Afrika’da bir Kaçış Noktası : Mombasa
.
“Travelife Gold Hotels” ödüllü Hotel Severin Sea Lodge geleneksel Afrika ambiansından etkilenmiş mimarisi ile kendinizi iyi hissetme, macera ve tatili birarada sunan bir kaçış noktası. Bu hafta oradaydım ve yenilenerek döndüm.
Bir milyonu geçkin nüfusuyla Kenya’nın ikinci büyük kenti olan Mombasa, ülkenin en büyük limanı ve önemli turizm merkezi. Adanın kuzeyine ve güneyine uzayan sahilleri, özellikle kuzey kıyıları, bir dinlenme tatili için ideal destinasyon oluşturuyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
11. yüzyılda Araplar tarafından kurulan bu liman kenti, 16. yüzyıl başından sonra sürekli Portekizlilerle Ummanlılar arasında el değiştirir. 19. yüzyıl ortasında Zanzibar Sultanlığı’na, 19. yüzyıl sonunda ise Birleşik Krallık’a geçer. Dinlenmenin yanında Mombasa’yı da tanımak ve bu tarihin izlerini görmek isterseniz öncelikle Jesus Kalesi yakınındaki eski şehirde dolaşmanızı öneririm. Böylece hem Portekiz, Hint ve Arap mimarilerinin etkileri kolaylıkla görülebildiği eski Mombasa’yı tahayyül edebilir, hem de bu eski şehrin aslında pek de değişmemiş hayatını görebilirsiniz. Zanzibar’daki büyük köle pazarına götürülmek için kölelerin yıkanıp gemilere bindirildiği yeri de görüp ayak bastığınız yerin korkunç tarihi karşısındaki çaresizliğinizi yaşamanız da mümkün.
Pirinç nişastası beyazlığı ve inceliğindeki beyaz kumlardan oluşan plaj (Whitesands Beach), dünyanın sayılı kumsallarından. Kumsal, Hint Okyanusu’ndan gelen dalgalardan yaklaşık bir kilometre ilerisindeki, sahile paralel giden 160 kilometre uzunluğunda bir mercan resifi tarafından korunuyor. Sahilin birkaç kilometre açığından giden bu resif, Tanzanya sınırından Somali sınırına kadar uzanıyor. Yararları saymakla bitmez: sert dalgaların kıyıya vurmasını engelliyor ve dalgasız bir havuz yaratıyor; gel-git’in etkisini yumuşatıyor; ama en önemlisi 2004 tsunami depreminde dalgaları tutmuş olması, bu sayede ölü sayısı Kenya’da sadece iki ile sınırlı kalmış.
Bu resifin iç kısmı başlangıçta oldukça sığ ve yavaş derinleşmesi nedeniyle çocukların güvenle bırakılabileceği bir sığlıkta. Bu iç denizin koşullarına uygun bir de geleneksel teknesi var Kenya’nın. Tuzlu suda yetişen mangrov ağacından yapılan bu geleneksel tekneler, enfes ilkellikleri ile çok karizmatikler. Böyle turist gezdirip para kazanmaya çalışan 4-5 tekne duruyor sahilde. Tavsiye ederim, ben sıcak kişiliği ve anlayışlılığı nedeniyle Hassan’ı arayıp buluyor, onunkine biniyorum. Bir tanesini satın alıp İstanbul’a getirmeyi düşünmedim değil. Yenisi 650 euro, ikinci el 400 euroya kadar bulmak mümkün.
Kenyalılar, sakin, soylu ve zarif davranışlı insanlar. Gittiğim otel ve restoranlarda hep güler yüzlü personelle karşılaştım. Ancak bu güler yüz, dünyanın her tarafında üst yöneticiler tarafından talep edildiğini bildiğimiz ve bu yüzden de hep zorlama duran bir güler yüzlülük değil. Kültürün kendisinden kaynaklanan, yönetim istemese de zaten öyle olacakmış gibi duran içten bir gülümseme bu. Hala başının üstünde eşya taşıyan kadınlara rastlanıyor. Belki de kadınlara, yürüyüşlerindeki alımlılığı veren, kuşaklar boyu geliştirmek zorunda kaldıkları bu denge duygusu ve ölçülülüktür. Erkeğiyle kadınıyla çok güzel bir halk, nezaketle de birleştiğinde insan seyretmekten kendini alamıyor doğrusu.
Genelde sorunları çözmeye yönelik ve yatıştırıcı bir tutum içindeler. Denebilir ki bir “akuna matata” (“no problem”) kültürü hakim.
Ağaçlar ayrı bir hayranlık nesnesi oluşturuyor. Bizim coğrafyamızda bilinmeyen, çoğu ayrı bir özellik taşıyan çok güzel ağaçlar var. Özel bir bahçe tasarımcısı tarafından hazırlanmış gibi duruyorlar, oysa çoğu orada kendilerinden bitivermişler. Sadece kaldığım Hotel Severin Sea Lodge’un balkonundan bakması bile insana bir rahatlama veriyor. Sahile bakan hindistan cevizi ağaçları denize doğru eğikken içeridekiler dimdik duruyorlar. Sahildekilerin rüzgâra direnebilmek için öyle eğik oldukları kolayca anlaşılıyor. Bu arada, yeri gelmişken, okyanustan, hiç durmayan bir vantilatör gibi esen tatlı bir rüzgâr var. Bu rüzgâr verdiği rahatlık ve keyfin yanında muhtemelen sineksiz bir tatilin de temel nedeni.
Kaldığım otelin bahçesinde balıkçıllar ve küçük maymunlardan başka ellerinde sapanlarla maymunları kaçırmaya çalışan hotel görevlileri koşturuyor. İnsan, keşke görevliler ailecek gezen maymunları kaçırtmasalar da biraz seyrine doysam diyor. Hotelin odaları ve merkezi binaları eski değirmenlere benzeyen bir mimariyle yapılmış, damları ise Kenya’ya özgü çalılardan oluşan bir çatıyla.
Bamburi sahilindeki İtalyan restoranı Il Covo’da bir pizza yemeği ise ihmal etmeyin, İtalya’da bulması zor olan güzellikte pizza yapıyorlar.
Mombasa’ya ve Severin Sea Lodge’a gitmek için : Sedventure Tel: 444 0738 www.sedventure.com