Şampiy10
Magazin
Gündem

Müslümanların mabedi camidir

SORU: Bir kız arkadaşım var. Birbirimizi seviyoruz. İkimiz de 17 yaşında olduğumuz için ailelerimize durumu söyleyemedik. Sokakta ona laf atıyorlar. Ne yapmam gerekiyor? Silah taşımayı bile düşündüm. Bu nedenle birisini yaralamak günah mı? Ben Aleviyim. Namaz kılmakla cem ibadeti yapmak eş tutulabilir mi? (Can Dönmez)

CEVAP: Sevdiğin kıza laf atıyorlar diye kimseyi yaralamaya hakkın yok. Tabii bir kadına kötü gözle bakmak haramdır ama ne yapalım ki insanlara bu eğitim verilmiyor. Allah korusun, sen sevgiline baktı veya laf attı diye birini yaraladın. Sonra ne olacak? Hapse gideceksin. Bu kez bir başkası laf atacak. Laf atan bir tane değil ki onu saf dışı etmekle kurtulasın. Hz. Mevlana bu konuda güzel bir misal verir: “Adamın biri anasını öldürmüş. ‘Niçin öldürdün?’ diye kendisini kınayanlara, ‘Ne yapayım anam fuhuş yaptı’ diye cevap vermiş. ‘Fuhuş yaptıysa ananı öldüreceğine ona o işi yapan adamı öldürseydin ya’ demişler. ‘Hangi birini öldüreyim, birini öldürsem anam bir başkasıyla yatıyor’ demiş.”

Bu konuda çıkar yol kızla nişanlanmandır. Kızın takacağı yüzük koruyucu olabilir. Senin Alevi olman önemli değil, önemli olan Hz. Muhammed’in getirdiği Kur’ân dinine bağlı kalmandır. Alevi Ali’yi seven, ona bağlı kalan insandır. Ali, Hz. Peygamber’in damadı, amcasının oğlu ve dördüncü büyük halifedir. İslâm uğrunda her zaman canını feda etmeye hazır yaşamış, hayatını da ibadet yolunda noktalamıştır. Gerçek Alevi, Ali gibi yaşayandır. Ne olursan ol ama namazını kıl, kılmıyorsan da namazın, ibadetin İslâm’ın gereklerinden olduğuna gönülden inan.

Cem toplantıları namaz yerine geçmez. O bir törendir, toplantıdır. Kimsenin yaptığına karışmayız ama sen benden dinin hükmünü soruyorsun, ben de cevaplıyorum. Cami karşısına cem evini koymak İslâm’ı bölmek olur. Eğer haftalık sohbet toplantısı, zikir için yapılıyorsa bunda sakınca yok. Eskiden bektaşi tekkeleri vardı. Ama hiçbir tekke caminin alternatifi değildir. Cami herkes içindir. Müslümanların tek mabedi vardır, o da camidir. Kur’ân’da namaz açık seçik belirtilmiştir. Nisa 102. ayette bu husus anlatılmıştır. Namazın temel öğeleri ayakta durmak, rükûya varmak, secdeye varmak, Allah’ı zikretmek, tespih etmek ve Kur’ân okumaktır. Bunlar Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde vurgulanmıştır.

Yazının devamı...

Süt kardeşle veya onun çocuğuyla evlenilemez

SORU: Belçika’da yaşayan Hakan Yılmaz isimli bir kardeşimizin önemli bir sorunu nedeniyle sizden yardım talep ediyorum. Hakan, amcasının kızına gönül vermiş. Nişanlanmışlar. Evlenmelerine az bir zaman kala aile bireylerinden biri, Hakan’ı babaannesinin emzirdiğini söyleyerek, “kanla haram olan sütle de haramdır” hadisini hatırlatmış. Aynı kişi Hakan’ın, amcasıyla süt kardeş olduğunu ve bu durumda onun kızıyla evlenemeyeceğini söylemiş. Aile bu konuda birkaç hocaya danışmış. Aldıkları cevaplar hep bu yönde olduğundan evlilik ertelenmiş. Bu durumdan çok etkilenen Hakan, bir ara intihar girişiminde de bulundu. Sizin bu konuda söyleyeceğiniz birkaç cümle belki de bu kişinin kurtuluşuna ve hayatını yeniden kurmasına vesile olacaktır. Görüşlerinizi, aileye iletmek üzere bekliyorum. (Seyidhan Eriman)

