Şampiy10
Magazin
Gündem

Talimat yine Apo’dan

.

ABONE OL
Vatan Haber

‘DÜNYANIN SONU DEĞİL YOLA DEVAM’

DTP’liler sine-i millet çıkışının arkasında durmayacak. Çünkü Öcalan İmralı’da avukatlarına “Yola devam” mesajı verdi. DTP’lilerin kısa sürede yeni bir parti kurup; kaldıkları yerden devam edeceklerini öngörebiliriz.

Ahmet Türk kapatma kararından önce “Arkadaşlarımız yasağın olduğu bir parlamentoda bulunmanın bir anlamı olmadığını düşünüyor” diyerek sine-i millete dönme sinyali vermişti. Hatta ara seçim yapılması durumunda buna hiçbir şekilde katılmayı düşünmediklerini de eklemişti. Dolayısıyla DTP’nin kapatılma kararının açıklanmasının ardından, en çok, DTP’lilerin “sine-i millet” çıkışının arkasında durup durmayacakları merak edildi.

Ama bu meraklar aslında gereksizdi, çünkü kapatılma kararından bir gün önce Abdullah Öcalan İmralı’da avukatlarına DTP davası sonrasının yol haritasını üç cümleyle özetlemişti: “DTP kapatılması davasının kararı muhtemelen Cuma günü çıkacakmış. Dünyanın sonu değil, kapatırlarsa da mücadelelerini sürdürürler, yollarına devam ederler. Yine Türkiye’de her kesimden demokratları içine alan demokratik bir yapılanmaya gidilebilir.”

Öcalan’ın “dünyanın sonu değil, yola devam” sözlerinden hareketle, DTP’lilerin karara kızıp TBMM’yi terk etmelerinin söz konusu olmayacağını, tam tersine en kısa sürede yeni bir parti kurup veya Mayıs 2008’de “yedek parti” olarak kurulduğu söylenen Barış ve Demokrasi Partisi’ne geçip kaldıkları yerden devam edeceklerini; hatta DTP’nin desteğiyle seçilmiş olan İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras’ı da aralarına alıp TBMM’de yeniden grup kuracaklarını öngörebiliriz.

DTP’yi o kurdurmuştu

Nitekim Ahmet Türk’ün kararın hemen ardından yaptığı kısa açıklama da, karara yönelik derin bir hayal kırıklığını ve kızgınlığı içermekle birlikte, Öcalan’ın “yola devam” perspektifinin parti yönetiminde hakim olduğunun izlerini taşıyordu. Onun, “Elbette ki bu karar bir umutsuzluğa yol açmıştır. Mücadelemiz devam edecektir. Bunun için, benim ve 37 kişinin yasaklanmış olması süreci durduramayacaktır” sözlerinden, DTP’li milltevekilleri ve belediye başkanlarının ve siyasi yasak gelmemiş partililerin yeni bir parti saflarında toplanacakları sonucunu çıkartabiliriz.

“Öcalan’ın üç cümlesine neden bu kadar önem atfediyorsun?” diyenlere 23 Ekim 2004 tarihli Vatan Gazetesi’nin manşetini hatırlatmak isterim. O günkü gazete “Talimat Apo’dan” başlığıyla çıkmıştı ve adı sonradan DTP olacak olan partinin Öcalan tarafından nasıl en ince ayrıntısına kadar tasarlanmış olduğunu, onun avukatlarıyla yaptığı görüşmelerin internette yayınlanan notlarından hareketle göstermiştik.

Şöyle ki: 22 Ekim 2004 günü DEP eski Milletvekili Leyla Zana ve arkadaşları, düzenledikleri basın toplantısında “Demokratik Toplum Hareketi” (DTH) sürecini başlattıklarım ilan etmişlerdi. Ancak o tarithe faaliyette bulunan DEHAP ve ÖTP’nin kendilerini feshedip bu iki partide yer alanların, yeni başka katılımlarla birlikte DTH çatısı altında toplanması fikrinin Öcalan’a ait olduğunu söylememişlerdi.

Halbuki Öcalan, 2002 Kasım genel seçimlerinin ardından bu konuda kafa yormaya başlamış, DEHAP’ın 2004 yerel seçimlerindeki başarısızlığının ardından yeni bir parti kurulmasına ilişkin kesin kararını vermiş ve bu konuda çok detaylı talimatlar yollamıştı. Öcalan buna bağlı olarak yeni parti için aylar önce bazı avukatlarını bizzat görevlendirmişti. Bu kişiler de uzun bir süredir, Güneydoğu, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere değişik bölgelerde temaslarda bulunuyor, yeni partinin altyapısını kuruyorlarlardı.

