Kıbrıs’ta Türk kültürünü yaşamak ve eğlenmek…
.
Geçtiğimiz hafta sevgili dostum Erol Doğaner ile birlikte Uganda’daki Bwindi ulusal parkında dağ gorillerinin peşinde idik. Bir hafta boyunca dağlarda bir yukarı bir aşağı tırmanıp durduk. Çok yorulduk ama çok sevdiğimiz dağ gorillerini bulup görüntülemenin ve Bwindi ulusal parkının güzelliği bizi fazlası ile mutlu etti. Bir hafta boyunca bu yorucu tempoda çalışırken insan doğal olarak bir çok şeyin yoksunluğunu çekiyor. Benim gibi çok seyahat edenler iyi bilir, insan alıştığı, tanıdığı ve bildiği yemekleri, içecekleri özlüyor. Ben de Uganda seyahatim öncesi böylesi bir özlemim olacağını çok iyi bildiğim için yola çıkmadan önce bana ulaşan ve bu özlemimi giderebileceğim bir kültür gezisi davetini hemen ve hiç düşünmeden kabul ettim. Dağ gorilleri ve Uganda’yı anlatmayı bir başka haftaya bırakıp size bu kültür gezisini anlatacağım.
Eski Girne Limanı ve Çevresini Koruma Derneği Yeni Rakı ve Tekirdağ Rakısı ile bir işbirliği yapmış ve 2’nci Kıbrıs Rakı Festivali’ni düzenlemiş. Lefkoşa, Girne ve Gazimağusa’da 8 gün sürecek bu festivale son 3 gününde ben de katıldım. Uganda dönüşü ayağımın tozu ile uçaktan inip birkaç saat sonra tekrar uçağa binip Kıbrıs’a gittim. Yol boyunca aklımda yiyeceğim güzel yemekler vardı. İyi ki de katılmışım. Festival güzeldi ve anlatacağım size ama benim için en güzel yanı ne idi derseniz onu başta söyleyeyim. Benim gibi keyfine ve kültürüne düşkün insanlar hemen bunu anlayacaktır. Bizler bir güzelliği süslemeyi ve başka güzelliklerle birleştirmeyi severiz. Simidi çayla yeriz tek başına değil. Türk yemeklerini ve mezelerini de rakı içerken yeriz. Hatta yanı sıra kültürümüzün ayrılmaz parçası ve bu keyfin en büyük tamamlayıcılarından biri olan Türk Sanat müziği dinleriz. Yüreğimize işlemiş, kök salmıştır bu “kadehinde zehir olsa ben içerim bana getir” deriz veya “At kadehi elinden/ bin parçaya bölünsün/ dökülsün meyler yere” diyerek hep birlikte şarkı söyleriz. Ve bunları yaparken pek Ala içer ve pek ala eğleniriz. Bu yeter mi bize? Hayır yetmez yanısıra bol kahkahalı sohbetler ederiz. İşte geçtiğimiz haftaki gezimde bunların birbirinin ne kadar ayrılmaz ve içimize işlemiş bir kültür olduğunu tekrar hissetmenin keyfini yaşadım. Belki de çok seyahat eden biri olarak uzak kalmış olmanın etkisi de var ama elbette kendi kültürümü sevmek daha başlıca nedeni...
Merit Crystal Cove Hotel
Yunan Mitolojisi’nde “Rüzgar Tanrısı Zefiros”un doğduğu yer olarak bilinen ve Akdeniz çanağının en güzel koyu olarak tanımlanan Zefiros üzerinde kurulu bulunan Merit Crystal Cove Hotel 10 bin yıllık bir kültürün de izlerini taşıyan Kuzey Kıbrıs’ta yer alıyor.
Girne şehir merkezine 10 km, Ercan Havalimanı’na ise 38 km. uzaklıkta yer alan Merit Crystal Cove Hotel’in, tamamı deniz manzaralı 3 kral dairesi, 50 suit ve 234 standart odası var.
