‘Süreci destekliyoruz ama endişelerimiz var’
Hizbullah Lideri Edip Gümüş’le özel söyleşi
Dicle Üniversitesi’ndeki olaylarla yeniden gözlerin çevrildiği Hizbullah’ın lideri Edip Gümüş yeni bir çatışmanın taraftarı olmadıklarını söylüyor.
Edip Gümüş Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da Hizbullah’ın kurucu lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü çatışmada Cemal Tutar ile birlikte yakalandı. Yıllarca hapis yattıktan sonra Yargıtay’ın düzenlemesiyle serbest bırakılan Hizbullahçılar arasında yer alan Gümüş hakkında daha sonra tutuklama kararı çıktı. Ardından Hizbullah adına yapılan bir açıklamayla Gümüş’ün, örgütün “rehber”i olduğu ilan edildi. Dicle Üniversitesi’nde yaşanan olayların ardından “PKK ile Hizbullah yine çatışacak mı?” sorusu gündeme gelince bunun cevabını doğrudan Hizbullah’tan ve Gümüş’ten almak istedik. Kendisiyle yüzyüze görüşme imkanı maalesef olamadı. Bunun yerine sorularımızı internet aracılığıyla yolladık ve cevapları da aynı yolla aldık. İşte Hizbullah lideri Edip Gümüş’ün sorularımıza verdiği cevaplar:
- Bir zamanlar Hizbullah’tan bilgi almak, oradan birileriyle konuşmak mümkün değildi. Sonraki süreçte ‘Kendi Dilinden Hizbullah’ kitabı, kurulan internet siteleri, kitaplar, dergiler ve bazı yasal kuruluşlar derken sizlere ulaşmak kolaylaştı. Neler oluyor? Hizbullah şeffaflaşıyor diyebilir miyiz?
Her dönemin kendine has şartları vardır. Bu nedenle her konuyu kendi şartlarında değerlendirmek gerekir. 2000’li yılların şartları ile bu günün şartları aynı değildir. Şartları dikkate alarak hareket etmek işin tabiatındandır. Şeffaflaşma meselesine gelince: basının yorumladığı gibi tamamen kapalı bir yapı değiliz. Aslında bir tarafımız her zaman halkımızın gözü önündedir. Cemaat içi ilişkilerimizde ve uygulamalarımızda çok şeffafız. Özellikle uygulamalarımızın kaynağı İslami ölçüler olduğundan çok daha rahatız. Ancak kamuoyunu bilgilendirme ve bu konudaki beklentilerin tümüne karşılık verme anlamında bir şeffaflıktan bahsediyorsanız, değindiğim sebepler nedeniyle bunu yapamadığımız doğrudur. Bununla birlikte bugünkü imkân, ortam ve şartlar bilgilendirme ve şeffaf olmak için çok daha müsaittir.
- AKP’ye nasıl bakıyorsunuz. Hizbullah’ın yeni stratejisinin hayata geçirilmesinin AKP’nin iktidara gelmesiyle nerdeyse eşzamanlı olması bir rastlantı mı?
AKP, ekonomik, sosyal ve hukuki alanda nispeten de olsa toplumu rahatlatan birtakım uygulamalarda bulundu. Özellikle Kürd sorununa yaklaşımı diğer tüm partilerden daha ileri ve olumludur. Fakat ne yazık ki İslami inanç ve yaşam konusunda toplumda oluşturduğu beklentileri yerine getirmedi. Hizbullah Cemaati de kendi program ve hedefleri doğrultusunda faaliyetlerine devam etmektedir. Eğer AKP dışında başka bir parti iktidar olsaydı ve bugünkü ortamı oluştursaydı Hizbullah açısından yine de hiçbir şey değişmeyecekti. Yani bunun eşzamanlı olması sizin deyiminizle bir rastlantıdır.
- Hizbullah’ın yeni dönemde Kürt sorununu daha fazla önemsediğini, ön plana çıkardığını görüyoruz. Hizbullah bu soruna nasıl yaklaşıyor?