CEVAP: Babaannesini emen çocuk, babaannenin çocuklarıyla süt kardeş olur. Bu durumda sözünü ettiğiniz genç, amcasının süt kardeşidir. Süt kardeşiyle evlenemeyeceği gibi süt kardeşin çocuğuyla da evlenemez. Dindeki hüküm budur. Bu gencin üzülmesine gerek yok. Belki de böylesi kendisi hakkında daha hayırlıdır. Biliyorsunuz ki akraba evlilikleri birçok soruna sebep olmaktadır. Çocukların sakat, spastik doğma ihtimali yüksektir. Hz. Ömer de yakın akrabayla evlenmemeyi çünkü çocukların cılız olacağını, bundan sakınmayı öğütlemiştir.

Bu genç, intihar girişiminde bulunma yerine bir yanlıştan, belki de bir felaketten döndüğü için şükretmelidir. Yakın akraba evliliklerin, çoğu zaman ilişkilerin bozulmasına da neden oluyor. Çok geçmeden akraba olan karı koca arasında sevgi kalmıyor. Araları bozulunca bu defa akraba olan aileler birbirlerine düşman haline geliyorlar. Onun için bence bu gencin o kızla evlenmemesi, kendisi için de kız için de hayırlı olmuştur. Hakan başka bir kızla, o kız da başka bir erkekle evlenir. Bakarsınız önce zorlarına giden bu durum, kendileri için hayırlı olmuştur. Allah onlara mutluluk kapılarını açmış, hayırlı eşler ve çocuklar nasip etmiştir. Dinin yasakladığı şeyi yapanlar mutlu olmazlar. Zararın neresinden dönülse kârdır. Allah’ın kaderine boyun eğip Hakk’a teslim olarak huzur bulun. İşin sonunu gözetleyin. Allah ne yaparsa güzel yapar.

Yazının devamı...

Namazın temeli zikir ve huzurdur

SORU: Camilerimizin çoğunda imam hatipli 18-19 yaşındaki çok genç imamlar cuma namazını büyük bir hızla kıldırıyorlar. Daha rükûya varıp ağzımızı açmadan secdeye gidip orada da aynı şeyi yapıyorlar. Bu nasıl iştir? Bu şekilde kılınan namaz, namazlıktan çıkmış tamamen şekil namazına dönmüş olmuyor mu? Bu yüzden cumalara gitmiyorum. Evimde televizyonu açıp Kabe’deki imama uyarak cumayı kılıyorum. Bu doğru mu? Beni üzen ikinci bir olay da her cuma namazından önce verilen vaazlarda yalan yanlış hadislerin anlatılması, hadislerin Kur’ân’ın önüne geçmesi ve Kur’ân kurslarına para talep edilmesi. Bunlar beni camiden soğutuyor. Düşüncemde haksız mıyım? Lütfen bu konuda beni aydınlatır mısınız? (Seyfi Saraçoğlu)

CEVAP: Düşüncenizde haklısınız. Maalesef bazı imamların namaz kıldırış şeklinde huzur yok. İmamın her haliyle, özellikle manen ve ahlaken cemaatten üstün olması gerekir ama nerede? Cami kimsenin babasının malı değil. Ancak camiye küsülmez. Camiye kültürlü insanlar gidecek ki cemaatin kalitesi yükselsin. Televizyonda Kabe’deki imama uymak ise fıkıh kitaplarına göre olmaz. Çünkü imamla cemaatin aynı mekânda olması gerekir. Oysa Kabe ile bizim aramızda takriben 3000 kilometre var. Din gönül işidir. Siz öyle huzurluysanız mesele yok. Çünkü namazın temeli zikir ve huzurdur.


