Şampiy10
Magazin
Gündem

Dine iftira eden çıkarcılara dikkat!

SORU: Eşimin de aralarında bulunduğu bir ev gezmesinde üç kapalı hanımdan biri, “başı açık olmak zina yapmakla eşdeğerdir” diye bir ifade kullanmış. Bu hanım bir cemaat üyesiymiş ve peygamberimize kurban kesmek için para topluyormuş. Bu cemaatçilik Rum Suresi’nin 32’nci ayetiyle ters düşmüyor mu? (Kazım Aslan)

CEVAP: O hanımın sözü hem Kur’ân’a hem de Peygamberimize iftiradır. Bu kışkırtıcı sözü nereden çıkarmış? Kur’ân’ın neresinde böyle bir söz var? Peygamberimiz nerede böyle bir söz söylemiş? Allah’tan korkan bunu söylemez. Bu nasıl anlayış, nasıl bir aşırılıktır? Asıl günah ve haram olan, Peygamber’e kurban kesmektir. Ne demek Peygamber’e kurban kesmek? Bir kere insana kurban kesmek haramdır. Kurban Allah için kesilir. Kurbanın asıl amacı da fakirlere yardımdır. Sevabını Peygamber’e bağışlamak amacıyla kurban kesmeyi kast ediyorsa ne Peygamber döneminde, ne de ondan sonra böyle bir uygulama olmamıştır.

Peygamber (selam ona) zaten insanın varabileceği en yüksek makama (Makam-ı Mahmud) ulaşmıştır. Onun, kimsenin göndereceği sevaba veya kurbana ihtiyacı yoktur. Bu düşüncedeki kişilerin amacı insanları din adına kandırarak cemaatlerine para toplamaktır. Dinin emirleri, yasakları, helalleri Kur’ân’da belirtilmiştir. Kur’ân’ın hükümlerini de Peygamberimiz uygulamalarıyla göstermiştir. Bunlar sağlam hadislerde mevcuttur. Halkımızın, cemaatlerine para toplamak için kapı kapı dolaşan, Allah ve Peygamber adına yalan söylemekten, uyduruk hikâyeler anlatmaktan çekinmeyen, bu uğurda her türlü yalanı mübah gören bilgisiz, çıkarcı insanlara alet olmamasını tavsiye ederim.







İnsanlar niçin yaratıldı?

OKURUM H. Kerim Bozkuş, “Allah bizi niçin yarattı” diye soruyor. Cevabım şudur: Allah kendi isim ve sıfatlarını açığa çıkarmak, bilinmek ve tanınmak için bizi yarattı. Biz O’nun bir açılımıyız. Madem

Allah var, o halde yaratıklarının da çeşitli sıfatlarla ve biçimlerle var olması zorunludur. Onun için yaratıldık. Bu sorunun ayrıntılı cevabını daha önce bir kaç kez yazmıştım. Eski yazılarımı okuyabilirsiniz.

Yazının devamı...

Velisiz kıyılan nikâh geçerli mi?

SORU: Bir yazınızda Amerika’da Müslüman bir kızla evlenmek isteyen gencin sorusuna cevap verirken “erkek için bir sorun yok ama kız için velisinin izni olmadan nikâh geçerli olmaz” demişsiniz. Reşit bir kızın evlenmesinde veli izni, örfün bir gereği mi yoksa Kur’ân’ın bütünü düşünülerek böyle bir gereklilik söylenebilir mi? (Çetin Kotevoğlu)

CEVAP: Hanefi mezhebine göre reşit kız, velisinin izni olmadan da evlenebilir. Ama diğer üç mezhebe göre velinin izni olmadan bir kız veya kadın evlenemez. Sebebi de bu konuda “velisiz nikâh olmaz” mealindeki hadistir. Kur’ân’da böyle bir kısıtlama yok ama ben herhangi bir mezhep görüşü düşünmeden Kur’ân’ın genel prensibinden hareketle ve özellikle kızın ailesinin haberi olmadan böyle bir nikâhın geçerli olmayacağı kanaatimi belirtiyorum. Bir de devletin kanunları var.

Kanunlar böyle gizli bir nikâhı kabul etmez. Kız, bir gençle gizlice evlendikten sonra erkek onu bırakıp giderse kızın durumu ne olacak? Gerçi Allah’a inanan dürüst bir insan kimseyi yüz üstü bırakmaz ama nerede o iman? Artık iman da çıkar aleti olmuş. Hangi aile, kızının kendisinden habersiz evlenmesine, bir erkekle gizlice karı koca hayatı yaşamasına razı olur? Anne babaya itaat, Kur’ân’ın kesin emri olduğu gibi devlete itaat de Kur’ân emridir. Peki böyle evlenmiş olan kız, annesini, babasını üzer mi? Üzer!

