Şampiy10
Magazin
Gündem

Post-Öcalan PKK’sının rüşdünü ispat gayretleri

.

ABONE OL
Vatan Haber

Son günlerde yaşananları AKP ile DTP’nin yerel seçim rekabetinin (ya da savaşının) göstergeleri olarak niteleyebilir miyiz? Bir bakıma evet. Çünkü 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Güneydoğu’da sadece DTP ve AKP’nin varlık gösterdiği ortaya çıkmış ve her iki parti de bu durumdan rahatsız olmuştu. O gün bugündür hem AKP, hem de DTP bölgede yalnız kalmak istiyor ve yerel seçimleri bunun için kaçırılmaz bir fırsat olarak görüyor.

Bir süredir Kürt sorununun çözümünde ekonomik ve sosyal politikaları öne çıkaran Başbakan Erdoğan’ın bu uğurda yerel yönetimleri kazanmayı kilit ve zorunlu bir aşama olarak gördüğü anlaşılıyor. Dolayısıyla Diyarbakır, Batman, Hakkari, Şırnak ve hatta Tunceli belediyelerine göz diken iktidar partisinin kendisine rakip olarak DTP’den ziyade PKK’yı gördüğünü söyleyebiliriz.

Ne ülke genelini etkileyebilecek, ne de kendi tabanını tatmin edebilecek çıkışlar yapamayan, dolayısıyla TBMM’de iyice silikleşen DTP de çareyi, ağırlığı yerel siyasete kaydırmakta bulmuş gözüküyor. DTP’liler ellerindeki belediyeleri koruyup, bunlara Van, Siirt, Mardin gibi merkezleri katarak bölgenin yegane siyasi gücü olduklarını göstermek arzusundalar. AKP nasıl DTP üzerinden PKK’ya vurmak istiyorsa, DTP de AKP üzerinden tüm devleti yenme arayışında.

Öcalan’ın sırrı

Ne var ki sadece yaklaşan yerel seçimler bölgede giderek tırmanan ve duracağa da benzemeyen gerilimi açıklamada yeterli olamaz. İşi kurcalamaya devam edelim. Öncelikle Abdullah Öcalan’a İmralı’da kötü muamele yapıldığı iddialarının -doğru ya da yanlış- etkisini hiç de yabana atmamak gerekiyor. Zira Öcalan Türkiye’deki Kürt hareketinde hâlâ çok merkezi bir yer işgal ediyor. Birçok noktada harekete geçmeye nazlanan bazı insanlar Öcalan’ın adı etrafında kenetlenebiliyorlar. Örneğin 2006 yılının Aralık ayında DTP’liler “ateşkesin kalıcı olması” için iddialı organizasyonlara girişmiş ve çok sönük bir halk desteğiyle karşılaşınca şok olmuşlardı. Halbuki avukatları ne zaman Öcalan’a yönelik bir kötü muamele iddiası dile getirseler Türkiye ve hatta yurtdışında etkili protesto gösterilerine tanık olduk.

Eğer yeni gerginlikler yaşanmaması isteniyorsa, her türden şikayetin önünü alacak şekilde Öcalan’ın İmralı’daki durumunun gözden geçirilmesi belki de kendisinin başka bir cezaevine nakli isabetli olacaktır. Çünkü Öcalan’ı seven insanların, devlet yetkililerinin “kesinlikle hiçbir kötü muamele olmadı” türü yalanlamalarına inanmaları mümkün olmuyor.

Öcalan fahri başkan

Son dönemde yaşananları, esas olarak “Öcalan sonrası (post-Öcalan) PKK’sının rüşdünü ispat sancıları” olarak görüyorum. Dağlıca baskını ardından kaleme aldığım “PKK’yı anlamak” üst başlıklı yazılarımdan 19 Ekim 2007 günü çıkanında Öcalan’ın liderliğinin her geçen gün daha da sembolik bir hal aldığını, onun PKK’nın “fahri başkanı” na dönüştüğünü savunmuştum. O gün “Öcalan’ın artık her dediğini yaptırma noktasında olduğunu sanmıyorum” diye yazmıştım, bugünse bu konuda emin olduğumu söyleyebilirim.

Bu söylediklerimle bir önceki paragrafımın tekzibi olarak görenler yanılırlar. Zaten “post” öneki konusunda sıklıkla benzer hatalar yapılmaktadır. “Postmodernizmi” modernizm “postİslamcılığı” İslamcılık karşıtı görmek kadar anlamsız bir şey olamaz. Konumuzda da “Post-Öcalan” yani “Öcalan sonrası PKK” derken “Öcalansız” bir PKK’yı asla kastetmiyorum. Tam tersine Öcalan’ı dönüştürerek, farklı bir şekilde muhafaza eden ve bir ölçüde onu, kendisiyle birlikte “aşma” ya çalışan bir PKK’ya dikkat çekmek istiyorum.

Kısacası pekala yepyeni bir PKK ile karşı karşıya olabiliriz. Bu PKK’da Öcalan hem yok, hem de her yerinde var. Örgütün ideolojik-siyasi anlamda derin bir kriz içinde olduğunu, ancak Öcalan’ı öne çıkartarak bunun etkilerinden -en azından şimdilik- sıyrılabildiğini görüyoruz.

PKK’daki değişim, dönüşüm ve yenilenmenin Türkiye ve dünyadaki altüst oluşların zorunlu bir sonucu olduğunu fakat değişimden korkan örgüt yöneticileri tarafından uzun süre ertelendiğini ve onların gönüllü olmaması yüzünden yarım yamalak gerçekleştiğini düşünüyorum.

Öte yandan PKK ile mücadele iddiasındakilerin de örgütteki yenilenmeyi tam olarak anladıklarını, hatta anlamak istediklerini sanmıyorum. Buna bağlı olarak, son günlerde tırmanan gerilimden çok tedirgin olduğumu belirtip yeni PKK’yı daha fazla irdelemeyi yarına bırakıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.