Beşparmak dağlarının yeşili ile Akdeniz’in laciverti arasında 34 bin m2’lik bir alan üzerinde yer alan otel, her şey dahil plus sistemi, sabah, öğle ve akşam açık büfe yemekleri, Kıbrıs, Türk ve dünya mutfağının birbirinden lezzetli yiyecekleri, madalyalı şeflerin hazırladıkları ala carte mutfaklar, tema geceleri, çok özel eğlenceleri ve talih oyunları salonu ile dopdolu bir tatil için tasarlanmış. Otelde bulunan Crystal SPA’da ise, uzman terapistlerin yaptığı uzak doğunun en özel masajları, cilt bakımı, plates kursu ve fitness’ta keyif yapabiliyorsunuz
Girne'de gezilip görülecek yerler
Girne Kalesi
Kale Girne'nin kuzey doğusunda dokuzgen bir yapı olup tüm limanı sarıyor.
Kale, 7.yy ve 12.yy arasında Bizans, 1208-1489 yılları arasında Lüzinyan, ve 1489-1570 yılları arasında da adaya yapılan saldırılara karşı kullanılmış.
Halk Sanatı Müzesi
Bu küçük müze, tipik 18.yy Kıbrıs evi. Alt katında, zeytin değirmeni ve diğer tarım aletleri var. İkinci katında ise, kostümler, çeşitli ahşap sandıklar ve el işleri bulunuyor.
Archangelos Kilisesi (İkon Müzesi)
Aziz Michael adına yapılan bu kilise, tipik yüksek Çan Kuldi Yunan Ortodoks kilisesi. Kilise 1860 yılında yapılmış. Fakat Çan kulesi bundan 25 yıl sonra yerleştirilmiş.
St. Hilarion Kalesi
St. Hilarion Kalesi, Girne'nin güneyinde dağ eteğinde 1100 yılında Bizanslılar tarafından inşa edilmiş ve 1191 yılında Aslan yürekli Richard tarafından kontrol edilmiş. Daha sonra Venedikliler tarafında tahrip edilmiş.
Chateau Lambousa
M.Ö. 13.yy'da bir grup Güney Yunanistanlı yerleşimciler tarafından inşa edilmiş. M.Ö. 8.yy'daFenikelilerin ticaret merkezi konumuna gelmiş.Romalılar ve Bizanslılar zamanında en önemli ticari merkezlerden bir tanesi olmuş. M.Ö. 7.yy'da Arab saldırıları sırasında yok edilmiş.
Hz. Ömer Tekkesi
Burada M.Ö. 7.yy'daşehit düşen Hz. Ömer ve 6 arkadaşının mezarı bulunuyor.
Osmanlı döneminde mozolelerin yanına cami de eklenmiş.
Chrysokava
Roma döneminde ilk mezarlık olarak biliniyor.
Murat Dalkılıç’tan ilk kez fasl-ı muhabbet
Geçtiğimiz sene Kıbrıs’ın ilk rakı festivalini düzenleyen Yeni Rakı ve Tekirdağ Rakısı, 2’nci Kıbrıs Rakı Festivali’ni sundu. Eski Girne Limanı ve Çevresini Koruma Derneği işbirliği ile gerçekleştirilen festival, tam 8 gün boyunca Girne, Lefkoşa ve Gazimağusa’da birbirinden renkli etkinliklere sahne oldu. Festivalin bu seneki yıldızı da Murat Dalkılıç’tı.
Festivalin, kapanışı 25 Mayıs’ta, Girne Limanı’nda, Türk pop müziğinin son dönemdeki en büyük yeteneklerinden olan Murat Dalkılıç’ın ilk kez yaptığı fasl-ı muhabbeti ve birbirinden popüler şarkılarını seslendirdiği konser ile gerçekleşti.
Kıbrıs’a özgü lezzetler de festivale eşlik etti
Festival boyunca Yeni Rakı ve Tekirdağ’lı mönülere, çakıstes, gabbar turşusu, kızarmış hellim gibi mezelerden, samsı, tel kadayıfı, şamişi, lokma, şammali, bişi, köfter, paluze ve golifa gibi tatlılara, mücendra ve herseden, şeftali kebabı, kleftiko, küp kebabı, molehiya, lalangı ve kolokasa kadar Kıbrıs’a özgü birçok lezzet eşlik etti.
Bi’ Büyük Gaste yayınlandı
Bu yıl ilk kez yapılan ve festivalin özel yayını olarak dört kez çıkarılan “Bi’ Büyük Gaste” geniş kitlelerle buluştu. Festivalin en önemli habercilerinden biri oldan Bi’ Büyük Gaste, büyük ilgi gördü.
Kıbrıs’a gitmek için
Setur Tel: 444 0 738 veya 0 (850) 210 0 738 www.setur.com.tr