Öyle ise böyle bir nikâh geçerli değildir.


Sizinki yemin sayılmaz

SORU: Üç çocuk annesi emekli öğretmenim. Bir tartışma sırasında eşime hem de çocukların yanında “Eğer senden ayrılmazsam Allah çocuklarıma doyurmasın” dedim. Bu yemin midir? Affı için ne yapmalıyım? (N. B.)

CEVAP: Sarf ettiğin sözle hiçbir şey olmaz. O sadece kendi aleyhine yaptığın bir bedduadır. Yemin değildir. Çünkü yemin Allah’ın adı anılarak yapılır. Ancak içinin rahat etmesini istiyorsan üç gün oruç tut.


Kına erkeğe haram mı?

BİR okurum, “Erkeğin kına yakması haram mı” diye soruyor. Cevabım şudur: Erkek olsun, kadın olsun kına yakmak örfe bağlı bir süslenme biçimidir. Erkeğe kına yakmak niçin haram olsun? Kim söylemiş onu? Böyle boş şeylere dalıp durmayın. Ele kına yakmak mubahtır, haram değildir ama kalbe kötü düşünceler koymak, ömrü gafletle geçirmek günahtır.

Yazının devamı...

Hatada ısrar etmek günahtır

SORU: Çok günah işledim. 14-15 yaşımdayken ateisttim. Sonra Allah’ın yüce adaletini görüp inanmaya başladım. Kur’ân’ın üstüne elimi basıp yemin ettim. Ancak ilerleyen zamanda yeminimi bozdum. Çok pişmanım. Ne zaman dini konular konuşulsa kendimi suçlu hissediyorum. Bu dünyanın sonunda ölüm var. Allah bunların hesabını bana soracak. Kimsenin malına el uzatmadım. Ancak korkuyorum. Çünkü ben Allah’a saygısızlık yaptım. Beni affedip affetmemek O’nun yüce adaletine kalmış. Vicdanım hiç rahat değil. Sizden bana yol göstermenizi rica ediyorum.

CEVAP: Peygamberimiz, “Günahtan tövbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur” buyurmuştur. Yüce Allah da Kur’ân’da kullarına yakın olduğunu, kendisine yöneleni kabul edeceğini, Allah’ın rahmetinden umut kesmemelerini vurgulamaktadır. Allah, kulunu sever ve hep onu korur, kollar. Kul hata yapabilir. Ama hatada ısrar günahtır çünkü bu, kalbin mühürlenmesine sebep olur. Hemen Allah’a dönün, namazınızı kılın. O’na saygısızlık yapmışsanız bunun çaresi tövbedir. Tövbe, tüm günahları yıkar, temizler. Allah kulunu, kulun O’nu sevmesinden daha çok sever. Bazı kendini bilmezler dünyanın esrarını çözmüş, çok güçlü insanlarmış gibi Allah’a kafa tutuyorlar. Oysa başları ağrısa, bir deprem olsa sığınacakları varlık O’dur. O insanın doğasında, ruhunda, bütün varlığında vardır. O olmasa bu düzen olabilir mi? O’ndan kaçmayın ama O’na kaçın!



Dövme yaptıranın abdesti kabul olmaz mı?

SORU: Kalıcı dövme yaptırmak istiyorum. Ancak birçok büyüğüm eğer dövme yaptırırsam abdestimin kabul olmayacağını söyledi. Eğer dövmeyi gusül abdesti aldıktan sonra yaptırırsam abdestim daha sonra kabul olur mu? (Murat Aksan)

CEVAP: Dövme abdeste, gusle engel değildir. Peygamberimizin bunu yaptıranları lanetlediğine dair rivayetler vardır. Bu rivayetler sağlam olmasa bile dövme İslâm geleneğinde yoktur. Bu bir özentidir. Neden Allah’ın yaratışını beğenmiyorsunuz da vücudunuza bir takım kalıcı şekiller yaptırıyorsunuz?

Yazının devamı...