Abdest almanız sakıncalı ise teyemmüm edin

SORU: Rahatsızlığımdan dolayı bağışıklık sistemim zayıfladı. Bu yüzden abdest alırken üşütürüm diye ailem namazıma biraz ara vermem gerektiğini söylüyor. Halen hastanedeyim. Teyemmüm alarak namazlarımı kılabilir miyim?(Ferdi Vatansever)

CEVAP: Allah size şifa versin. Abdestte su kullanmak tehlikeli ise teyemmüm edersiniz. Yani temiz bir mermere veya temiz duvara elinizi sürer önce yüzünüze dokundurursunuz. Sonra tekrar ellerinizi sürer kollarınızı mesh edersiniz. Bu da zararlı ise hiçbir şey yapmadan yine namazınızı kılarsınız. Namazın mazereti yoktur. Eğilip kalkmanız zararlı ise oturduğunuz yerde kılın. Sadece kalbinizden “Allah Allah” diye düşünmek bile namazdır.

Yazının devamı...

Zikir ve huzur

SORU: Bir kitapta, zihni iyi kullanmak için “düşünceleri durdurma” diye bir egzersiz okudum. Bunu bir gece uyguladım. Gözlerimi kapadım, sanki bir şey yüzümü yukarı çevirdi, ağzımı açtı. Gökte bir şey var gibi hissediyordum. Gözlerimi açınca halimden endişe ettim. Ancak yatarken huzur doluydum. Zihin durdurmak bir nevi meditasyon ise günah mı işlemiş oluyorum? (Serap Güney)

CEVAP: Gördüğünüz vizyon, güzel bir haldir. Benim kanaatime göre zihninizi tüm düşüncelerden ayırıp Allah’ı düşünmeye yoğunlaştırma, ruhunuzu arındırıp gönül gözünüzü açma derecesine getirmiş sizi. Görüşünüzün ardından huzur duymanız bunun hayırlı, rahmani bir hal olduğunu gösterir. Allah’ı anma şeklindeki meditasyona İslâm’da zikir, huzur denir. Huzura ve zikre devam edin.







Allah’a saygılı olun

SORU: Geçenlerde, sonradan çok pişman olduğum bir şey yaptım, Allah’a isyan ettim. Aynı günün akşamı gördüğüm rüyada bir cin beni tokatlıyordu. Çok korktum. Böyle varlıklardan nasıl korunuruz? (Oğuzhan)

CEVAP: Ben cinci değilim. Kur’ân’ın Cin Suresi’nde cinlerin kâfirleri ve Müslümanları bulunduğu anlatılır. Kâfirleri insanları şaşırtmaya çalışan şeytanlardır. Müslümanları ise insana yardımcı olurlar. Sizin rüyanıza giren cin, Müslüman cinlerdendir. Cin gözle görülmez, bedensiz varlıktır. Gördüğünüz bir ruh da olabilir. Korkmanıza gerek yok. Allah’a ve dini değerlere saygılı olursanız size bir şey olmaz. Ama saygısızlık ederseniz uyarı gelir. Nitekim siz uyarılmışsınız. İyi bilin ki insanlar hep kontrol altındadırlar.







Namazları cem etme

SORU: 86 yaşındaki annem, akşam namazını kıldıktan sonra yorulup uyuyor. Tabii o zaman yatsıyı kaçırıyor. Acaba akşamın ardından yatsıyı kılabilir mi? (Kevser Aydın)

CEVAP: Anneniz akşamla yatsıyı birlikte kılabilir. Buna namazları cem etme yani birleştirme denir. Peygamberimiz, normal zamanlarda bazen böyle yaptığı gibi yolculuklarda çoklukla öğleyle ikindiyi, akşamla yatsıyı birlikte kılardı. Anneniz önce akşamı ardından da yatsı namazını kılabilir.







Okurlarıma bir hatırlatma

www.suleymanates.com adlı web sitemizi açanlar üst kısmında mavi şeritle sohbetler yazılı hareketli pencereyi tıklayınca haftalık konuşmalarımı, çeşitli söyleşi ve konferanslarımı, kimi tefsir derslerimi dinleyebilirler.

