, Kur’ân ile alay ediyor. Bize yönelik eleştirinize gelince, bu da insaf ölçülerine sığmaz. Elbette dini meselelerde önce Peygamberimizin, sonra sahabilerinin, sonra da onlara yakın derinlikli bilginlerin görüşlerine başvuracağız. Biz İmamı Azam’ın görüşüne işaret ediyorsak mutlaka onları benimsiyor değiliz. Haklı ise ne âlâ ama o görüş Kur’ân’ın ruhuna aykırı ise bunu söylüyor, kendi görüşümüzü belirtiyoruz. Birçok yazımda bin yıl önceki görüşlerin din olmadığını, asıl dinin Kur’ân ve Kur’ân’ın onayladığı Peygamber sözleri olduğunu vurguluyorum. Başka türlü bir tutum, inandırıcı ve güvenilir olmaz. Eski olan her şey dışlanmaz. Felsefeye bakın, felsefenin kaynakları Aristo, Eflatun, Sokrat, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd vb. değil mi? Sokrat, Eflatun 2500 yıl önce yaşamış insanlar ama yine modern felsefede de onlar referans verilir. Temel düşünceler değişmiyor, değişen şekillerdir. Yapıcı eleştiriniz için teşekkür ederim.