‘Puan hatasının takipçisiyiz’
Eğitim uzmanı basınının sorularını yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ÖSYM’nin puanlama hatasıyla ilgili “Özür dilemeleri de bir erdem” dedi ve ekledi: Bu hatalar olmamalıydı. Olayın takipçisiyiz, soruşturma sürüyor
Eğitim uzmanı basınının sorularını yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ÖSYM’nin puanlama hatasıyla ilgili “Özür dilemeleri de bir erdem” dedi ve ekledi: Bu hatalar olmamalıydı. Olayın takipçisiyiz, soruşturma sürüyor
Milli Eğitim Bakanı, yeni müfredata ilişkin eğitim editörleriyle bir toplantı yaptı.
Bakan Yılmaz, değerli bir bürokrat, tecrübesi oldukça fazla…
Sami itiraflarda bulundu, bugüne kadar yaptıklarını ve bundan sonra yapacaklarını sıraladı. Toplantının konusu yeni müfredat olmasına rağmen, konuşmalar eğitim genel değerlendirmesine dönüştü.
Her şeyden önce şunu belirtmekte yarar var; toplantı son derece yararlı oldu, bu tür birlikteliklerin sıklıkla yapılmasında yarar var.
Bakan dertli, yanlış anlaşılmaktan ve iyi niyetle yaptıklarının farklı noktalar çekilmesinden dertli...
İşte, toplantıdan başlıklar:
Bakan, Haydarpaşa Lisesi’nde okuduğunu ve o dönemde sınıf mevcutlarının 70 olduğunu belirtti. 50 dakikalık bir derste, öğretmen 70 kişiye bir dakika bile ayıramıyordu dedi. Biz görevi devraldığımızda, sınıf mevcutları ortalama 36 olduğunu, bugün bu sayının 23 seviyelerine indirildiğini belirtti. Eğitimde kaliteye çok önem verdiklerini, iyi bir eğitimin de, az mevcutlu sınıflarda mümkün olduğunun altını çizdi.
Bakan, “Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının düşürülmesi ve sınıf sayısının artırılması, eğitim kalitesinin yükseltilmesinde önem verdiğimiz konuların başında geliyor” dedi ve bu konuda büyük mesafe aldıklarını kaydetti.
‘Kalite kaygısı’
Bütçeden Milli Eğitim’e ayrılan payın 2002’de 11 milyar TL olduğunu, şimdi ise bu payın 122 milyar TL’ye yükseltildiğini ve bütçeden en fazla payın Milli Eğitim’e ayrıldığının önemine dikkat çeken Yılmaz, “Eğitime bütçeden ayrılan payın 11 kat artması bile, bizim eğitime ne kadar önem verdiğimizin bir göstergesidir” dedi. Türkiye’nin yer altı zenginlikleri olmadığını, en büyük zenginliğinin genç nüfusu olduğunu ve bu beşeri sermayesinin çok iyi yetiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, bu yılki büyüme hedefinin yüzde 5 olduğunu ve bu hedefe de ancak bir eğitim sayesinde ulaşılacağını vurguladı. Herkesin şu kaygıyı, eğitimde daha nasıl iyi olabiliriz kaygısını yaşamasını istedi.
‘Soruşturma sürüyor’
Bakan Yılmaz, ÖSYM’nin yanlış puan hesaplama konusunda da şunları söyledi: “Böylesi kurumlara güven, esastır. Güvenin sarsılmamsı gerekir. Bu hataların olmaması gerekirdi, ama ne yazık ki oldu. ÖSYM özür diledi, özür dilemek de bir erdem. Biz, değerler eğitimine önem veriyoruz, bunu da bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Olayın takipçisiyiz, soruşturma sürüyor. Önbilgi kapsamında şunu söyleyeyim: Kadrolar büyük ölçüde değişti, bu konuda henüz yetkinliğe ulaşamamış, bu görevde ilk kez yer alan kadrodan kaynaklanan bir hata, olmamalıydı; inşallah bundan sonra çok daha dikkatli olacaklar.”
‘Harman dönemi’
Bakan, TEOG ve üniversite sınavlarının, eğitimin ‘harman dönemi’ olduğunu belirtti. Bu iki sınavın çıktılarının, yaptıklarının göstergesi olduğunu belirtti. ‘Biz, bu harman döneminde verimli ürünler aldık, sonuçlardan son derece memnunuz” dedi. Ancak bu noktada çok eleştirildiklerini ve bu haksız eleştirilere son derece üzüldüklerini vurguladı.
