Öcalan’ın İslamiyet ile ilgisi
.
Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla hafta sonu Diyarbakır’da Demokratik İslam Kongresi’nin toplanması, Öcalan’ın yolladığı mesajda katılımcılara “Mümin kardeşlerim” diye seslenip İslamiyet hakkında son derece olumlu ve “içeriden” tespitlerde bulunması farklı tepkilere yol açtı. Bu tepkileri ele almadan önce bazı hatırlatmalarda bulunalım:
1) Zaten dinsel anlamda muhafazakâr bir ülke olan Türkiye’de Kürtlerin dindarlığı lülke ortalamasının üzerindedir;
2) Cemaat, grup ve partiler Kürtler arasında hep güçlü olmuştur ve bunlar üzerinden kısmi de olsa sistemle bağ kuran dindar Kürtler rejim(ler)in sigortası olmuştur;
3) PKK’nın başını çektiği Kürt siyasi hareketi (KSH), önce İslamiyet ile arasına bariz bir mesafe koymuş ardından o mesafeyi kapatıp dindarlara ulaşmakta epey zorluk çekmiştir.
Bu durumun, özellikle ilk demokratik açılım döneminden itibaren bariz bir şekilde değişmeye başladığına, KSH’nin İslamiyet ve dindarlarla arasındaki mesafeyi sistemli ve hızlı bir şekilde kapatmakta olduğuna tanık oluyoruz. Bunun zirvesi Öcalan’ın 2013 Newroz mesajı olmuştu. Dolayısıyla Diyarbakır toplantısını ve Öcalan’ın mesajını buradaki strateji bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Tepkilere gelince, karşımıza kabaca üç grup çıkıyor:
Memnunlar: İlkin KSH ve Öcalan’ın İslamiyet açılımını baştan beri olumlu bulan, destekleyen ve teşvik eden Kürt dindarların bu gelişmelerden çok memnun olduklarını görüyoruz. İktidar partisinin ise, Kürtler arasındaki desteğini azaltabileceği için durumdan rahatsız olduğunu, buna karşılık, KSH’nin İslamiyet ile sorunlarını gidermesinin çözüm sürecini ülkenin batısında savunmayı kolaylaştıracağı için kısmen memnun olduğunu varsayabiliriz .
Gayrimemnunlar: KSH içinde yer alan ve/veya ona dışarıdan destek veren sosyalist solla irtibatlı bazı kişilerin İslamiyet ile bu kadar içli dışlı olunmasından hiç de memnun olmadıkları ortada. Hele AKP ve Erdoğan’ı durdurmak için KSH’ye başvurmayı hesaplayanlar, Öcalan’ın hareketlerini “dini-laik ikilemi” dışında tanımlama ısrarı ve “otoriter laikçi milliyetçilik” diye bir düşman tanımı yapması nedeniyle tam bir hayal kırıklığı yaşıyor olsalar gerek. Gayrimemnunlara, KSH ile aralarına belli bir mesafe koymuş olan her türden İslamcı cemaat, hareket ve grubu da dâhil etmek gerekir. Çünkü PKK ve Öcalan’ın “dinsiz, ateist, materyalist vb.” olduğu yolundaki propagandaları bir süredir işe yaramıyor.
Kuşkucular: Son olarak bu tür adımların samimiyetinden kuşkulananlar var ki, bunlarla birbirinden farklı kesimlerde karşılaşmak mümkün. Öcalan ve KSH’nin gerçekten inandıkları için bu adımları atmadıklarına, hâl böyle olunca bu stratejiyi sonuna kadar sürdürmenin imkânsız olduğuna, dilin bu şekilde, kısmi de olsa dinselleştirilmesinin eninde sonunda İslami cemaat ve hareketlerin işine yarayacağına inanıyorlar.
Geri dönüş imkânsız
Kürt siyasi hareketinin İslamiyet ve dindarlarla arasındaki mesafeyi azaltıyor olmasını olumlu ya da olumsuz buluyor olabilirsiniz, fakat bu aşamadan sonra o stratejiyi samimiyet üzerinden değerlendirmenin hiçbir anlamı kalmadığı kanısındayım. Çünkü KSH bir süredir bir “ulusal kimlik inşa süreci” yürütüyor ve din (İslamiyet) bu kimliğin olmazsa olmaz, hatta belki de en temel parçalarından biri. Mutlaka içeriden ve dışarıdan direnenler, bu adımları engellemek isteyenler çıkacaktır ancak KSH’nin, dolayısıyla Öcalan’ın, artık bu yoldan dönmesinin mümkün olmayacağını düşünüyorum.
Dolayısıyla, sorgulanması gereken samimiyet değil, bu mesafenin kapanmasına bağlı olarak Kürt hareketinde hem dil, hem siyasi program, hem kadrolar bağlamında ne tür değişikliklerin yaşanacağıdır.
Sonuç olarak, KSH’de, hemen olmasa bile orta vadede ciddi değişim, hatta dönüşümler beklemek yanlış olmaz.