Milli Deneme Bakanlığı!
.
Mübarek Milli Eğitim Bakanlığı değil, Milli Deneme Bakanlığı... Sınav sistemi yine değişiyor, her 2-3 yılda bir sistem değiştiriliyor. Deneme yanılma yöntemiyle eğitim yönetilmeye çalışılıyor. Yok bu olmadı, öteki; bir de şunu mu denesek...
Neyi denerseniz deneyin, ortada denenecek bir şey yok ki, neyi deniyorsunuz? Sanki ortada denenmeye değecek somut başarılar var da biz “acaba hangisini seçsek” diye çelişkide kalıyorsunuz.
Hiç zahmet etmeyin, hiç kendinizi yormayın; hatta nafile işlerle kendinizi yıpratmayın. Alın PİSA sonuçlarını, geçin karşısına hayran hayran bakın; yarattığınız eserlerle övünün. Ne çocuklarda mecal bıraktınız, ne öğretmenlerde şevk bıraktınız, ne de velilerde istek; “kör kör parmağım gözüne” anlayışıyla işler gidiyor.
Dikkat ettiniz mi, Hüseyin Çelik geldi ilk icraatı sınav sistemini değiştirmek oldu. YÖK‘ten sorumlu kişi geldi, ilk icraatı sınav sistemini değiştirmek oldu. Nimet Çubukçu geldi, ilk icraatı sınav sistemini değiştirmek oldu. Ne kolay şeymiş şu eğitimi yönetmek, değiştir sınavları, bitti gitti!
Eski bakanlardan biri ne demiş: “Şu okullar olmasa Milli Eğitim’i yönetmek ne kolay olurdu.” Şimdikiler bunu revize etti: “İyi ki şu sınavlar var, onlar olmasa biz ne yaparız?”
Yapmanız gereken şu: Biraz araştırmacı olun, gözünüzü kulağınızı dört açın, insanlar ne yapıyor takip edin, dünyadaki gelişmeleri izleyin. Büyük ilaç şirketlerine bakın, ne yapıyorlar? Önce araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunuyorlar. Bir ilaç bulduklarında önce deneklerin üzerinde deniyorlar, kitlelerin üzerinde değil. Şayet olumsuz bir sonuçla karşılaşılırsa, en azından 3-5 kişiye bir şey oluyor; kitlesel deneme yapmıyorlar. Mazallah bunun vebali çok büyük, bu sorumluluğun altından kalkılamaz...Biz, size bir denek grubu verelim; hatta o grubu gözden de çıkaralım; siz, deneyin durun. Sonuçla uğraşıp, eğleşip duruyoruz, süreci düzeltmeyi düşünen yok, böyle bir zihniyet hak getire. İşin kolayı, kolaycılığı dururken kim uğraşır süreçle. Süreç; emek ister, sabır ister, uzun vadeli yatırımları öngörür, plan-program ister vb. Eee, kim uğraşacak bunlarla, kimin işine gelir böyle bir yatırım. İşin kolayı varken, uğraş dur bu zırvalarla...
Nimet Hanım ne diyor: “Yapılan çalışmalar ve hazırlanan raporlar doğrultusunda SBS’nin genel olarak olumlu yönleri olmakla beraber, olumsuz etkilerinin bulunduğunu da tespit ettik.” Kendinden öncekini de kırmamaya özen gösteriyor. Kırdığınız çocuklar n’olacak, zorladığınız cüzdanlar n’olacak, yıktığınız küçücük kalpler n’olacak? Bunların cevabını alsak!
Yok, bu iş böyle olmayacak, bizim acilen Sınav Değiştirme Bakanlığı kurmamız lazım. Yabana atmayın, bu bakanlığın işi başından aşkın olur, bir sürü sınav var; sonuna ‘S’ harfi eklediğimiz her şey bir sınav. Bir çırpıda aklıma gelenler: SBS-YGS-LYS-KPSS-ALES (OGES ve KGS bunların dışında!) vb. Bu bakanlığa çok iş düşer, hem sınavları yapacak hem de değiştirecek. Kolay olmaz valla işi...