Yazının devamı...

Kur’ân’ın evlat edinmeyle ilgili yorumu nedir?

Başlığa çıkardığım soruyu, okurum Seçkin Berber soruyor. Cevabım şudur: Kur’ân evlatlık uygulamasını kaldırmıştır. Kişinin evladı, sadece kendi sulbünden gelen çocuklarıdır. Ama yetimlere bakmak, onları alıp evladı gibi büyütmek çok sevaptır. Peygamberimiz yetime bakanların ahirette kendisine komşu olacaklarını buyurmuştur. Ancak o çocuk kendi evladı değil, öz ana babasının evladıdır. Kur’ân da evlatlıkların kendi ana babalarının adına bağlanarak çağrılmalarını emretmektedir. İslâm’a göre evlatlıkla evlat edinen arasında öz çocuklarda olduğu gibi bir evlenme yasağı doğmaz. Bunu çok yazdım. Bu yüzden bazı kişiler bana tepki gösterdi ama ne yapabilirim ki, Kur’ân böyle söylüyor. İşte ayetler: “...(Allah) Evlatlıklarınızı sizin öz oğullarınız kılmadı. Bunlar sizin ağızlarınıza gelen sözlerinizdir. Allah gerçeği söyler ve O, doğru yola iletir. Onları babalarının adına bağlayarak çağırın. Bu, Allah yanında daha adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok fakat kalplerinizin bile bile yaptığında günah vardır. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir” (Ahzâb: 4-5).







Gönül gözünüz açık

OKURUM F.A., babasının ölümünden sonra gördüğü rüyaları anlatıyor: “Babam, ‘Benim için hayır yapın, eski elbiselerimi fakirlere dağıtın, yerim burada iyi değil, belki beni buradan alır başka yere verirler’ diyordu. Geldiği zaman yalnız değildi. Sağ tarafında ona eşlik eden bir melek vardı.” Bu rüya okuruma Kaf Suresi 21-22’nci ayetleri çağrıştırmış. F.A.’nın rüyalarının biri de Taha Suresi’yle ilgili: “Gece, deniz ikiye yarılmış ve ortadan kuru bir yol açılmış. O yolda sağ elinde asası olan, peygamber gibi biri yürüyor. Duyduğu bir ses, ‘Kızıldeniz’i yararak Abdülhak geliyor’ diyor.” Buna benzer birçok rüyasını yazan okuruma cevabım şudur: Çok kez rüya yorumcusu olmadığımı belirttim. Rüyalarınız sizin gönül gözünüzün açık olduğunu gösteriyor. Ama bu rüyalardan ötürü içinize gurur, kibir gibi şeyler gelmesin. Rüyalarınızı herkese anlatmayın. Allah gönül gözünüzü her zaman açık tutsun.

Yazının devamı...

Fatiha Suresi her rekâtta okunur

SORU: Namazdan sonra kıldığım namazın ve ettiğim duaların kabulü için Fatiha Suresi’ni okuyorum. Ancak siz bir yazınızda “Surelerden ve dualardan sonra Fatiha okunmaz” demiştiniz. benim yaptığım yanlış bir uygulama mı? (Osman Altunsoy)

CEVAP: Fatiha, namazın her rekâtında okunur. Ama namaz bittikten sonra Fatiha okunacağına dair bir delil yok. Bilenler böyle bir şey yapmazlar. Zaten imamların, her Kur’ân okunuşunun ardından Fatiha okumaları da bid’attır. Bid’at öylesine yayılmış ki sünnetlerin yerini almış. Bilimsel ilmihal kitaplarına bakın, böyle bir şey var mı? Fatiha da bir Kur’ân parçasıdır. Diğer Kur’ân parçalarını Fatiha ile bitirmenin ne anlamı var bilmiyorum. Bu, benzetme olmasın Akif’in herhangi bir şiirini İstiklâl Marşı ile bitirmeye benzer. “Çanakkale Şehitleri” veya “Köse İmam” ya da “Necd Çöllerinden Medineyeye” adlı şiirini okuduktan sonra mutlaka İstiklal Marşı okumak mı gerekir? Anlaşılması için bu örneği verdim. Yasin okuduktan sonra ardından Fatiha okumanın ne anlamı var? Yasin de Kur’ân, Fatiha da Kur’ân... Birini diğeriyle mühürlemek gerekmez ki. Ama halk arasına böyle yerleşmiş bir kere. Bunu halk değil, imamlar da böyle yapıyor, müftüler de... Bid’attır yani Peygamberimiz böyle bir şey yapmamıştır.


