Zorlu 3 Temmuz sürecinde kritik 12 Mayıs dönemeci
Fenerbahçe ve Gülen hareketi 3
FB taraftarıyla emniyet arasındaki gerginliğin 12 Mayıs’tan önce, Çağlayan’daki duruşmalar sırasında başlamış olduğunu ve bunun sonraki duruşmalarda da sürme riskinin bulunduğunu unutmayalım
12 Mayıs Cumartesi akşamı Şükrü Saracoğlu Stadı’nda başlayıp sokağa taşan olayların Fenerbahçe tarihinde önemli bir yer işgal edeceği şimdiden belli. Şu an kadar genel medyada kısmen, sosyal medyada geniş ölçüde yer bulan tanıklıklar ışığında Fenerbahçe taraftarlarının emniyet güçlerini sadece “orantısız güç” kullanmakla değil, tamamen planlı ve art niyetli davranmakla suçladıklarını görüyoruz. Bu durumdan, olaylar sırasında atılan bazı sloganlardan da anlaşılacağı gibi Fethullah Gülen cemaatini sorumlu tuttuklarını biliyoruz.
Dolayısıyla bu yazı dizisinin başından itibaren ele aldığımız “algı” krizi bir kez daha ve güçlü bir şekilde karşımıza çıkıyor. 12 Mayıs söz konusu olduğundaysa, FB taraftarlarının Gülen cemaatiyle ilgili iç içe geçmiş iki algıyı devreye soktuklarını görüyoruz: 1) “Cemaat kulübümüzü ele geçirmek istiyor” algısı; 2) “Polis teşkilatı büyük ölçüde Gülen cemaatinin denetiminde” algısı.
Hal böyle olunca “Kulübümüzü ele geçirmek isteyen cemaat üzerimize polisi sevk ediyor” şeklindeki bir akıl yürütmenin FB taraftarlarının bir bölümü için geçerli olduğunu hem medyadan hem de bize yollanan iletilerden anlamak mümkün. Bu arada FB taraftarıyla emniyet arasındaki gerginliğin 12 Mayıs’tan önce, Çağlayan’daki duruşmalar sırasında başlamış olduğunu ve bunun sonraki duruşmalarda da sürme riskinin bulunduğunu hatırlatalım.
12 Mayıs’ta statta bulunan çok sayıda FB taraftarından yaşananları anlatan e-postalar aldım. Ayrıca bizzat bazı FB’li tanıdıklarımdan 12 Mayıs’ı dinledim. Ortada bir sorunun olduğu çok açık ve bunun taraflar arasında bir kan davasına dönüşmemesi için herkesin elinden geleni yapması gerekiyor. Tam da bu noktada Fenerbahçeli muhafazakâr yaşam tarzına sahip bir okurun uyarılarını aktarmak istiyorum: “Fenerbahçemizin içinde bulunduğu bu sorunun, toplumsal huzuru bozmadan bir an önce çözülmesi herkes açısından önem arz ediyor. Bu her kesim açısından önemli, zira bu süreç uzadıkça yaralar daha da derinleşiyor.”
Adını vermeyen bu okurumuz sözlerini şöyle bitirmiş: “Toplum olarak siyasi ya da güncel olaylar konusunda hafızamızı çok taze tutamayız belki ama takım taraftarlığı konusunda bu böyle değildir, tam bir fil hafızası vardır. Dün ne yediğini bilemeyen adama 1980’deki penaltı pozisyonunu sorun, size dakikasını söyler. Onun için bu iş bir an önce sonlanmalı.”
Sonuç olarak
Bu yazı dizisinde “Gülen cemaati Fenerbahçe’yi ele geçirmek istiyor” diye özetlenebilecek bir algıyı ele aldık ve esas olarak bu algı sahiplerinin, Ekrem Dumanlı’nın dile getirdiği gibi “dar bir zümre” mi, yani büyükşehirlerde yaşayan, zaten Gülen cemaatine karşı hasmane duygulara sahip bir avuç “Beyaz Türk” mü olduğunu, yoksa, örneğin Anadolu ’da yaşayan ve/veya normal şartlarda Gülen cemaatine sempatiyle bakan Fenerbahçeliler arasında da böyle düşünenler olup olmadığını sorguladık.
Taraftarlardan gelen mesajlar sonucunda, bu algının sadece dar bir zümreyle sınırlı kalmadığı sonucuna vardım ki cemaatin kendisinin bu tespitin doğru olup olmadığını kontrol etmek için çok geniş imkanları olduğunu biliyoruz. Nitekim cemaatle ilişkili bazı yazarların bu tartışmaya girmiş olması, söz konusu algıyı onların da ciddiye aldığını gösteriyor.