Önce gündemde olan üniversite sonuçlarına değindi, söz boş kalan kontenjanlara geldi…
Üniversite yerleştirme tarihinde ilk defa lisans (4 yıllık) bazında 457 bin 178 adayın üniversiteli olduğunu, hiçbir tarihte bu kadar öğrencinin üniversiteli olamadığını, kontenjan konusunda tüm zamanların rekorunun kırıldığını vurguladı.” Biz, hem üniversite sayısını hem de kontenjan sayısını artırdık; iyi yaptığımız şeyden dolayı eleştirilir duruma geldik, aslında biz iyi bir şey yaptık, bu haksız eleştirileri anlayamıyoruz” dedi.
Sınavsız geçişi, kalite gelsin diye kaldırdıklarını; bu konuda daha önce çok yakınmanın olduğu belirten Bakan Yılmaz, sınavsız geçişte meslek liselerinin yerleşme oranının yüzde 70 olduğunu, şimdi sınavla alınan bölümlere meslek liselilerin yerleşme oranının yüzde 50 olduğunu ve bu boşluğun ek yerleştirmeyle dolacağını söyledi.
‘PİSA’dan çıkaracağız’
Bakan, “İmam Hatip Liseleri’nin üniversite sınavında başarısız olduğuna inanmadığını, bilakis bu lise türünün başarısının arttığını, yerleşme oranının yüzde 18’lere yükseldiğini” söyledi ve hiçbir okulu bir diğerine üstün tutmadıklarını, her okul türünün ve her bir öğrencinin kendileri için önemli olduğunu belirtti.
PİSA sınavlarına da değinen Yılmaz, önümüzdeki sınav döneminde meslek liselerini bu sınavdan çıkaracaklarını, böyle bir haklarının olduğunu belirtti. “Japonya ve Finlandiya, bu sınavlara mesleki ve teknik okullarını sokmuyor, Çin de belirli bölgelerini bu sınava sokuyor. Önümüzdeki dönem, biz de aynısını yapacağız, bölge belirteceğiz, böyle bir hakkımız var. OECD yetkilileri, İstanbul veya Ankara’daki bir fen lisesini sınava sokmuyor, gidiyor Elbistan’daki bir fen lisesini sınava alıyor. Ama sonuçlara bakın, bizim oradaki fen lisemiz, Japonya’daki veya bir başka ülkedeki fen lisesinden daha iyi bir sonuç alıyor. PİSA sonuçlarını iyi okumak gerekiyor” dedi.
‘TEOG’dan memnunuz’
TEOG, yüzümüzü güldüren ve sonuçlarından son derece memnun olduğumuz bir sınav. TEOG, özgüveni yükselten bir uygulama, her şeyden önce fırsat eşitliği getirdi. Ağrı’daki bir çocuğumuz Robert’e gidebiliyor, Van’daki bir yavrumuz Kadıköy Anadolu’yu kazanabiliyor; bunlar çok güzel gelişmeler. Geçen hafta Van’daydım, Van’dan 26 çocuğumuz Türkiye derecesi çıkardı. Aynı durum Mersin için de söz konusu, bunlar eğitimde çok ümit verici gelişmeler. Bu noktada değerli öğretmenlerimize teşekkür etmek istiyorum. 905 bin öğretmenimiz var, onların bu çalışmalarda çok büyük emekleri var. Teknoloji gerekli, dijital destek önemli, ama onlar olmasa da öğretmen bu işi yapar, bu işin esas unsuru öğretmenlerdir, teşekkürü hak ediyorlar…
Bundan sonra yükseköğretimde ihtisaslaşmaya gidileceğini, bu konuda bazı adımların atıldığını belirten Yılmaz, ‘Yükseköğretimde Kalite Kurulu’ kurulduğunu, bu kurulun, ihtisaslaşma ve kalite koordinasyonu sağlayacağını belirtti. Üniversitelerin birbirinin aynısı olmaması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, ihtisas üniversiteleri konusunda adım atıldığını, şimdilik 5 üniversitenin bu doğrultuda çalışmalara başladığını söyledi. Son söz: Bakanı samimi gördüm, iyi niyetli; eleştiri istiyor, ama yol gösterici olmak koşuluyla, asla kırıcı değil, yapıcı ve olumlu…
‘Veliler bağış yapmaya zorlanamaz’
Okul kayıt döneminde ortaya çıkan kayıt parası ya da bağış konusunda da konuşan Yılmaz, “Öğrenci velileri bağış yapmaya zorlanamaz. Burada personellerime talimatım diğerlerine de bilgi milli eğitim temel kanunu 16 madde, ‘Öğrenci velileri bağış yapmaya zorlanamaz’ dolayısı ile böyle bir uygulama olduğu söyleniyor. Doğru olmadığını söyleyeyim. Biz de iletildiğinde hukuka uygun olmadığını, bu uygulamanın yapılmamasını söylediğimizde de kanuna uygun herkes davranmak durumunda kalıyor” dedi.
