Şampiy10
Magazin
Gündem

Süreci kim sabote ediyor?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Ağustos ayı ortasında, “Bu ateşkesin arkası gelebilir” diye yazmıştım. Bu tezimi, PKK’nın, kendi deyimiyle “eylemsizlik” kararını, tam da referandum kampanyasının hız kazanmaya başladığı bir dönemde almış olmasına dayandırmıştım. Nitekim PKK’nın eylemlerini askıya aldığı bir ortamda gerçekleşen referandumda, özellikle MHP’nin “hayır” çağrısını terörle ilintilendirme stratejisinin büyük ölçüde başarısızlığa uğradığını gördük. Aksini düşünelim: PKK saldırılarını artırarak sürdürseydi, İç ve Doğu Anadolu ile Karadeniz’deki Türk milliyetçiliğine duyarlı seçmenler büyük oranda “evet” oyu kullanmayabilirlerdi.

PKK’nın AKP hükümetinin elini rahatlatması karşılığında kuşkusuz bazı beklentileri vardı. Öncelikle Abdullah Öcalan üzerinden yürütülen görüşmelerin bir “müzakere” kıvamına gelmesini, ardından kendilerinin de razı olabileceği bir çözüm için kapının aralanmasını umuyorlardı. Fakat arife günü Hakkari’de düzenlenen operasyonda 9 örgüt militanının öldürülmesi, Kürt ve PKK sorunlarında çözümün hiç ama hiç kolay olmayacağını bir kere daha hatırlattı.

Tam bir sabotaj

9 militanın öldüğü operasyon, PKK içinde devletle bir şekilde pazarlıklar yürütülmesinden rahatsız olan kesimlerin ellerini güçlendirirken, bu sürece yatırım yapmış olanları da zor durumda bıraktı. Kuşkusuz devlet içerisinde de benzer bir şekilde dengelerin altüst olduğunu; çözüm için çaba harcayanların (PKK’lı) muhataplarına bu operasyonu izah etmekte zorlandıklarını da rahatlıkla tahmin edebiliriz.

Burada kalsa yine bir tamir mümkün olabilirdi. Fakat yine Hakkari’de birisi çocuk 9 sivilin hayatını kaybettiği mayınlı saldırı bu süreci açık ve net bir şekilde sabote etti. Sürecin tam anlamıyla duvara toslamasına neden olan bu saldırıyı kimin yapmış olduğu muhakkak çok önemlidir. BDP yöneticilerinin saldırıdan hemen “derin devlet”i, bir diğer deyişle Ergenekon, Kontrgerilla, JİTEM gibi yapıları sorumlu tuttuklarını; PKK’nın da daha önce görülmediği ölçüde bir hızla eylemle hiç ama hiç ilgileri bulunmadığını açıkladıklarını gördük.

Fakat daha önceki Reşadiye, Aktütün vb. saldırılarında yaşandığının aksine hükümet ve iktidar partisi çevrelerinden kesinlikle bir “derin devlet” iması bile gelmedi. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve diğer ilgililer tereddütsüz bir şekilde PKK’yı adres gösterdiler.
Öncelikle iktidar ile Kürt siyasi hareketi arasındaki bu farklılığın altını çizmek gerekiyor. Acaba kim haklı? Öcalan’ın avukatları aracılığıyla geliştirdiği tezlere itibar edecek olursak, BDP de, hükümet de haklı olabilir; hatta her ikisi de aynı anda yanılıyor olabilir. Bu son seçenek, Öcalan’ın “dış güçler”in de bu mayınlı saldırının ardında olabileceği anlamındaki sözlerle gündeme geliyor.
Son saldırının ardında pekala bir “dış güç” bulunabilir ama eğer doğruysa o güç, hiç kuşkusuz bizzat kendi ajanları eliyle bu saldırıyı tezgahlamamış, PKK içindeki bazı unsurları, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde buna yönlendirmiştir. Dolayısıyla, “derin devlet” seçeneğini şimdilik bir kenara bırakacak olursak, arkasında kim olursa olsun, saldırıyı bizzat PKK militanlarının düzenlemiş olması çok güçlü bir olasılıktır. Kaldı ki, Türkiye’deki “derin devlet” yapılarının, bazı durumlarda kirli işlerini yine PKK’lılara yaptırma ihtimalleri de hiç yabana atılmamalı.

Çözüm belli

PKK’ya atfedilen her kritik saldırı ister istemez “provokasyon” iddialarını gündeme getiriyor. Ben de her seferinde hep şu iki cümleyi tekrarlıyorum: “Provokasyon demekle iş bitmiyor” ve “Eğer ortada PKK gibi bir örgüt varsa ayrıca bir provokatöre ihtiyaç yoktur.” Sivillere yönelik son saldırının ardından Kürt siyasi hareketinin “derin devlet”i işaret etmesi, PKK silahlı bir şekilde varlığını sürdürdüğü, “eylemsizlik” anları dışında her türlü terör eylemine başvurduğu için tatminkâr olmuyor. Eğer “derin devlet”in kendi adlarını bulaştırarak provokasyonlar düzenlemesinden samimi olarak rahatsızlık duyuyorlarsa o zaman çözüm çok basit: Silahı bıraksınlar.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.