Kaderimiz ezelden takdir edilmiştir

SORU: Üniversite mezunuyum. Bazen arkadaşlarımla eğlence için kahve falı bakarım ama bunu hiçbir zaman ciddiye almadık. Ancak söylediklerimin bir kısmı gerçekten çıkmaya başladı. Bundan rahatsız olmaya başladım. Geçtiğimiz günlerde bir bayana kahve falı baktırdık. Benimle ilgili çoğu şeyi bilen bu bayan dedi ki: “Sen fal bakıyorsun. Senin basiretin bağlanmış. Yıldızın da düşük. Sana üç harfliler karışmış. Senin bu şanssızlıklardan kurtulman için bunu bilen birisine bozdurman lazım.” Kendisi de bunu ücret karşılığı yapabileceğini söyledi. Gerçekten de hayatımda kötü giden şeylerin nedeni bu olabilir mi? Bir insan bunu falda anlayabilir? Nasıl çözülür? (Nezahat Sevim)

Kötülüklere “gel” demeyin

CEVAP: O yalancıların sözlerine inanıyor, içinde kuruyorsun. Tabii o zaman kötülüğe davetiye çıkarıyorsun. Başına kötülük geliyor. Çünkü senin kuruntun, beklentin psikolojik etken oluyor, kötülüğe gel diyor. Falcının sözleri senin kaderini değiştirmez. Başına ne gelecekse ezelden takdir edilmiştir. Takdirin dışında bir şey olamaz. Falcı sana üç harflilerin karıştığını söylemiş, yani cinlerin demek istiyor. Kalpazan kadın, nereden biliyor?

Onların sözlerine kanmayın

Allah gaybı kimsenin bilemeyeceğini buyuruyor. O ise sanki Allah’ın kaderini okumuş da üç harflilerin karıştığını bilmiş (!). Bunu bozacakmış da sen düzelecekmişsin. Para tuzağı. Bu demektir ki falcı senin kaderini değiştirme gücüne sahip. Şaşarım o kalpazanların sözüne kananlara, onların etkisinde kalanlara! Falcının sözüne inanmak, Hz. Muhammed’in getirdiklerine inanmamak anlamına gelir. Allah’a teslim ol, doğru hareket et. Falcıya gitme, sözlerini dinleme, etkilenme, başına bir şey gelmez. Evhamdan da kurtulur rahat edersin. Sakın kendin de fal bakma! Ayrıca size bir şeyi hatırlatayım, ben falcı değilim. Fal bakma, büyü yapma, büyü çözme gibi şeyleri bilmem.

Yazının devamı...

Kur’ân anne babaya karşı “öf” demeyi bile yasaklamıştır

Annesiyle babasının boşandığını, daha sonra annesinin başkasıyla evlendiğini ve sık sık falcılara gittiğini belirten bir okurum ne yapması gerektiğini soruyor. Cevabım şudur: Anne ve babanızın boşanmış olmaları hoş olmamakla beraber normaldir. Evlenmek de hak, boşanmak da... Demek ki geçinememişler ayrılmışlar. Ayrıca annenizin başkasıyla evlenmesi de dinin kendisine tanıdığı bir haktır. Anneniz evlendi diye ona küs durmanız, onu sormamanız, dışlamanız asla doğru değildir.

Kur’ân, “Biz insana anne babasına güzel davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek taşıdı. İki yıl onu emzirdi” diyerek annenin fedakârlığını vurgulamaktadır. Kur’ân anne babaya karşı “Öf” demeyi bile yasaklamıştır. Hadise göre cennet annelerin ayakları altındadır. Dikkat edin,

anne bir daha ele geçmez. Onu hoş tutun. Elinizden gelen her türlü iyiliği yapmaktan geri durmayın. Peygamberimiz, üstüne basa basa anneye iyilik edilmesini vurgulamıştır. Yok efendim evlendi, yok falcıya gitti. O kendi seçimi. Falcıya gitmesi hata ama evlenmesi hata değil. Size annenizi hoş tutmanızı tavsiye ederim.


Âdet halinde ibadet

SORU: Âdet halindeki kadınlar ibadetlerini yapabilir mi? (Gülay Başkan)

CEVAP: Âdet hali ibadete engel değildir. Kadın bu durumdayken Kur’ân da okur, namaz da kılar, oruç da tutar. Ancak o, özür sahibi hükmündedir. Özür sahipleri gibi her namaz vakti için bir abdest alıp o vakit içinde istediği kadar namaz kılabilirler.


Günahta sorumluluk

SORU: Erkekler, evlendikleri kadınların günahlarından sorumlu mu? (Özgür Deniz)

CEVAP: Ne baba çocuğunun günahından, ne de çocuk babasının günahından sorumludur. Herkesin sorumluluğu kendisine aittir. Eşinizin yaptıklarından siz sorumlu olmazsınız. Ancak eşiniz, dine aykırı işler yaptığı takdirde bunun hata olduğunu hatırlatırsınız. Sizi dinlemezse sorumluluk ona aittir.