Son olarak Öcalan, Zana ve arkadaşlarının basın toplantısından bir gün önce yine avukatlarına DTH’nin temel ilkelerinin neler olması gerektiğini sıralamış ve yeni partide “eşbaşkanlık” sistemine geçilmesi talimatını vermişti.

DTP’lilerin, özellikle açılım süreciyle birlikte, her vesileyle, devletin esas olarak Öcalan’ı muhatap alması gerektiğinde ısrar ettikleri; son olarak onun yeni hücresinden şikayetlerini Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline getirmek istedikleri (ve sokak gösterileri sayesinde bunu başardıkları) düşünülürse DTP’lilerin, Öcalan’ın önceki gün çizdiği çerçevenin dışına çıkmaları pek gerçekçi olmayacaktır.

DTP HAZIRLIĞINI VATAN MANSET YAPMIŞTI

Tarih, 22 Ekim 2004... Kapatılan DEP eski milletvekilleri Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Selim Sadak bir basın toplantısı yaptı. Ve “Demokratik Toplum Hareketi’nin sürecini başlattıklarını ilan etmişlerdi. VATAN’ın manşetten duyurduğu haberde Ruşen Çakır, şu yorumu yapmıştı: ”Demokratik Toplum Hareketi adıyla yeni bir oluşum başlatma fikri Zana ve arkadaşlarının değil. Öcalan 2002 genel seçimlerinin ardından bu konuda kafa yormaya başladı. Avukatları onun verdiği talimatla bir süredir yeni bir partinin alt yapısını kuruyorlur...“

ANALİZ

Güvercinleri şahinlere kurban ettiler


EVET DTP’liler, özellikle son günlerde kapatılmalarını kolaylaştıracak çok şey yaptlar. Evet, kamuoyunun önemli bir bölümü DTP’nin varlığından rahatsız. Evet, Anayasa Mahkemesi, Başkanı Haşim Kılıç’ın vurgulamaya çalıştığı gibi tamamen hukuki bir karar almış olabilir. Evet mahkeme kapatma kararına firesiz bir şekilde, oybirliğiyle vardı...

Daha bir sürü meşrulaştırıcı nokta sıralayabiliriz ancak bunlardan hiçbiri DTP’nin kapatılmasının doğru olduğunu bize göstermez. Doğru olmadığı gibi baştan aşağıya yanlış bir karar söz konusu.

Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararının ne uzunlukta olacağını bilmiyoruz ancak bu kararın neden yanlış olduğu üzerine sayfalarca yazabiliriz. Örneğin işe, Kürt siyasi hareketinin yasal örgütlenmelerinin çoğunun kapatılmış olmasıyla Türkiye ne kazandı, ne kaybetti diye sormakla başlayabiliriz. Ortam ne kadar radikalleşirse bu partilerin o kadar güçlü oldukları ortada. DTP yerine kurulacak olan parti de, bir müddet kuruluş sancıları yaşayacak ancak kısa süre içinde, milletvekilleri ve belediye başkanlarıyla, daha bilenmiş bir şekilde yola devam edecektir. Bu partilerin tabanının kapatmalardan sonra onlardan uzaklaşacağını beklemek de kuru bir hayaldir.

Mahkeme öyle bir karar verdi ki “DTP içinde en ılımlı isimler kimdir?” diye sorulduğunda adları muhakkak ilk beşte sayılacak iki kişiye, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a yasak getirdi. AKP ile ilgili son kararı görmüş bizlere kimse “ama mahkeme hukuka göre karar veriyor” demesin. Türk ve Tuğluk gibi “güvercin” lerin “şahin” lere kurban edilmesinin demokrasimize ve dolayısıyla ülkemize nasıl bir hayrı olabilir? Sonuç olarak bu karar Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözüm arayış ve çabalarına indirilmiş çok ağır bir darbedir. Ve görüldüğü kadarıyla radikalizmin güçlenmesine hizmet edeceği açık olan bu kararın bedelini sadece DTP’liler ve onun tabanı değil, ona sevinenler başta olmak üzere tüm Türkiye ödeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.