Suriye’ye bakışta ifrat ve tefrit
Reyhanlı katliamı üzerine notlar/3
Yerel halkın bir bölümünün, Reyhanlı’daki bombalı saldırılardan doğrudan ya da dolaylı bir şekilde, bu ilçedeki binlerce Suriyeli göçmeni sorumlu tutup onları mağdur etmelerini “yanlış, ayıp ve utanç verici” olarak nitelemiştik. Mazlumder’in Reyhanlı’da yaşananlar üzerine hazırlamış olduğu “ön inceleme raporu” (http://www.mazlumder.org/faaliyetler/detay/basin-aciklamalari/1/—mazlumder-hatay-reyhanli-on-inceleme-raporu/9964) bu mağduriyetler hakkında epey bilgi sunuyor bizlere. Yine aynı raporda Reyhanlı’daki yetkililerin, göçmenlere karşı provokatif hareketlere kalkışan kişileri bildikleri ama müdahale etmedikleri de ileri sürülüyor.
Mazlumder’in belli bir sorumluluk duygusuyla kaleme alınmış raporu ne derece övgüyü hak ediyorsa, Reyhanlı’da halkın bir bölümünün yanlışlarından hareketle “Nazi Almanyası” tasvirleri yapmak; bu arada doğrudan ya da dolaylı bir şekilde Hatay ve çevresindeki mezhep farklılıklarını işin içine katmaya çalışmak o derece eleştiriyi gerekli kılıyor.
Reyhanlı gerçekleri
Evet, değişik bahanelerle göçmenleri taciz eden, ayrımcılık yapan kişileri teşhir ve onlarla mücadele etmek elzem ama bazı noktaları akılda tutmak kaydıyla. Örneğin:
1) Reyhanlı halkıyla buraya göçmüş Suriyeliler arasında belirgin bir etnik ve mezhebi farklılık yok;
2) Son seçimlerde AKP Reyhanlı’da oyların yüzde 68’ini almış. Ardından yüzde 14 ile CHP, yüzde 12 ile MHP gelmiş.
Yani Reyhanlılıların, Suriye muhalefetine ve Türkiye’deki siyasi iktidara karşı belirgin bir önyargıları olduğu pek söylenemez. Daha doğrusu başlangıç itibariyle öyle olsa gerek. Aksi takdirde nerdeyse ilçe nüfusu kadar Suriyeli’nin buraya yerleşmesi sürecinde ciddi olaylar yaşanırdı.
Dolayısıyla Reyhanlılıların en azından hatırı sayılır bir bölümünün, Suriyeli göçmenlere ve AKP’nin Suriye politikasına bakışlarının belli bir süre içerisinde evrilmiş olduğunu, son katliamla birlikte büyük ölçüde değiştiğini düşünebiliriz.
Hükümeti eleştirmek
O zaman Reyhanlılıların bir bölümünün Suriyeli göçmenlere yönelik utanç verici davranışlarına karşı dururken aynı zamanda onlardaki kötüye doğru dönüşümün nedenlerini de sorgulamamız şart. Tabii ki işe hükümetin Suriye politikasıyla başlamak gerekiyor. Baas rejimine birkaç haftalık ömür biçip Suriye’nin bir ucundan diğerine kaç saatte ulaşılacağı hesapları yapılırken bugün gelinen nokta ortada. Bu fiyaskonun samimi bir şekilde değerlendirilmesi yapılmadan Reyhanlı olaylarıyla yüzleşmek ne derece mümkün olabilir?
Öte yandan Suriye politikasını, göçmen sayısını artırma temeli üzerine inşa etmiş olan Ankara’nın göçmenlerin yoğun bir şekilde yaşadığı bölgelerde gerekli/yeterli güvenlik önlemlerini neden almadığını da sorgulamalıyız.
Tabii bu arada, Mazlumder raporunda ayrıntıları verilen Suriyeli göçmenlere yönelik taciz ve saldırıların yerel merciler tarafından neden engellenemediğini, bunların sorumluları hakkında ne gibi işlemler yapıldığını da sormamız gerekiyor.
Bu sorgulamaların, ucu Ankara’ya dokunanlarını atlayıp, sorumluluğu sadece sivillere yükleyip, bir de üstüne “Bu hükümetin Suriye siyasetinin asaleti, şerefi, şanı bu ülkeye beş numara büyük!” diyerek Esad rejimine karşı en sağlam duruşu sergilemiş filan olmuyorsunuz.