Üç ziyaret, üç soru
.
Erdoğan Şam’a niye gidiyor? İlk bakışta tam olarak anlaşılamasa da Başbakan Erdoğan’ın bugün Suriye’de Beşar Esad, Nicholas Sarkozy ve Şeyh Hamid bin Halife el Tani ile yapacağı görüşmeler gerek Türkiye, gerekse Orta Doğu için hayli önem taşıyor. Öncelikle şu noktanın altını çizmek gerek: Sarkozy AB’nin, Esad Arap Birliği’nin, Katar Emiri El Tani ise Körfez İşbirliği Konseyi’nin dönem başkanlıklarını yürütüyor. Yani Erdoğan sadece üç ülkeyle değil, üç uluslararası kuruluşla bir araya gelecek.
Kuşkusuz en önemli isim Sarkozy. Ankara, Orta Doğu’da Amerikan ve Rus nüfuz mücadelesinin bir ölçüde dengelenebilmesi için AB’nin daha aktif olmasını arzuluyor. Avrupa’nın bölgeye yakınlaşmasının Türkiye’nin AB sürecine olumlu etkisi olacağı da düşünülüyor.
Suriye konusunda iki kaygı öne çıkıyor: 1) Ankara’nın yardımıyla başlayan İsrail ile görüşmelerin sekteye uğraması ihtimali.
2) Esad’ın geçenlerde ziyaret ettiği Moskova’ya yakınlaşması ve İran, Hamas, Hizbullah gibi güçleri de yanına çekerek Orta Doğu’da Rusya destekli bir “ret cephesi” oluşturması.
Şam’da bir araya gelme fikri Suriye’den çıkmış, Türkiye de bu dörtlü zirve formatını önermiş. Üst düzey bir hükümet yetkilisi, Şam zirvesinin Türkiye’nin bölgede “obje” (nesne) olmaktan çıkıp “süje” (özne) olma, diğer bir deyişle “başat bir bölgesel aktör” olma kararlılığının doğal bir sonucu olarak tanımlıyor ki pek de haksız sayılmaz.
Gül Erivan’a niye gidiyor?
Daha Kafkasya’da son kriz patlak vermeden Sarkisyan’ın yaptığı davet Erivan’ı psikolojik olarak bir adım öne çıkartmıştı. Öyle ki Gül daveti kabul de etse, nazikçe geri de çevirse Ermenistan kazançlı çıkacaktı. Köşk’teki eğilim ilk andan itibaren davete icabet etmek yolundaydı. Zaten Erivan ile ilişkilerde stratejik bir değişiklik yapma düşünülüyordu ve davet buna çok elverişli bir zemin hazırlayabilirdi. Ardından Güney Osetya olayı patlayıp Ankara Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’nu önerince Erivan’la görüşmek acil bir zorunluluk haline geldi.
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, maç ziyaretinin sembolik öneminin farkında ancak ne Çankaya, ne de hükümet bunu bir “milat” olarak görüyor. Görseler bile böyle göstermek istemiyorlar. Önce maç sırasında nasıl karşılanacaklarına bakacak, ardından Ermenistan’ın somut açılımlar yapmasını bekleyecekler.
Korg. Mendi neden Kocaeli Cezaevi’ne gitti?
Her ne kadar Başbakan Erdoğan “Kimse başka neden aramasın. Bu insani amaçlı bir ziyarettir” demiş olsa da Korg. Galip Mendi’nin ziyareti hakkında çok söz söylendi ve daha da söylenecek. Org. İlker Başbuğ’un, ayağının tozuyla ve Başbakan’a yapacağı ilk resmi ziyaretten birkaç saat önce iki emekli paşaya sahip çıkması ve bunu daha ilk andan kamuoyuna duyurması “olur böyle şeyler” diye geçiştirilecek bir olay değil.
Bununla birlikte bu ziyareti “ordu-hükümet mutabakatı bitti” diye yorumlamak yanlış olacaktır. Zira son dönemde bir tür “yumuşama” gözlense de böyle bir mutabakatın oluşmuş olduğu söylenemez. Org. Başbuğ devir teslim töreninde yaptığı uzun konuşmada, dolaylı olarak hükümetle birçok konuda çok farklı pozisyonlarda olduklarını zaten deklare etmişti. Bu ziyaret Org. Başbuğ ile gerçekten “yeni bir dönem”in başlamış olduğunu bize gösterdi.
Her ne kadar, ek iddianamenin de henüz hazırlanmamış olduğunu akılda tutup bu ziyaretin yargıya müdahale boyutu göz ardı edilemezse de TSK’nın Ergenekon davasına aktif olarak müdahale edeceğini düşünmek abartılı olacaktır.
Önümüzdeki dönemde hükümet-TSK ilişkilerinin alışılmadık ölçüde karmaşık, yer yer şaşırtıcı ve kesinlikle öngörülemez bir şekilde gelişeceğini düşünüyorum.