SP’ye yazık oluyor
.
Bir gün Erbakan soyadlı birisine, bu soyadını taşımanın sonuçlarını sorduğumda “1-1 berabere. Yani seveni de, uzak duranı da eşit diyebilirim” cevabını vermişti. Anlaşılan Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih, bu soyadıyla her zaman kazanacağını düşünüyor. Eğer maçları sürekli Milli Görüş sahasında ve kendi aranızda yaparsanız, bu soyadla açık ara şampiyon olmak zor olmayabilir. Ancak deplasmana çıktığınızda, Milli Görüşçü olmayan kişilerin de alkışına ihtiyaç duyduğunuzda Erbakan soyadı yetmeyebilir, hatta aleyhte sonuçlar bile verebilir.
Bir gazeteci olarak yıllardır Milli Görüş hareketini izlerim. Bu süre zarfında Fatih Erbakan’ın, Necmettin Erbakan’ın oğlu olması dışında herhangi bir özelliğine vurgu yapılmış olduğunu hatırlamıyorum. Akşam Gazetesi’nden Nebahat Koç’a verdiği mülakatı okuyunca, babasının adının üstüne kendinden pek bir şey koymadığını, koyamadığını da görmüş oldum. Normal şartlarda genç (bu arada yaşı 30’u da aşmış) Erbakan’ın zehir zemberek sözleri Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un işine yaraması gerekirdi. Ama Milli Görüş hareketi onca zorluklara rağmen 40 yılı aşkın süredir varkalmışsa, bunun bir nedeni de fazla normal olmamasıdır.
Kurtulmuş ne yapacak?
Nitekim, normal koşullarda oğlunu uyarması ve kongre sonuçlarına saygılı olmaya davet etmesi beklenen Erbakan yazılı bir açıklamayla “kongre önümüzdeki seçim çalışmaları döneminde birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi ve heyecanla çalışmayı temin bakımından istenen neticeyi vermemiştir” diyerek olağanüstü bir kongre toplanması talimatını verdi.
Kurtulmuş ve ekibinin yeni kongreyi engelleyebileceklerini sanmıyorum. Artık ilk merak edilen Kurtulmuş ve ekibinin SP’de kalıp kalmayacakları olacak. Kalırlarsa ne gibi görevler üstlenecekleri de ayrı bir merak konusu. Ama hiç kuşkusuz en can alıcı sorulardan biri şu olacak: Kurtulmuş ve arkadaşları SP’yi terk ederlerse ne yapacaklar? Başka bir partiye mi gidecekler, yeni bir parti mi kuracaklar, dışardan SP’deki gelişmeleri mi izleyecekler yoksa siyasetten mi kopacaklar?
Küçük olsun, benim olsun
SP, Kurtulmuş’un liderliğinde 21. yüzyıla uygun bir İslamcı söylem ve eylem geliştirme konusunda hayli yol katetmişti ve parti dışı çevreler de SP’deki bu gelişmeyi yakından ve ilgiyle izliyordu. Erbakan’ın son müdahalesinden sonraysa SP’nin, bir tür “Soğuk Savaş İslamcılığı”na, yani yeni bir Milli Selamet Partisi olmaya doğru evrilmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu da SP’nin hızla etkisiz bir partiye dönüşmesine yol açabilir.
Tekrar yazının başına dönecek, Numan Kurtulmuş SP’yi, bu partiye yabancı çevrelere ciddi bir şekilde açmış, ama bunu yaparken Milli Görüş çizgisinden de sapmamaya özen göstermişti. Onun başına gelenlerden sonra SP’nin, kendisinden olmayan kesimlerin oyunu alabilecek genel başkan ve yönetim kadrosu bulması imkansız gözüküyor. Kimbilir belki böyle bir niyetleri de yoktur.
Sonuçta “küçük olsun benim olsun” yaklaşımının ne Türkiye’ye, ne de Milli Görüş hareketinin kendisine herhangi bir yararı olacağı söylenemez.