PKK ateşkesi uzatmaya mecburdu, fena da olmadı
.
Kuşkusuz PKK’nın “silah bırakma” yoluna girmesi çok iyi olurdu, ancak “ateşkes” i, kendi deyimleriyle “çatışmasızlık” kararını 15 Temmuz’a kadar uzatmış olmaları da hiç yoktan iyidir. Uzatmamaları durumunda ülke iyice tedirgin bir atmosfere sürüklenir ve buna bağlı olarak bu yaz epey gergin, çatışmalı ve kanlı geçebilirdi.
Ne var ki PKK’nın “çatışmasızlık” kararı alması kan akmamasını garanti etmiyor. Zira daha önce defalarca örneğini gördüğümüz gibi ateşkes kararına rağmen çok sayıda PKK militanı kırsal kesimde barınmayı, dolaşmayı ve Irak, İran ve Suriye’ye gidip gelmeyi sürdürüyor. Güvenlik güçleri de onlara yönelik operasyonlarına ara vermiyorlar. Bu operasyonlarda çıkan çatışmalara ek olarak, önemli kayıplar vermeleri durumunda PKK’lılar, genellikle mayın kullanarak “misilleme” ye gidiyorlar. Ve böylesi bir kısır döngü uzun zamandır sürüp duruyor.
Neden ateşkes
Bu döngü bu sefer kırılabilir mi? Bu sorunun cevaplarını aramaya PKK’nın ateşkesi neden uzattığını sorgulayarak başlamak yerinde olabilir. Öncelikle şunu vurgulamak şart: Dönem dönem tek taraflı ateşkes kararı almasının esas olarak örgütün güçsüzlüğünü gösterdiğini düşünenler yanılır. Yediği bütün darbeler, dış desteklerin iyice azalması, ABD’nin Türkiye ile yoğun istihbarat paylaşımına gitmesi gibi nedenlerle belli ölçülerde zayıflamış olan PKK operasyonel gücünü, Dağlıca, Aktütün örneklerinde gördüğümüz gibi koruyor. Ayrıca büyük şehirlerde doğrudan ya da taşeronlar aracılığıyla sivilleri hedef alan terör eylemleri gerçekleştirme kapasitesine de sahip. PKK silahlı eylemlerle belirli bir noktanın ötesine gidemeyeceği anladığı andan itibaren tek taraflı ateşkes kararları alıyor. Bir de tabii şu ya da bu nedenle çözüme yakın olduklarını düşündükleri durumlarda. İşte bugün her iki hal birden söz konusu: Devletin en üst düzeyinde “çözüm için tarihi bir fırsat” yakalandığı ifade ediliyor. Org. İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı’nda ordunun soruna bakışında hayli farklılıklar olduğu görülüyor. Her ne kadar hükümet tutuk davransa da, ana muhalefet partisi beklenmedik bir şekilde inisiyatif alıyor ve Baykal silahların bırakılması halinde affın mümkün olacağını telaffuz etmeden geri kalmıyor. Yerel seçimlerden alabildiğine güçlü çıkmış olan DTP’nin önündeyse geniş bir hareket alanı açılmış durumda. Genel Başkan Ahmet Türk ve diğer parti sözcüleri medyada daha geniş yer buluyor, tartışmalara aktif olarak katılabiliyorlar. Son olarak, Abdullah Öcalan’ın Ağustos ayında bir çözüm planı açıklayacağını ilan etmiş olduğunu hatırlatalım. PKK’nın ateşkesi uzatmayıp liderlerini açığa düşürmeleri herhalde düşünülemezdi. Yani PKK ateşkesi uzatmaya mahkumdu.
Abes karşılaştırma
Esas sorumuza dönecek olursak, her ne kadar kendileri aksini iddia etse de, PKK’nın “çatışmasızlık” ı 15 Temmuz’a kadar uzatmış olması hiç kuşkusuz “kalıcı çözüm” için tek başına yeterli değildir. Zira bu karara rağmen, daha önce de olduğu güvenlik güçlerin operasyonları sürecek ve dolayısıyla çatışmalar sonlanmayacak. Kendilerine yönelik her ciddi operasyonun peşinden PKK’lılar da misillemeye gitmeye çalışacak ve bu arada akan kandan TSK’yı sorumlu tutacaklar.
Halbuki çözüm için PKK’nın ve onu destekleyenlerin öncelikle şu gerçeği kabullenmeleri gerekiyor: Egemen bir devletin topraklarındaki yasadışı silahlı oluşumları bertaraf etmeye çalışmasıyla, uluslararası camianın çoğu tarafından “terörist” olarak tanınan bir örgütün, o devletin güvenlik güçlerine ve hatta kimi durumda sivillere saldırması asla aynı kefeye konulamaz. Bu nedenle “mayınla, silahla barış olmaz” diye uyaranlara verilen “neden ordunun operasyonlarına da ses çıkarmıyorsunuz?” cevabının hiçbir geçerliliği yoktur.
Bütün olumsuzluklara rağmen bu kısır döngüden kurtulabileceğimizi düşünüyorum. Eğer Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hükümeti bir an önce somut ve ciddi adımlar atmaya sevk edebilirse; CHP gelmiş olduğu noktadan geri adım atmazsa ve DTP bir nebze olsun örgütün boyunduruğundan kurtulup, “bağımsız” demiyorum ama “özerk” davranabilirse, önce PKK’nın silahsızlanması, ardından barışın inşası ve bütün bunlara bağlı olarak Kürt sorunun çözümü noktasında ilerlemeler sağlayabiliriz. Sonuç olarak PKK ateşkesi 1,5 ay uzatarak çok büyük bir iyilik yapmış olmadı fakat en azından kötülük de yapmadı ve böylece sırasını savmış oldu. Şimdi gözler Cumhurbaşkanı ve Başbakan’da.