Kürd sorununu yeni dönemde öne çıkardığımız iddiası yerinde bir tespit değildir. Biz Kürtlerin İslami ve insani hakları için dün ne söylüyor idiysek bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. Hizbullah bu meseleyi her zaman önemsemiş ve ilgisiz kalmamıştır. Çünkü ortaya çıktığı ve içinde mücadele ettiği toplumun yüz yüze bulunduğu bir soruna ilgisiz kalması düşünülemez. Ancak son yıllarda bu konu daha yoğunluklu olarak gündeme geldi ve bizim de düşüncelerimiz basında daha fazla yer almaya başladı. Oluşan algı bu nedenledir. Bizim Kürd meselesi hakkındaki düşüncelerimiz manifestomuzda net bir şeklide dile getirilmiştir. Kürtlerin İslami ve insani tüm hakları verilmedikçe bu sorunun bitmeyeceği kanaatindeyiz.
- Hükümetin başlattığı son “Çözüm Süreci”ne nasıl bakıyorsunuz? Destekliyor musunuz? Buradan sonuç alınmasını bekliyor musunuz?
Çözüm sürecini destekliyoruz. Ancak bunun yol, yöntem ve içeriği hususunda birtakım eleştiri ve endişelerimiz vardır. Müslüman Kürtleri dışlayacak ve Müslüman Kürd halkının İslami ve insani haklarını garantilemeyecek bir çözümden sonuç alınacağını beklemiyoruz.
- Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde yeni bir denklem kurulduğunu görüyoruz. Hizbullah olarak siz bu denklemin neresindesiniz?
Şu aşamadan sonra bölgemiz üzerinde yapılan hesaplar yanlışlık kabul etmez, bölgenin yapısı da bunu kaldırmaz. Kurulmak istenen denklemde kim Hizbullah’ı nereye koymak istiyorsa o onun bileceği bir iştir. Ancak Hizbullah Kürdistan’ın bir gerçeğidir ve geleceğinde belirleyici bir role sahiptir. Dolayısıyla gerek Kürdistan bölgesinde ve gerek Kürd sorununda Hizbullah’ın ve temsil ettiği Müslüman halkın İslami ve insani talepleri görmezden gelinerek yapılan hesapların başarı şansı yoktur.
- Denklem dışı kaldığınızı veya bırakılmak istendiğinizi düşünüyor musunuz?
Üzerimize düşen ve hakikat nazarında bizden beklenen hizmetleri yerine getirmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Kimlerin denklem içinde ve kimlerin dışında kalacağına halkımız karar verecektir. Bunun için konuşmak veya kesin bir kanıya varmak için ise henüz erkendir. Bizim için önemli olan, Müslüman halkımızın ihtiyaç ve istekleri ile İslami sorumluluğumuzun yerine getirilmesidir.
- Son yaşanan gerilimden kimler sorumlu? Hizbullah’ın bunda hiçbir payı yok mu?
Çok net ve tereddütsüz bir şekilde diyebiliriz ki Hizbullah’ın bunda hiçbir payı yoktur. Kendisi dışında kimsenin varlığına tahammül etmeyen zihniyetin dayatması sonucu yaşanmış bir olaydır.
- Yeni bir Hizbullah-PKK çatışması yaşanması mümkün mü?
Biz yeni bir çatışma taraftarı değiliz. Bunu ummuyor ve beklemiyoruz. Kendimizden emin olduğumuz için bizden kaynaklanacak bir çatışmanın olmayacağını söyleyebiliriz. Elimizden geldiği kadarıyla buna zemin de hazırlamayacağız ve fırsat da vermeyeceğiz. Ancak şu ana kadarki tecrübelerden hareketle, karşı taraf için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bununla birlikte bölgemizde huzur ortamının oluşmasını istemeyen mihrakların olduğu da bir gerçektir.
PKK’yla iletişim sorunumuz yok!
- PKK ile bu konuda herhangi bir temasınız oldu mu veya olmasını düşünüyor musunuz?