Küfür etmek günahtır

SORU: Bir erkek, eşine söverse imam nikâhı düşer mi? Bunun kasıtlı veya sinir halde söylenmesi bir şeyi değiştirir mi?

CEVAP: Nikâh sadece Kur’ân’da anlatılan boşama yöntemiyle düşer. Erkeğin veya kadının küfür etmesi günahtır, edepsizliktir. Ama ister bilinçli ister kızgınlıkla söylensin böyle sözlerle nikâh düşmez. Ancak erkek

bile bile Allah’ı gönülden inkâr eder yani dinden döner de şirke girerse o zaman karısı otomatikman boş olur. Çünkü Kur’ân Bakara (221) ve Mümtehine (10) surelerinde müşriklerle (Allah’a ortak koşan, putatapan kişi) evlenmeyi yasaklamış ve Müslümanın müşrikle nikâh bağının kalmayacağını bildirmiştir. Kadın veya erkekten biri müşrik olursa arada nikâh kalmaz. Ama alışkanlık haline gelmiş olan sövmeler, insanı dinden çıkarmaz. Dinden çıkmak ancak bilinçli olarak Kur’ân’ı tümüyle reddetmek, Müslüman olmadığını söylemekle olur.

Yazının devamı...

Amerika’daki bir okurdan gelen anlamlı öneri

SORU: İslâm dininin veya Kur’ân’ın ancak sizin gibi güvenilir bir din adamından öğrenileceğini, okuduğum kitaplarınızdan anladım. Amerika’da yaşıyorum. Burada çeşitli ülkelerden Müslümanların dinimizi farklı algıladıklarını gözlemledim. Bu nedenle web sayfanızın İngilizce versiyonunu hazırlatmanız İslâm’ın diğer kültürler tarafından daha iyi anlaşılmasına yardım eder diye düşünüyorum. (Suay Taşçı/Guthrie)

CEVAP: Benim için iltifat sayılan sözlerinizden mütehassis oldum. Teşekkür ederim. Hiç kimseden yardım almadan kendi başıma yayınlarımı yürütmeye çalışıyorum. Maalesef İslâm âlimi diye bilinen birçok kimse Kur’ân’dan ya habersiz veya önyargıyla basiretleri bağlanmış, İslâm’ı dar kalıplara sıkıştıran insanlar. Gerçekten bunların yazdığı eserler geniş kitleler tarafından benimsense bile geleceğin bilimle donanımlı kuşakları bunlara hiç değer vermez ve İslâm’ı bunların anlattığı gibi sanacakları için İslâm’dan da kaçarlar. Öyle ise İslâm’ı yeniden Kur’ân’a ve Peygamberimizin gerçek sözlerine dayandırarak anlatmak gerekir. Akif’in dediği gibi:

Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.

