Şampiy10
Magazin
Gündem

Tayyip Erdoğan: Hem tek hem tek başına

.

ABONE OL
Vatan Haber

Refah Partisi içindeki “yenilikçi hareket” bir ekip işiydi. Liderleri Tayyip Erdoğan’dı ama bu asla bir “Erdoğan hareketi” değildi. AKP de kurulurken bir “Erdoğan partisi” olarak kurulmadı. Evet o olmasa bu parti zor kurulurdu; kurulsa bile o kadar etkili olamazdı ama Erdoğan da yanında Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Azmi Ateş, Mustafa Baş gibi isimler olmasaydı bu noktalara kadar gelemezdi. Özetle Erdoğan AKP’nin “birinci adamı”ydı.

22 Temmuz seçimlerine girerken Erdoğan aday listelerini tek başına hazırladı. Buna bağlı olarak AKP “Erdoğan partisi” olmaya bir adım daha yaklaştı. O günlerde “Gül, Arınç ve Şener’in geri planda kalmış olmaları Erdoğan’ın hakimiyeti için orta ve uzun vadede ciddi bir tehdittir” diye yazmıştım. Gül’ün Çankaya’ya çıkması, Arınç’ın TBMM Başkanlığı’nı bırakması ve Şener’in de milletvekili bile olmamasından hareketle bu öngörümün tutmadığı düşünülebilir. Doğrudur, ne zamandır Erdoğan AKP’nin “tek adamı.” Ancak bu “tek adam” aynı zamanda “tek başına”, yani “yalnız bir adam.”

1 Mayıs inadı

Yüzde 47 ile tek başına hükümet kurmuş, karizması tartışılmayacak bir liderin “yalnız” olduğunu söylemek şaşırtıcı gelebilir. İtiraf etmem gerekirse, Erdoğan’ın “yalnız” olduğu tespiti bana değil kendisini çok yakından gözlemleyen ve çok seven birine ait. Ben de onun ağzından “Tayyip Bey çok yalnız” cümlesini duyduğumda “Olur mu, etrafında o kadar çok insan var!” diye tepki gösterdim. O da “zaten sorun da bu. Etrafında çok kişi var ama nerdeyse hepsi ona hep duymak istediklerini söylüyor. Eleştiren bir Allah’ın kulu bulamazsın” diye sözlerini sürdürdü.

Bu sohbet yaşandığında Başbakan’ın “Ayaklar baş olursa...” sözü daha çok tazeydi. Sözünü ettiğim kişi “Ne olurdu 1 Mayıs tatil olsa! Taksim kutlamalara verilse!” diye yakınıyordu ki, daha sonra Erdoğan’a ve AKP’ye sempati ve destekleri tartışmasız birçok ismin de benzeri bir tutum izlediklerini gördük.

Başbakan’ın fazlasıyla “sağcı” reflekslere sahip olduğunu, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasından pek hoşlanmayacağını biliyorum. Ancak yine onun çevresinde “en büyük iddiamız demokratikleşme. Hele kapatma davası varken bundan asla şaşmamamız lazım. Bu nedenle 1 Mayıs bizim için bir fırsat bile olabilir” diye düşünme potansiyeline sahip isimlerin bulunduğunu da biliyorum. Dolayısıyla ya bu kişiler şu ya da bu şekilde sesleri çıkarmıyorlar ya da Erdoğan bu tür “çatlak” seslere kulak kabartamayacak şekilde bunalmış durumda.

Dava arkadaşlarına özlem

Eğer AKP bu krizi en az hasarla atlatmak istiyorsa Erdoğan’ın “tek adamlığına”, dolayısıyla “yalnızlığına” bir an önce son verebilmesi şart. Ne var ki bu pek mümkün gözükmüyor. Artık Gül’ün AKP’ye dönmesi imkansız. Şener geride kalan köprüleri uçurmakla meşgul. Arınç kesinlikle partiyi yenilemede ilk akla gelen isimlerden biri değil. Son dönem transferleri (Ertuğrul Günay, Zafer Üskül...) ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyorlar. Cemil Çiçek’in hükümetteki konumu ve çıkışları sempati kadar, hatta belki de daha çok antipati topluyor. Dengir Fırat partinin “tekzipçisi” gibi çalışıyor. Kilit yerler Erdoğan’ın belediye günlerinden tanıyıp güvendiği teknokratlara teslim edilmiş durumda ki bunların içinde siyasi olarak sivrilebilen kimse yok. Bir tek Ali Babacan, herkesin sustuğu bir dönemde sık sık dış gezi yapıp uçağına gazeteci alarak, birbirine benzeyen siyasi mesajlar veriyor.

Geriye bir tek parti içi demokrasiyi kurumsallaştırma seçeneği kalıyor. AKP’nin kurucu Genel Sekreteri Ertuğrul Yalçınbayır kapatma davasının bu arayışı tetikleyebileceğini umut ediyor. Pek sanmıyorum. Çünkü AKP’de bulundukları noktaya nice emeklerle gelenler kadar Erdoğan’ın tercihiyle tepeden inenler mevcut. İkinci gruptan, gemiyi kurtarmak yerine kendilerini gemiden kurtarmak isteyenler çıkabilir.

22 Temmuz seçimleri öncesinde Erdoğan’ın milletvekili listelerini hazırlarken kriz yaratmaktan mümkün olduğunca kaçınmayı hedeflediğini söylemiş, bu uğurda AKP’nin genleriyle oynadığını ielri sürmüş ve şöyle devam etmiştim: “Erdoğan AKP’yi bir ’dava partisi’olmaktan çıkardı. Ama Türkiye’de birileri AKP karşıtlığına bir ’dava’gibi sarılmış durumda. İşte bu kesimlerin, arkalarına (veya önlerine) devletin bazı kurumlarını da alarak AKP’ye karşı ’topyekun savaş’açmaları halinde, Erdoğan pekala liste dışı bırakmış olduğu eski yol arkadaşlarını arayabilir.”

Acaba sahiden arıyor mudur?

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.