Ders çalışmayanlara bir iki çift sözüm var!
Sorumsuzlar veya sorumluluklarını yerine getirmeyenler... Uyanın, uyanın artık... Geç kalıyorsunuz, daha neyi bekliyorsunuz?
Sorumsuzlar veya sorumluluklarını yerine getirmeyenler... Uyanın, uyanın artık... Geç kalıyorsunuz, daha neyi bekliyorsunuz? Nasıl olsa, ekmek elden su gölden... Çalışıp, kendinizi niye yorasınız ki? Gak deyince su, guk deyince ekmek... Peki, bu durumda size ne yapmak kalıyor? Tembellik, tembellik yapmak... Televizyon seyretmek, telefonla gevezelik yapmak, arkadaşlara uymak, bilgisayarda oyun oynamak... Aşağıdaki ifade tarzlarını yadırgayacaksınız, size pek alışık gelmeyecek. Bana kızacaksınız. Kızın, hiç önemli değil. Kızmanıza son derece kayıtsızım. Hiç, derdim değil. Şimdi bana, sonra kendinize kızacaksınız. Sadece kızacaksınız, hayatınız hep kızmakla geçecek; önce bana, sonra kendinize. Sizinle hiç böyle konuşulmadı, konuşmak isteyenleri de susturdunuz. Çünkü siz, aslında ne yapmak istediğinizi çok iyi biliyorsunuz! Biliyorsunuz bilmesine de, ama bunları da bilin istedim. Belki, bizim de bildiğimiz bir şeyler vardır. Ayağınızı denk alın, gerçeklerle yüzlesin. Öyle kaçarak, yan gelip yatarak, kızarak, tembellik yaparak hiç bir yere varamazsınız. Gerçek, bu! Başka çare yok, bir an önce yola koyulun.
Zor zanaat, ders çalışmak. Hiç dinamik değil, sıkıcı ve hatta bunaltıcı. Ne de zor geliyor size ders çalışmak! Biliyorum, aslında ders çalışmak istiyorsunuz ama... Ders çalışmanız gerektiğini biliyorsunuz ama... Eee... Bilmek yetmez, fiiliyata bakalım. Oturup çalışacaksın. Sıkılsan da, patlasan da oturup çalışacaksın. Çalışmadan, sen ne yapabileceğini sanıyorsun; sen neyi başarabileceğini sanıyorsun? Bir tek, sen akıllısın; diğerleri aptal! Çalışanlar aptal öyle mi? Görürüz bakalım kim akıllı, kim aptal! Aklınızı başınıza toplayın, gününüzün kıymetini bilin. Bugünler için değil, yarınlar için hazırlanın. Dünyadaki istihdam durumunun 'dramatik' bir biçimde kötüye gittiği gerçeğine, siz nasıl hazırlanmayı düşünüyorsunuz? Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) raporuna göre, 2002 yılı sonunda dünyadaki toplam işsiz sayısı 180 milyon. ILO'nun 'Küresel İstihdam Eğilimleri' başlıklı raporunda, dünya ekonomisini iki yıldır etkileyen durgunluk sonucunda dünyadaki işsiz sayısının daha önce görülmemiş bir artış gösterdiği bildiriliyor.
Rapora göre, 2000 yılı başında 160 milyon olan dünyadaki işsiz sayısı, iki yılda tam 20 milyon artmış. 2015 yılına kadar da bir milyar kişiye iş yaratılması gerekiyor. Dünyada durum bu. Eee, bir de biz Türkiye'de bulunuyoruz. Atatürk'ten beri bizi düşünen yok, bizim için çalışan yok! Bir de sen, kendin için çalışmazsan, ne olacak halin? Diyeceksiniz ki, ders çalışmayla bu anlattıklarınızın ne alakası var? Bari bu soruyu sormayın, bari en azından soruyu bu şekilde sormayın! İşsizlik ve eğitim düzeyi arasında sizce nasıl bir orantı var?
Hani, sevmediğiniz ve yapamadığınız 'havuz problemleri'ne benziyor değil mi? Hayatta karşılaşacağın havuz problemleri insanı boğabilir, havuzun içinde boğulabilirsin, dikkat et! Bugün ders çalışmayan, yarın büyük sıkıntılar çekmeye adaydır! Ben, ortaokulda çok iyi ders çalıştığım için şimdi buradayım, bu köşede yazıyorum. Ben, lisede sabahlara kadar ders çalıştığım için şimdi televizyonda program yapabiliyorum. İyi ki çalışmışım, iyi ki uykusuz kalmışım. O günlerde rahatıma kıymışım, ama şimdi rahat ediyorum. Yoksa ben de bilirdim günümü gün etmeyi, yan gelip yatmayı.