Yazının devamı...

Gilman nedir?

SORU: Cennette mümin erkeklere

85 bin cariye sunulacağı doğru mu? Bir de “gilman” denilen genç erkeklerden bahsediliyor. Bunun anlamı nedir? (Yıldırım Tuna)

CEVAP: Ahiret âlemi insanların hayallerine göre olmaz. Orada insanın iradesi kendi elinde değildir. Allah’ın çizdiği yolda gidersin, orada kıskançlık da yoktur. Bir erkeğe 85 bin huri verileceği palavrası ise Kur’ân’a uymaz. Kur’ân’da bir erkeğe pek çok huri verileceğinden söz edilmez. Gilman, ihtiyar erkeklerin ahiretteki durumlarıdır. Yaşlı kadınlar o âlemde yeniden yaratılınca dilber huriler haline gelirken ihtiyar erkekler de gilman denilen delikanlılar haline gelirler. Cennette ihtiyarlık yoktur. Yani sevdiğiniz hanımınız orada bir huri, siz de onun için bir gilman olursunuz.

Her zaman af dileyin

SORU: Önceki hatalarımdan dolayı “Allah’a tövbe ederim” demem, bunların affı için yeterli olur mu? Bunu her gün tekrarlamam gerekiyor mu? (Serap)

CEVAP: Tövbe, yapılan hata veya günahı bir daha yapmamaya karar vermek ve bu konuda Allah’tan af dilemektir. Bir kere bu kararı verip onda sebat etmek, yani aynı hata veya günahı bir daha yapmamak tövbedir. İnsan her zaman Allah’tan af dilemelidir. Allah’ın Elçisi bile, “Benim de kalbim bulutlanır, hatalı düşüncelerle sislenir. Ben günde yetmiş kez Allah’tan af ve bağışlama dilerim” buyurmuştur. Allah’tan af dilemek Allah’ın yakınlığını, korku ve sevgisini artırır. Allah sevgisi ve korkusu ise insan ruhunu yüceltir.

Yetimlere yardım edin

SORU: Babam kalp hastası olduğu için hacca gidemiyor. Başkası babamın adına vekil olarak hacca gidebilir mi? Veya hac yerine başka bir şey yapılabilir mi?

CEVAP: Babanız kalp hastası ise ona hac farz değildir. Çünkü haccın farz olabilmesi için kişinin yola gidecek sağlığa, paraya ve güvene sahip olması gerekir. Baban zengin ise isterse kendi yerine birisini hacca gönderebilir ama hasta olduğu için bu şart değildir. Siz bence babanız adına yetim çocuklara yardım edin. Bu davranışınız, birini vekil olarak hacca göndermekten daha makbuldür.



Yazının devamı...

Cuma namazı kimlere farzdır?

SORU: Çalıştığım için cuma namazlarına gidemiyorum. Bunun günahı var mı? Ancak şunu da söyleyeyim, beş vakit namazımı kılıyorum. (Mesut Pehlivan)

CEVAP: Cuma namazının farz olması için özgür ve serbest olmak, mukim olmak, sağlıklı olmak, görme özürlü veya sakat olmamak, namaza gitmeye engel bir özrü bulunmamak gerekir. İşçi ve memur eğer amirleri cumaya gitmelerine müsaade etmiyorsa özgür sayılmadıkları için onlara cuma namazı farz değildir. Cuma namazı tam özgürlük sahiplerine farzdır. İşçi ve memur vaktini işverene satmış olduğundan mesai saatinde tam özgürlük içinde değildir. Bu bakımdan hastabakıcının, doktorun, yolcunun, işçinin ve benzeri kişilerin cuma namazına gitmemelerinden ötürü bir sorumluluk yoktur. Onlar cuma namazı yerine öğle namazını kılarlar.


Amaç yoksulu ezmemek

SORU: Bankadaki param bana üç ay içinde bir miktar faiz getirdi. Bu para dinimiz açısından sakıncalı mı? (Onur Ünver)

CEVAP: Bankanın verdiği yasal faizin, dar gelirliye haram olduğu kanısında değilim. Çünkü banka fakir değildir. Sizin paranızdan para kazanır. Yalnız yoksul olan kişiye verilen ödünçten alınan enflasyon üzerindeki fazlalık, yani reel faiz haramdır. Maksat yoksulu ezmemektir. Banka yoksul mu ki sizin paranızdan para kazanırken siz onun kazancından bir miktar almakla haram işlemiş olasınız? Bu konuyu çok yazdım. İsterseniz eski yazılarıma bakın.


