Bunları aşın!
Adayların, vakıf üniversiteleriyle ilgili değerlendirmeleri o kadar kısıtlı ki, vakıf üniversitelerinin davetlisi olarak
Adayların, vakıf üniversiteleriyle ilgili değerlendirmeleri o kadar kısıtlı ki, vakıf üniversitelerinin davetlisi olarak konferanslara gidiyorum; üniversite adaylarının vakıf üniversiteleri ile ilgili öğrenmek istedikleri (sadece) dört şey var:
1- Bursu nasıl kaybederiz?
2- Verdiğiniz diploma işveren tarafından tercih ediliyor mu?
3- Burayı kazandıktan sonra, devlet üniversitesine geçebilir miyiz?
4- Yatay geçiş ve çift ana dal uygulaması var mı?
Sorulara dikkat ettiniz mi? Takıntılı sorular bunlar, takılmışlar... Soruların içi boş, içeriği yok. Halbuki, adayların daha araştırmacı, daha sorgulayıcı olmasını isterdim; ne öğretim kadrosunu soran var, ne yapılan araştırmaları soran var, ne de imkanları. İmkanlar derken: Labaratuvar, kütüphane, bilgisayar vb. kastediyorum. Adaylar, imkan derken: Sosyal ve fiziki (havuz) imkanlarını anlıyorlar. Nedir? Sizin diğerlerinden farkınız; bana ne gibi katma değer sağlayacaksınız, diye soran yok. Birinci soruda sorulmak istenen aslında şu: Bursu kesmek için ne yapıyorsunuz? Üniversiteden bahsediyoruz, ticarethaneden değil! Orası, kar zarar hesabıyla çalışan bir dükkan değil. Sunu çok iyi bilesiniz ki, kimse küçük hesaplar peşinde değil, sizin daha da başarılı olmanız için çaba sarfedecekler. Akademik işleri bırakıp, sizin aldığınız bursun peşinden koşacaklar; aşın bunları, aşın. Bu cağda, bu devirde bu mantık!
ÖSYM bursundan başka, çalışıp sonradan (kısmi) burs alanlar da var; yeter ki çalışın, yeter ki isteyin! Bursun tanımını bilmiyorsunuz! Burs, başarıya verilir ve başarı devam ettiği sürece geçerli olur. Bizler bursu, verildi mi alınmamalı olarak algılıyoruz. Aslında bu korku, nedir biliyor musunuz? Kendine güvenememe korkusudur. 'Bursu alabilirim, ama devam ettirebilir miyim bilemiyorum!' güvensizliğidir. Biraz cesur olun, kendinize güvenin; bursun kesilmesini sağlamak, bence büyük bir başarıdır! Dört üzerinden iki nin altına düşmediğiniz takdirde, kimse sizin bursunuza karışmaz. İlginç bir durum! Yurt dışında burs kazanmak çok zor bir olaydır, bursu kazanan bayram eder; bizde ise, millet korkuyor. Burs kazanmaktan korkuyor, kendinden korkuyor, başarısından korkuyor. Bursu kazan, sonra yan gel yat. Oh, ne güzel! Kimse sana karışmasın, kimse senden hesap sormasın. Başka bir arzunuz?
İşveren, diplomanızı hangi üniversiteden aldığınıza değil, işe yarayıp yaramayacağınıza bakacak. Nedir işe yarayıp yaramamak? Farkı yaratmak, istenenden fazlasını sunabilmek, istenmeden verebilmek vb. Sen, bunları yapamazsan, as diplomayı boynuna dolaş; bak bakalım, kimse senin peşinden gelecek mi? Kimsenin umurunda olacak mı, aldığın diploma? Bizler diplomaya, rütbeye, etikete, mevki ve makama çok düşkünüz; bunlar oldu mu, tamam. Ya sonrası? Allah, kerim... Boş sorularla uğraşmayın, kendinizi donatmaya ve yetkinleştirmeye bakın. Sizi en iyi yetiştirecek yere bakın; yabancı dil, bilgisayar, girişimcilik imkanlarına bakın. Vatan, Millet, Sakarya' dönemi bitti. Beni en iyi kim yetiştir, sen esas ona bak; devleti, vakıfı yok bu işin! Vakıf üniversitelerinden, devlet üniversitelerine geçiş sorusuna gelince; bana biraz işin kolaycılığına, uyanıklığına kaçma gibi geliyor. Düşük puanla gir, ücret ödememek için devlet üniversitesine geç. Çok zekice... Bence, bu zekanı sınavda kullan. Zor, hem de çok zor; unut bunu derim. Bu düşünceyle yola çıkma! Yatay geçiş ve çift ana dal uygulaması konusunda da diyeceklerim var... Bu iş, kolay değil. Başarı esasına dayanır; öyle, herkesin bir çırpıda yapabileceği şeyler değildir bunlar. Bunları yapabilmek için, çok çalışmak lazım, çok!