Şampiy10
Magazin
Gündem

Yeşil ve kızıl kuşaklar

.

ABONE OL
Vatan Haber

Sol ve İslam/3

İslami hareketin 1980’lerden itibaren Türkiye’de yükselişe geçmesinin gerçek nedenlerini sorgulamak yerine bütün sorumluluğu 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirenlere yıkmaya çalışmanın yanlış olduğunu dünkü yazımızda dile getirmiştik. İslamcılığın gelişimini sadece dış müdahalelere (katkılara) bağlayanların bir diğer argümanı da ABD’nin “Yeşil Kuşak Projesi”dir.

Soğuk Savaş döneminin dikkat çekici uygulamalarından olan bu projenin iki ana hedefi vardı: 1) Sovyetler Birliği ve onun güdümündeki ülkelerde yaşayan Müslümanları birer “rejim muhalifi” haline getirmek; 2) Sovyetler’in, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeleri denetim altına almasını engellemek ve buralardaki etkisini iyice azaltmak.

Bu proje bağlamında Sovyetler Birliği’nin genel olarak din, özel olarak İslam düşmanı olduğu yolunda propagandası yapılıyor; İslam dini ile İslami cemaat ve gruplar maddi ve manevi olarak teşvik ediliyordu.

Afgan cihadı

Sovyet Kızıl Ordusu’nun Afganistan’ı işgal etmesiyle birlikte Yeşil Kuşak daha görünür hale geldi: ABD, CIA’nın yönetiminde, Pakistan, Suudi Arabistan, İngiltere ve hatta Çin’in, başta istihbarat servisleri olmak üzere bir dizi imkanını harekete geçirerek Afganistan’da bir “cihad” organize etti. Ve bu sayede Sovyetlerin sadece Afganistan’da değil genel olarak İslam dünyasındaki etkisini büyük ölçüde ortadan kaldırdı.

Evet, Yeşil Kuşak’ın Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede İslami hareketlerin güçlenmesinde etkili olduğu doğrudur, fakat asla belirleyici olmamıştır. Öncelikle şunu vurgulamak lazım: İslami hareketlere Washington’dan çok Moskova yardımcı olmuştur. Çünü bu hareketlerin kitle tabanına baktığımızda, sol hareketlerinkiyle büyük ölçüde benzerlikler görürüz: Yoksullar, dışlanmışlar, yükselen ama iktidarlar tarafından önleri kesilmek istenen orta sınıflar... Refah Partisi’nin, 1970’lerde solun ve CHP’nin hayli etkili olduğu büyükşehirlerin varoşlarında oy patlaması yapması da bu benzerliği göstermektedir.

TKP’nin rolü

Sovyetler Birliği’nde ateizmin (dinsizliğin) bir tür resmi ideoloji haline gelmesinin; Müslümanlar dahil her türden din mensubunun dini hayatlarına çok sert kısıtlamalar getirilmesinin ve bütün bu uygulamaların diğer ülkelerdeki sol gruplar tarafından eleştirilmemesi, hatta onaylanmasının faturası çok ağır oldu. Sonuçta sol, sosyalizm ve komünizm, din karşıtlığı hatta düşmanlığıyla özdeş hale geldi. Buna bağlı olarak normal şartlarda sol hareketlerde yer alması beklenen kesimler mesafeli davrandılar, hatta sol karşıtı grup ve odaklar tarafından devşirildiler.

Örneğin 1970’li yıllarda sendikal harekette çok güçlü bir noktaya gelmiş olan DİSK, Moskova güdümlü Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) kontrolü altına girdikten sonra, bu partinin toplumsal hayatta hiçbir karşılığı olmayan “ilericilik” perspektifiyle kendi tabanına yabancılaşmaya başladı.

Öte yandan dine (ve dolayısıyla İslam’a) karşı gereksiz bir düşmanlık politikası güden Moskova’nın, kendi stratejik hesapları nedeniyle İslam dünyasındaki dini cemaat, grup ve siyasi hareketlerle birbiriyle tutarlı olmayan ilişkiler kurduğuna tanık olduk. Yine Moskova, Washington’a karşı güç oyununda, Mısır, Lübnan, İran, Suriye, Irak, Ürdün, Filistin ve Türkiye gibi ülkelerdeki sol hareketlere elindeki basit birer kart muamelesi yaptı ve bunları kendi çıkarları için çok kolay biçimde riske etti.

Aradan çok zaman geçmiş olabilir. Fakat ABD’yi ve onun emperyalist politikalarını olduğu kadar Sovyetler Birliği başta olmak üzere diğer “sosyalist” olma iddiasındaki ülkelerin (ve onların yerli şubelerinin) İslam dünyasındaki yanlış politikalarını eleştirmeden solun dindar kitlelerle ilişkisini rehabilite etmesi mümkün olmayacaktır.

Sol ile İslam ilişkisini tartışmayı sürdüreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.