Yepyeni dönemin ilk günü: Beş not
.
Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yemin edip cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte, gerek AKP, gerekse tüm Türkiye için yepyeni bir dönemin startının verilmiş olduğu muhakkak. AKP 1. Olağanüstü Kongresi üzerine beş gözlemimi dün aktarmıştım. Bugün de başta TBMM’deki yemin töreni olmak üzere dün Ankara’da yaşananlar hakkında beş not düşmek istiyorum:
CHP’nin protestosu:
CHP’nin yemin töreninde ne yapacağı merak konusuydu. Sabah Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın ‘yalan yere yemin etmesi’ne tanıklık etmek istemediğini, dolayısıyla Meclis’te olmayacağını ve partili milletvekillerini serbest bıraktıklarını açıkladı. Dolayısıyla CHP’nin, adını koymadan töreni boykot edeceğini düşündük. Ancak yanıldık, bir grup CHP’li milletvekili genel kurul salonuna gelip oturuma katıldı. Fakat yemin töreninden önce söz isteyen CHP’lilere oturumu yöneten TBMM Başkanı Cemil Çiçek izin vermedi. Tartışmanın bir yerinde CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın iç tüzük kitapçığını fırlatmasının ardından CHP’liler oturumu terk etti. Davetlilerin de dahil olduğu alkışlar ve yuhalamalar, daha ilk günden Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla başlayan ‘yepyeni’ dönemin de kavgalar, kutuplaşmalar vb. ile sürme ihtimalinin hayli yüksek olduğunu gösterdi. Dün MHP ve HDP’den destek alamayan ana muhalefet partisinin bu yepyeni dönem için stratejilerini yeniden düşünmesi herhalde isabetli olacaktır.
MHP’nin sukûneti :
MHP’nin, 10 Ağustos’ta birlikte hareket ettiği CHP’ye katılmaması, 7 yıl önce Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi sırasında izledikleri tutumu hatırlattı: Kendi adaylarını çıkararak Gül’ün seçilmesini mümkün kılmışlardı. Dün de törene katıldılar, ayağa kalktılar ama Erdoğan’ı alkışlamadılar. Yani onun meşruiyetini memnun olmasalar da kabul ettiler.
HDP’lilerin alkışı:
Buna karşılık HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın da dahil olduğu bazı HDP’liler yemininden sonra Erdoğan’ı kısa da olsa alkışladılar. Bu davranış da, bu partiye destek veren, hatta içinde yer alan bazı kesimlerin tepkisine yol açtı. Bu alkışlama, Gezi direnişi sürecinde, o zamanki adıyla BDP yönetiminden gelen bazı tereddüt ve eleştirilerle ve son olarak KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın kendisiyle yaptığımız söyleşide ‘Beyoğlu’ndaki marjinal bir grup’tan şikayet etmesiyle birleşince HDP’ye yönelik ‘sol’ eleştirilerin kabardığına tanık oluyoruz. Öte yandan Kürt siyasi hareketinin çözüm sürecini yürütme adına Erdoğan eleştirisinden kaçındığını ileri sürenlerin de dünkü alkışı sık sık hatırlatacakları açıktır.
Cemaat’e ambargo
Önceki günkü AKP Kongresi’ni Fethullah Gülen cemaatinin medya kuruluşlarının izlemesine izin verilmemişti. Dün de Zaman Gazetesi Cumhurbaşkanlığı muhabiri Emre Soncan Çankaya kapısından geri çevrildiğini yazdı. Belli ki Cemaat’e yönelik akreditasyon yasağı alabildiğine yayılacak. Kuşkusuz, yakın bir zamana kadar AKP iktidarının sunduğu her türlü fırsattan sonuna kadar istifade etmiş olan Cemaat medyasının kısa süre içinde bu kadar dışlanır hale gelmiş olmaları son derece menidar. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cemaat’e karşı topyekun savaşını sonuna kadar sürdüreceği bilindiğinde, bundan Cemaat medyasının da nasibini alıyor olması da şaşırtıcı değil. Kuşkusuz bu uygulama basın özgürlüğüne tamamen aykırı ve savunulacak hiçbir yanı yok.
Cumhurun başkanı:
Erdoğan’ın amacı 10 Ağustos ile başlayan sürecin başkanlık sistemiyle sonuçlanması. Malum, uzun bir süredir alenen başkanlık sistemi savunuculuğu yapan Erdoğan, özellikle adaylığını açıkladığı andan itibaren bu sistemi sürekli gündemde tutuyor, onu yaygınlaştırıp benimsetmeye çalışıyor. En temel argümanı cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçilmiş olması. Buradan hareketle seleflerini ‘cumhurbaşkanı’ kendisiniyse ‘cumhurun başkanı’ olarak tanımlıyor. Bu açıdan bakıldığında Anıtkabir Özel Defteri’ne “Halk oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanının göreve başladığı bugün, Türkiye’nin küllerinden doğduğu, yeni Türkiye’nin inşa ve imar sürecinin güç kazandığı bir gündür. Hiç kuşkunuz olmasın ki bugün, 23 Nisan 1920’de ilk adımlarını attığınız büyük Türkiye ruhunun, özünün, hayal ve ideallerinin dirildiği gündür” diye yazması şaşırtıcı değil.
1985’te gazeteciliğe Nokta dergisinde başladım. Genel Yayın Yönetmenimiz Arda Uskan’dı. Hepimizin üzerinde çok büyük emekleri vardır. Şu an kendisini kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Mekanı cennet olsun.