‘10.15’te başlasın’
Bu yıl sınav saatinin değişerek alımların 09.45 ile sınırlandırılmasının ardından kapı önünde sınava giremediği için göz yaşlarına boğulan öğrencilerle ilgili de konuşan Yılmaz, ÖSYM’ye sınavda geç kalanlarla ilgili bir tavsiyede bulunduğunu belirterek “Orada şunu söyledik. ÖSYM bundan sonra şöyle yapacak; sınavı 10.15’te başlatınca öğrenciyi 10.00’da çağıracak. Sınav saati 10.00 olup 09.45’te gelinmesi sıkıntı oluyor. 10.00’da başlayacak bir sınava öğrencinin bilmiş olmasına rağmen geç kalması toplum vicdanını yaraladığı konusu herkes mutabakatta. Biz dedik ki bundan sonra sınavı 10.00’da söylediyseniz saat 10.15’te başlatın. Herkes 10.00’da gelmiş olur. Sınavın arasında hiç kimse gelmemiş olur. Bizim önerimizi dikkate alacaklarını söylediler. Biz de takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Biraz insaf istiyoruz’
Yeni müfredat konusuna gelince…
Böyle bir çalışmanın, böyle bir iyileştirmenin kaçınılmaz olduğunu belirten Bakan Yılmaz, “müfredat çağdışı kalamaz, müfredatta iyileştirme yapmazsanız, tekrara düşersiniz” dedi.
Bunun için tam 1,5 yıl çalışıldığını, demokratik bir çalışma, katılım olduğunu, tüm paydaşlardan görüş alındığını ve 100 binlerce maddenin değiştiğini vurguladı: “Bu maddelerin bir kısmı yer değiştirdi, sınıf veya kademe değiştirdi, kimi maddeler çıkarıldı, kimi birleştirildi, kimi eklendi. Bunun için birçok ülkenin müfredatı incelendi, bunlar bizim müfredatımıza uyarlanmaya çalışıldı. Şunu belirteyim ki, burada çok büyük özveri gösterildi. Tek amaç vardı, çağdaş müfredatın gerisinde kalmamak. Daha önce maddenin üç hali vardı, şimdi 4 oldu, maddenin plazma halini ekledik. Müfredata nanoteknoloji eklendi. İnanın, çok büyük emek verdik.”
“Ancak hep ‘evrim’ ve ‘Atatürkçülük’ konuları ön plana çıktı veya çıkarıldı; biz, buna çok üzüldük. Biz, bilime, evrime karşı değiliz. Bilim neyi söylüyorsa biz onu kabul ediyoruz. Yaptığımız tek şey, ‘evrim’ konusunu, ortaokul seviyesinden lise seviyesine çekmekti, ortaokul seviyesinde yeterince anlaşılmayacağı, ortaokulun üstündeki kademede verilmesinin daha doğru olacağını düşündük. Başka bir örnek: İlkokul 1’nci sınıf öğrencisi ‘tam’ ve ‘yarım’ kavramlarını anlayabilir, ama ‘çeyrek’ kavramı onun için uygun değil, onu 2’nci sınıfa çektik. Farklı bir düşüncede olsaydık, felsefe dersini kaldırırdık, oysa artırdık.”
“Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ‘Bütün eğitim, Atatürk İlkelerine uygun yapılır’ diye bir madde var. Bu maddeden asla taviz yok! Biz, manevi değerlerimize ve varlıklarımıza önem veriyoruz. Atatürk en büyük değerimiz. Atatürkçülük’ün anlam ve önemi hep vurgulandı, etkinliklerle pekiştirildi. Biraz ‘insaf’ istiyoruz…”
‘Hedef OECD ortalaması’
Eğitimdeki en büyük başarılarının okul öncesi eğitime yaptıkları katkı olduğunu belirten Yılmaz, 100 bin dolayında yavrumuzun okul öncesi eğitim almasını sağladık. Bu bile, başlı başına bir olay. Şu anda okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranımız yüzde 70, 2019’da yüzde 92’yi yakalamayı hedefliyoruz. Okulöncesinde taşımalı eğitim yapmayacağız, yani çocukları bir yerden bir yere taşımayacağız; gerekirse öğretmeni taşıyabiliriz. Erzincan’da okulöncesi okullaşma oranı, Türkiye ortalamasının üzerinde, yüzde 80 dolaylarında. Bunlar çok güzel gelişmeler… Özel okullaşma, üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konu. Yüzde 2’lerden, yüzde 7,8’lere geldik. Yeter mi, yetmez! Özel okullarda okuyan öğrenci sayımız 200 bin dolayındaydı, şu anda bu sayı tam 1 milyon 200 bin dolaylarında. OECD ortalaması yüzde 15, hedefimiz öncelikle bunu yakalamak…