Erdoğan için artık tehlike muhalifleri değil taraftarları!
.
Bunu daha önce de yazmıştım...
Ama ne daha önce yazmam, ne de daha önce defalarca söylemiş olmam bugün tekrar yazmamı engellemiyor, hatta burası öyle bir ülke ki aynı yazıyı sayısız defa yazmanız gerekebiliyor, üstelik her seferinde ‘şimdi tam zamanı’ duygusuyla.
Tayyip Erdoğan, tarihin kendini çok güçlü zanneden liderle dolu olduğunu ne yazık ki bilmiyor...
Ve ne yazık ki kendi halkının sesine aldırmayan her liderin sonunda mutlaka acıyla devrilmeye mahkum olduğunu da ...
Kendinden başka hiçbir şeyi merak etmeyen,önemsemeyen biri, hangi davranışların daha önce hangi sonuçları verdiğinden de pek haberdar olmuyor.
Sanırım Tayyip Erdoğan da bu yüzden başına neler gelebileceğini bir türlü sezemiyor...
Çünkü kendinden önce bu dünyadan geçmiş liderler neler yaşamış diye merak etmiyor.
Mesela Margaret Thatcher’ın hayatını ve siyasi macerasını bilmiyor...
***
‘Siyasi sonları da birbirine benzeyecek galiba’dedirten benzer yaşam öyküleri var Erdoğan’la Thatcher’ın...
İkisi de aşağı orta sınıf ailelerden geliyor.
Biri “manavın kızı”, öteki “iskele kaptanının oğlu.”
İkisi de muhafazakâr eğilimli, sol karşıtı ve aynı zamanda da köklü reformcu.
İkisi de piyasalara ve güçlü hükümete inanan;ülkelerinin uzun zamandır aradığı istikrarlı liderliği sağlayan; dünyaya nam salan siyasiler.
İkisi arasındaki en büyük benzerlik ise toplumlarını kutuplaştırmaları, sevenler ve nefretedenler olarak ikiye ayırmaları…
Ve uzlaşmaz tavırları.
Bir yanlarıyla tarihe geçerken, bir yanlarıyla kendi sonlarını elleriyle hazırlayan iki lider.
***
Thatcher da Erdoğan gibi on yıldan fazla başbakanlık yaptı.
O da hiçbir seçimi kaybetmedi.
O da Erdoğan gibi kendi seçim galibiyetleriyle büyülenip kendinden başka herkesi küçümsedi.
O da Erdoğan gibi kendi partisinin yöneticilerini bile dinlemedi, o yöneticileri herkesin önünde azarladı.
Bütün bunları yapan Thatcher, hiçbir seçim kaybetmemesine rağmen kendi partisinde ciddi bir muhalefetle karşılaşarak sonunda başbakanlıktan istifa etti.
***
Geçen gün olan Bülent Arınç Melih Gökçek tartışması bana bunu yeniden düşündürdü...
Hatta neredeyse emin oldum bundan...
Ak Partililer’in en azından bir bölümü artık Tayyip Erdoğan’a kızgın...
Sanırım en son Harp Akademileri’nde askerle ‘siz darbe yapmadınız sizler müthiş insanlarsınız’ tonunda konuşması bardağı taşıran son damla oldu.
Bunu içlerine sindiremediler büyük bir ihtimalle...
Bunca zaman askeri vesayetin ağır baskıları altında yaşayıp, ‘nihayet bu dönem bitti’ diye sevinirken, birdenbire Erdoğan’ın “zaten öyle birşey yoktu, biz kandırıldık” demesi herhalde okesimde kolay hazmedilir bir çıkış olmadı çoğu için...
***
Erdoğan’ın son zamanlarda verdiği kararlar,yaptığı konuşmalar, yarattığı gerginlikler, oluşturduğu polis devleti görüntüleriyle toplumu kutuplaştırdığı gibi sanırım artık Ak Parti’yi de ikiye, belki de üçe böldü...
Üstelik de bu parçalamaya devam edecekmiş gibi görünüyor.
Erdoğan için asıl siyasi tehlikenin AKP içinde oluşmakta olduğunun işaretleri çok fazla şu günlerde.
Faiz politikasındaki çatışmalar, Davutoğlu’nun çıkartmak istediği yasaların engellenmesi, barış sürecinde Erdoğan’ın frene basması, hep en önde gözükmek istemesi, hükümeti yok sayması, bütün bunların yanısıra ekonominin de kötüleşmeye başlaması, AKP yönetimini de tabanını da sarsıyor gibi gözüküyor.
***
Erdoğan kendini toparlayamazsa, bu“padişahlık” hayallerini terketmezse galiba onu siyasetin dışına muhalifleri değil, taraftarları gönderecek.
Gidişi Thatcher’ın gidişine benzeyecek.
Thatcher’ı da evine, ‘sizi ben yarattım’ diye aşaladığı insanlar göndermişti.