Dünkü bölümde ele aldığımız gibi, 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçelileri rahatsız eden haber ve yorumların arkasında büyük ölçüde cemaate yakın medya kuruluşlarının ve isimleri cemaatle özdeşleştirilen bazı kişilerin bulunması; onların kaynaklarının da yine cemaatle irtibatlı oldukları ileri sürülen devlet görevlileri olması bu algının temelini oluşturuyor. Bugün ele aldığımız gibi polisle yaşanan tatsızlıklar da aynı algıyı güçlendiriyor.
Eğer cemaat bu algıdan rahatsızsa, ki böyle olduğuna dair çok sayıda işaret var, bunun kaynaklarına inmesi ve sorunu kaynağından çözmesi gerekiyor.
Tabii sorunun odağındaki ismin Aziz Yıldırım olduğu düşünülürse, 3 Temmuz’da başlamış olan olağanüstü dönemden normalleşmeye dönüşün onun özgürlüğüne kavuşmasıyla mümkün olacağı açıktır. Kuşkusuz buna karar verecek olan da yargıdır.
Eğer bir ölçüde normalleşme arzulanıyorsa, 3 Temmuz sürecinin başında gözlediğimizn soruşturmaya müdahale, onu manipüle etme, insanları mahkeme kararı olmadan suçlu ilan etme türü yaklaşımların terk edilmesi gerekiyor.
Tabii ki tartışma bitmedi ama şimdilik benden bu kadar. Bu yazı dizisine katkıda bulunan tüm okurlara çok teşekkür ediyorum. Her iki ucun ucunda yer alıp beni “Ergenekoncu” veya “cemaatçi” olarak yaftalamaya çalışanlara, doğru yolda olduğumu gösterdikleri için bilhassa teşekkür ederim. Hangi tarafta olurlarsa olsunlar, okurlarımızın çoğunun, önemli bir konuda tarafsız bir gazetecilik yaptığımıza inandıklarını düşünüyorum.
Konuyla ilgili okurlardan gelen e-postaların tamamına, önümüzdeki hafta başından itibaren www.rusencakir.com adresinden ulaşabilirsiniz.
-BİTTİ-
Taraftar KONUŞUYOR
Bu olayların cemaatin misyonuyla uzaktan yakından alakası yok. Hele Fethullah Gülen’in hiç ama hiç alakası olmadığı gibi onun şahsına yapılan büyük bir haksızlıktır. Ama bir şey var. Bu misyon her zaman hak ve hukuksuzluklarla hırpalanmasına rağmen, bunun medya ayagını yönetenler maalesef gerek Ergenekon sürecinde (ki Ergenekonun varlığına inananlardanım) gerekse 3 Temmuz sürecinden bu yana vicdan, insaf, hukuk ve bazen ahlaki sınırları da zorlayarak yayınlarda bulundular. Yoksa bu insanlığa hizmeti esas alan, sevgi eksenli, hakkaniyet ve hukuk ilkelerini sonuna kadar kullanan bir misyondur.
Mustafa Şimşek
Fenerbahçe için bir oyun oynandığı gün gibi aşikâr olmakla beraber, bu oyunu siyaset, cemaat, polis, asker, her neyse, kimin oynadığını Fenerbahçeli bilemez ve bilmek zorunda değildir. Çünkü FB bir spor kulübüdür, taraftarı da doğal olarak sporla ilgilenir! Zaten olması gereken de budur! Peki bütün bu yaşananların nedeni nedir? Elbette güç ve paradır. FB camiasına atılan oltanın nedeni budur...
Hakan Çevik
Diyelim ki cemaat FB’yi ele geçirmek için olmadık işler peşinde.
Ne yani FB’nin üye sayısında değişiklik mi yaptılar? Üye kayıt defterini ele geçirip kendi üyelerini mi yazdılar? Şimdi çoğunluk onlara geçti de yakında Fethullah Gülen’i FB’nin başına başkan mı seçecekler? “Aç herkese sineni ummanlar gibi olsun, kalmasın alaka duymadığın bir mahzun gönül” sloganıyla hizmet ettiklerini iddia eden cemaat mensupları, diğer takımlara gönül vermiş taraftarları nasıl kucaklayacaklar? Hadi ele geçirdi diyelim FB’yi, turşusunu mu kuracaklar?
M. Parin
rcakir@gazetevatan.com
Görüşlerinizi yollayabilirsiniz