Sakin…
.
YÖK, bildiğiniz gibi sınav sisteminde bazı değişikliklere gitti. İlk etapta akla şöyle bir soru gelebilir; bu uygulamalar bizim lehimize mi oldu, yoksa aleyhimize mi?
Olayı kar zarar hesabına dönüştürmeden incelemekte yarar var. Yapılanların tümü, aslında yükseköğretimin kalitesini yükseltmekten başka bir kaygı taşımıyor.
Bu değişiklikler, birden bire de olmadı; süreç içerisinde hep dillendirildi; sınavsız geçişten gelen meslek lisesi öğrencilerinin başarı düzeyinin çok düşük olduğu, üniversitelerin ve öğretim üyelerinin bu sorundan dertli olduğu, yıllardır dile getiriliyor. OBP ile sınavsız geçiş yapan öğrencilerin çok zorlandığı, akademik başarıyı aşağı çektiği hep söylendi, bu değişiklik için geç bile kalındı. Bence yerinde ve doğru bir uygulama…
Sınavsız geçişle ilgili çok ciddi bir sorun daha vardı: Sınavsız geçişte yerleştirme önceliği, yeni mezunlardaydı, yani sınavın uygulandığı yıl mezun olanlar, daha önce mezun olanlardan daha avantajlıydı, yerleştirme öncelikleri vardı…
Bu durum, mezun öğrenciler için çok büyük bir dezavantaj yaratıyordu. Katsayı uygulamasıyla birlikte, bu olumsuzluk da ortadan kalkmış oldu; mezun olunan yıldan önce, kimin Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP) yüksekse, onun avantajı daha yüksek olacak. Bildiğiniz gibi, yeni uygulamada OBP, kendi alanıyla ilgili 2 yıllık programları tercih ettiğinde 0,06 katsayısıyla çarpılıp, yerleştirme puanına eklenecek…
Açık uçlu sorulara geldiğimizde…
Son derece yerinde ve doğru bir uygulama. Yıllardır hep neden yakındık, yükseköğretime sadece
testle öğrenci seçmeyelim, açık uçlu sorular da soralım, çocuklar kompozisyon da yazsın, demedik mi? Sınavın çeşitlendirilmesi, farklı özellikleri de değerlendirmesi en büyük isteğimizdi.
Tabii ki uygulamada sıkıntılar var, 2 milyon 200 bin adayın katıldığı, 1 milyon adayın çeşitli kategorilerde yerleştirildiği büyük bir organizasyonda bu düşüncelerin tümünü bir çırpıda gerçekleştirmek pek kolay olmasa gerek…
Ancak niyet son derece olumlu, süreç içinde bu düşünceler daha randımanlı gerçekleştirilecek, ancak zamana ihtiyaç var.
Adaylar korkmasın, korkacak bir durum yok; sınırlı soru sayısında küçük ölçekli bir uygulamayla başlanacak. Türkçe ve Sosyal Bilimlerde tek kelimelik, Matematik ve Fen Bilimlerinde tek rakamlık veya tek simgelik açık uçlu sorularla karşılaşacaksınız.
Tek kelimelik veya tek işlemlik açık uçlu soru uygulamasının değerlendirmesi, subjektifliği de ortadan kaldırır, yani cevap sana veya bana göre olmayacak, tek yanıt olacak…
Hukuk için 150 bin, Tıp için 50 bin, Mühendislik için 240 bin, Mimarlık için 200 bin uygulaması başladığında, hemen hemen aynı tarihlerde, diğer branşlar içinde sınırlamanın geleceği belirtildi, hatta öğretmenlik programlarının bu kapsamda olacağı belirtildi. Kamuoyu ve eğitimciler bunu zaten bakliyordu. Bu eğitim yılı başında bu uygulamaya geçileceği belirtilmişti, ancak sıra belirtilmemişti. Şimdi söylendi, öğretmenlik için ilgili puan türününde en az 240 bin sıralaması içinde olmak gerekiyor. Bu ürkütücü bir sıra değil, zaten bu alanları düşünen bir aday, 240 binin çok daha üzerinde bir sırada olması gerektiğini biliyor. YÖK, aslında bilinen bir şeyin adını koydu.
Ancaaak, önümüzdeki yıllarda sıralar buralarda kalmayacak, yukarılara tırmnacak, şimdiden hazırlıklı olmakta yarar var.
Öğretmenlik branşlarının YGS puan türünden LYS puan türüne alınması, yine yükseköğretimde kalite arayışının bir yansıması. Doğru mu, diye sorarsanız; yanıtım, evet olur.
Adaylara tavsiyem, bu değişikliklerle kafanızı meşgul etmeyin, siz çalışmanıza devam edin ; bunlar sizin aleyhinize olan değişiklikler değil. Resme büyük pencereden baktığımızda, yapılan değişikliklerin nitelikli eğitim, nitelikli mezun arayışının çabaları olduğunu görürüyoruz…