PKK ile temas ve iletişimde sorun yaşamıyoruz. Faaliyet ve mücadele alanımızın bir olması nedeniyle birbirimizi iyi tanıyoruz. Hatta birçok aile fertlerinden birinin PKK, birinin de Hizbullah saflarında olması söz konusudur. Bu anlamda üst düzey merkezi yapılar dışında farklı düzeylerde temaslarımız olmuştur.
- Remzi Kartal Radikal Gazetesi’ne, Öcalan’ın talimatıyla Diyarbakır’da yapmayı planladıkları konferansa Hizbullah’ı da davet edeceklerini söyledi. Böyle bir davet olursa cevabınız ne olur?
İki taraf arasında geçmişte yaşanmış olayları sonlandıracak kalıcı ve bağlayıcı bir anlaşma yapılmadıkça Hizbullah olarak böylesi davetlere kurumsal olarak icabet etmeyiz. Ancak halkımızın İslami ve insani haklarına kavuşmasına yardımcı olacak her türlü çalışmaya destek veririz.
- Suriye, İran ve Irak bağlamında Türkiye dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin bu üç ülkeyle olan ilişkileri de sorunludur ve hiçbirinin menfaatine olmadığı gibi bölgenin de zararınadır. Hükümetin İslam âlemine yönelik ilk açılımları olumlu seyrediyordu. Sonradan yaşanan olumsuzlukların nedeni özellikle Suriye konusunda istedikleri hedefi yakalayamamaları ve içinde yer aldıkları ittifak ve paktların talep ve dayatmaları sonucu olduğunu düşünüyoruz.
‘Bırakılmamız Allah’ın takdiri’
- Tahliyeleriniz kamuoyunda geniş bir yankı buldu. Devletin bilinçli olarak sizleri bıraktığına ve kaçmanıza göz yumduğuna inananlar var. Ne dersiniz?
Bu bilinçli bir çarpıtma ve dezenformasyondur. Hizbullah mensuplarının bu yasadan yararlanmaması için kaç defa ertelendiği, tutukluluk süresinin uzatıldığı ve engel çıkarıldığı bilinmektedir. Hatırlanacağı üzere, söz konusu yasa gündeme girdiğinde, Nusaybin dosyası olarak adlandırdığımız ve yirmiden fazla Hizbullah tutuklusunun yargılandığı dosyanın yasa kapsamına girmemesi için Diyarbakır özel yetkili mahkemesi, sanık ve vekillerinin savunmalarını dahi almadan gece saat 24:00’ı geçmemesine dikkat ederek hepsine mahkumiyet kararı vermiş, yürürlük maddesi ertelendikten sonra bu dosya temyiz incelemesinde bozularak geri gelmiş ve daha sonra eksikliklerin giderilmesi için yıllarca devam etmişti. Tutukluluk süresinin sınırlandırılması ile ilgili yasaya bağlı olarak tahliye olanların sayıları Hizbullah tutuklarından kat kat fazla olmasına rağmen sanki yasadan sadece Hizbullah tutukluları istifade etmiş gibi bir dezenformasyon furyası başlatıldı. Bugün kamuoyu bizim; resmi olarak cezaevinde gösterilip hukuksuz olarak altı ay gözaltında kaldığımızı, en aşağılık yöntemler ile aylarca işkencelerden geçirildiğimizi, cezaevine alındıktan sonra bile iki yıl boyunca tecrit edildiğimizi bilselerdi, bırakılmamamız için de ne gerekiyorsa yapıldığını anlamış olacaklardı. Ancak Allah’ın takdiri bizim bırakılmamız yönünde olduğu için O’nun dediği oldu.
İran’la ilişkiler...
- Hizbullah’ın geçmişte İran ile çok yoğun ilişkileri olduğu söylenirdi. Bugün nasıl?
Biz bağımsız bir hareketiz. Herkesle olan ilişkilerimiz İslami sorumluluklarımız ve Cemaatimizin maslahatı doğrultusundadır. Bu anlamda birçok İslami hareketle ilişkilerimiz vardır ve gönül ister ki dünyadaki tüm İslami hareketlerle diplomatik ilişkilerimiz olsun.