Onuncu yılında AKP’nin sırrı
.
Nedendir bilmem, çadırlarda düzenlenen iftarlara sıcak bakmadım. Belki de merak edip hiç gitmediğimdendir. Fakat bu Ramazan’da, sıcakların da etkisiyle çadırların yerini sokaklar alınca epey ilgimi çekti ve AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu’nun davetine uyarak Zeytinburnu Yeşiltepe’deki iftara katıldım. İftar vesilesiyle bölgenin AKP’lilerinden yakın zamanda Zeytinburnu’nda yaşanan olayları nasıl değerlendirdiklerini de dinledim. Onların bu tür düzenlemelerle, “kardeşliği pekiştirme” gibi bir anlam yüklediklerini de öğrendim. Gerçekten Kürt’ü, Tatar’ı, yaşlısı, genci, çocuğu, kadını ve erkeğiyle çarpıcı bir kardeşlik görüntüsü veriyordu iftar. Bini aşkın kişi, hiçbir sorun çıkmadan yaklaşık yarım saat içinde iftarlarını yapıp evlerine dağıldılar.
Bu son derece başarılı organizasyon, bugün 10. yılını kutlayan AKP’nin, en azından seçimlerle tescillenen başarısının sırlarını ortaya çıkarmada bir ölçüde yararlı olabilir. Öncelikle AKP’nin iktidara gelişinin ikinci yılında yaptığım bir mülakatta Prof. Nilüfer Göle’nin yapmış olduğu şu tespiti aklımızda tutalım: “AKP dönüştürürken dönüşüyor.” Yani iki farklı ve birlikte yaşanan dönüşüm söz konusu. AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’nin ne derece değişip dönüştüğü ortada. Hasımları kabul etmese ve hep bir “takiye” kokusu alsalar da AKP’nin ve onun yönetici kadrolarının da büyük ölçüde değişip dönüştüğü ortadadır.
Amatör ve profesyonel
Tekrar iftara dönecek olursak, bu iftar da tıpkı AKP’nin birçok diğer organizasyonu gibi amatörlükle profesyonelliği çok ustalıklı bir şekilde harmanlamıştı. “Amatörlük” derken beceriksizlik vs. değil bir ruhu, kendini bir davaya adamayı kastediyorum. Profesyonelliktense modern anlamda siyasetçiliği. Zıt gibi görünen bu iki ruhu biraraya getirmenin patentinin AKP’de olmadığı, en azından 1980 ortalarından itibaren Refah Partisi’nde görünürleştiği kesin.
Fakat bu noktada önemli bir değişim, hatta dönüşüm söz konusu: RP döneminde partililer dava uğruna hep fedakârlık yapar, hep verir ve mükafatı sadece başarılı seçim sonuçlarıyla alırlardı. Bu nedenle RP dönemi organizasyonlarının profesyonelliği gölgede kalır olayın dava boyutu hep öne çıkardı.
AKP ile birlikteyse amatör boyutun pek gözükmediği, en azından geride kaldığı söylenebilir, çünkü AKP mutlak bir şekilde iktidarda. Artık kendi imkanlarını biriktirip yoksullara yardım dağıtarak siyaset yapan parti militanlarının yerini devletin imkanlarının dağıtımını kontrol eden bürokrat ve siyasetçiler ve iş çevrelerini yardım faaliyetlerine yönelten belediye başkanları veya yerel siyasetçiler almış durumda.
Otoriter kibir-demokratik halkçılık
Zeytinburnu’ndaki iftarda beni en çok şaşırtan hususlardan biri Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ve AKP İl Başkanı Babuşcu’nun son derece kısa konuşmalar yapmaları oldu. Kimsenin günahını almak istemem ama RP döneminde olsaydık, o kadar vatandaşı birarada bulmanın heyecanıyla mikrofonu kapan bırakmayabilir ve en az bir-iki saat orada kalabilirdik. Burada da muhalefet-iktidar olma farkı karşımıza çıkıyor. Özellikle 2007 genel seçimlerinin ardından askeri vesayeti adım adım sonlandıran AKP’liler o meşhur “Hükümet oldular ama bakalım iktidar olabilecekler mi?” sorusunu geçersiz kıldılar. Buradan hareketle yaşanan özgüven patlamasını son dönemde birçok AKP faailyeti ve icraatında görmek mümkün. Kimi zaman bu özgüven otoriter bir kibire kapı aralarken, kimi zaman da, önceki akşam Zeytinburnu’ndaki iftarda gördüğüm gibi sakin, gösterişsiz ama fonksiyonel, demokratik bir halkçılığın zemini de olabiliyor.