Günahkârlar cezalandırılır

ADANA’DAN yazan okurum Hasan Açık, “Kimler cehenneme gider?” diye soruyor. Cevabım şudur: Dini ne olursa olsun günahkâr insan cezalandırılır. Ahiretin cezaevi cehennemdir. Cehenneme gidenlerin din hanesine bakmıyorlar, ruhuna kaydedilmiş olan eylemlerinin kötülüğüne bakıyorlar. Kur’ân buyurur ki: “Evet kim bir günah kazanır da suçu kendisini kuşatmış olursa işte onlar, ateş halkıdır, orada sürekli kalacaklardır” (Bakara: 81). Ama kim olursa olsun, ruh arınıp olgunlaşıncaya kadar cehennemde kalır, sonra çıkar. Her ruhun arınma süresi farklıdır. O, Allah’ın takdirine bağlıdır.

Yazının devamı...

Zahidlik nedir?

SORU: İnternette şöyle bir hadis okudum: “Dünyada zahidlik, helal olanı haram etmek veya malı ziyan etmekle olmaz. Gerçek zahidlik, Allah’ın elinde olana, kendi elinde olandan daha çok güvenmen ve bir musibete düştüğün zaman getireceği sevabı sebebiyle onun devamına rağbet göstermendir.” Açıklar mısın? (Esra Kadak)

CEVAP: Bu hadiste gerçek zahidliğin ne demek olduğu anlatılmaktadır. Zahidlik, dünyaya rağbet etmemek, dünyadan, dünya varlıklarından, mal mülk sevdasından yüz çevirmek demektir. Bu hadiste buyuruluyor ki: Gerçek zahidlik, helal olan maldan, dünya nimetlerinden yüz çevirmek değildir. Çünkü Peygamberimiz de dünya nimetlerinden yararlanmıştır. Ayrıca yüce Allah Kur’ân’da güzel giyinmeyi, dünyanın nimetlerinden yararlanmayı emretmiştir. Çünkü Allah’ın, bunları asıl inananlar için yarattığı vurgulanmaktadır (Araf: 32). Allah’ın nimetlerinden yüz çevirmek, Alah’ın helal kıldığı şeyi kendine haram etmek demektir ki bu, kişinin kendisine yok yere eziyet çektirmesinden başka bir şey değildir. Asıl zahidlik, Allah’ın sana taksim ettiği rızka güvenmek, Allah’ın senin için ayırdığı malı, nimeti kimsenin senin elinden alamayacağına inanmak ve bu inançla O’na dayanmaktır.

Kur’ân’a göre insanın elinde bulunan tükenir ama Allah’ın yanında bulunan tükenmez (Nahl: 96). O dilediğine rızkı bol, dilediğine dar verir. Her şeyde O’nun hikmetleri vardır. Bu bilinçle yaşayan insan çalıştığı halde elde edemediğine üzülmez, Hakk’ın takdirine razı olup Allah’a teslim olur. Başına bir musibet, ölüm, hastalık, bela, sıkıntı gelirse bunda da Allah’ın sevabını düşünmek zahidliğin gereğidir. Başına gelen sıkıcı olaylara sabreden kişi manen ödüllendirilir. Bunu düşünen kişi, başından ne geçerse geçsin gönlünü bozmaz, incinmez. Allah’ın her yaptığına razı olur. Durup dudurken Allah’ın verdiği maldan yüz çevirmek zahidlik değildir. Yunus diyor ki:

Her kim bana ağyâr ise Hak Tanrı yâr olsun ana

Her kancaru varur ise bâğ u bahar olsun ana.

(Kim bana düşman ise yüce Hak ona dost olsun. Vardığı her yer ona bahar, bahçe olsun.)

Acı dirligüm isteyen tatlı dirilsün dünyada

Kim ölümüm ister ise bin yıl ömür virsün ana.

(Yaşamımın acı, mutsuz geçmesini isteyen, dünyada mutlu yaşasın. Benim ölümümü isteyen kişiye Allah bin yıl ömür versin.)

Miskin Yunus’un dünyada güldüğünü işitmeyin

Ağladuğum isteyene gözüm pınar olsun ana.

(Zavallı Yûnusu’un dünyada güldüğünü hiç duymayın. Benim ağlamamı isteyen kimseye gözlerim pınar olsun, o kimse benim çeşme gibi göz yaşı akıttığımı görsün de mutlu olsun.)


Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.