İşte ben bunu yapmaya çalışıyorum ama arkamda hiçbir destek yok. Yazdığım kitapların sayısı 100’ü geçti. Bunlardan sadece Kur’ân Ansiklopedisi 30 cilttir. Kur’ân Tefsiri 12, Özet Tefsir ise 3 cilttir. Bunları İngilizce’ye çevirmek benim gibi yaşı 70’i aşmış bir insan için zordur. Artık bu eserlerin değerini bilen gençler çıkar da bu işi yaparsa büyük hizmet etmiş olur. Prof. Abdullah Takım, tefsirim üzerinde doktora yaptı ve Bochum Üniversitesi’nde en yüksek puanla doktor unvanını aldı. Şimdi konuk profesör olarak Frankfurt Üniversitesi’nde görev yapıyor. Ama onun yazdığı eser Almanca’dır. İyi İngilizce bilen gençler de aynı şeyi yapabilirler. Mesela siz, vaktiniz olursa “İslâm’da Güncel Tartışmalar” veya “İslâm’a İtirazlar Kur’ân-ı Kerîm’den Cevaplar” adlı eserimi çevirebilirsiniz. Tabii bu işi için emek vermek gerekir. Biz şimdi yapamasak bile bir gün gelir bu hizmeti yapanlar çıkar inşallah. Web sitesine İlahi Dinlerin Ruh Birliği adlı eserimin İngilizcesini koydurmaya çalışacağım.

Yazının devamı...

Rabıta meselesi

SORU: Bir yazınızda, “tasavvufun kuruluşunda Abdülkahir Söhreverdi’nin yaşadığı altıncı hicri yüz yıla kadar şeyhi göz önünde hayal etmek gibi bir rabıta uygulamamışlardır” diyorsunuz. Ve hiçbir tarihte bugünkü gibi rabıta yapılmadığını söylüyorsunuz. Sizin Türkçe’ye çevirdiğiniz Ömer Hüdayi Baba Divanı’nında o muhterem zatın bugünkü anlamda rabıta verdiğini yazıyorsunuz. Bu çelişki değil mi? (Bahattin Arazsu)

CEVAP: Siz isterseniz İslâm Tasavvufu adlı eserimde Rabıta konusunu okuyun.

O zaman ne demek istediğim anlaşılır. Yazımda rabıtanın tarihinden söz ettim. Eğer ilk kaynak eserlerde bugünkü anlamda rabıta varsa o zaman ben sözümden döneceğim ve özür dileyeceğim. Ömer Baba’ya sevgim ve saygım büyüktür. Rabıtayı koyan Şah Muhammed Nakşibendi’ye de saygım büyük. Ama onların uygulaması dini bir delil oluşturmaz. Dini delil Kur’ân ve hadistir. Allah’tan başkasından medet umulmaz.

Şah Muhammed Nakşibend Hazretleri, Allah’ta fani olmuş, bireysel benliğini tamamen yitirmiş kâmil mürşidin düşünülmesini, onun haline bürünülmesini öğütler. Onu gözetlemekten maksat da kendini tümden kaybedip onun gibi olmak, hatta o olmaktır. Ama gerçekten Hak’ta fani olmuş ermişler için söylenmiştir bu söz. Ne dini, ne de tasavvufu bilmeyen bir sürü kıyafet şeyhi ortada dolaşıyor. Bunları rabıta etmek şirk değil de nedir? Biz tasavvuf adamı olmaktan çok din uzmanı sayılırız. Kur’ân ne diyorsa o sınırda dururuz. Sözlerimin manasında çelişki yok. Belki ifade tarzında zühulen çelişki de görülebilir fakat gayemiz tevhidi korumaktır. Hatamız varsa Hak’tan af ve mağfiret dileriz.


Önyargılı olmayın

YAZILARIMDA kaynak göstermediğimi, delile dayanmadan fetva verdiğimi söyleyen önyargılı okuruma cevabımdır: Ben yazdıklarımın hepsini Kur’ân ve sünnete dayandırıyorum. Siz ise insanların görüşlerini dinleştiriyorsunuz. Niçin sözlerimi “İslâm âlimleri” dediğin kişilere dayandırayım ki? Din, Kur’ân’dır ve Peygamber sözüdür. Başkalarının sözleri kimseyi bağlamaz. Onlara saygımız var ama onlar da insandır. Görüşleri yanlış da doğru da olabilir. Fıkıh kitaplarına bir bakın, hangi meselede oybirliği var? Her biri başka telden çalmış. Ben size “benim sözlerime inanın, uygulayın” demiyorum ki... Siz bana gerek görmeyebilirsiniz ama bana gerek gören binlerce kişi var.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.