O bir serbest radikal
.
Bir gazeteci olarak 1985 yılından beri İslami hareketler üzerine çalışıyorum. Bu süre zarfında kimisi din alimi, kimisi yazar, kimisi siyasetçi, kimisi cemaat üyesi veya yöneticisi çok kişiyi tanıma ve bazılarıyla tanışma imkanı buldum. Eğer bunların arasında en ilgincinin kim olduğu sorulacak olursa hiç tereddütsüz onun adını veririm: Edip Yüksel.
Aslında Edip’le tanışmam gazeteciliğe başlamamdan öncedir. 1982 yılında, ben Metris, o Maltepe askeri cezaevlerinde tutuklu yatarken üniversite sınavı için getirildiğimiz Selimiye’de aynı koğuşa konmuş ve gece geç saatlere kadar sohbet edip tartışmıştık. Edip 163. Madde’den, yani şeriat propagandasından yatıyordu ama tartışmamızda sık sık Karl Marks’tan alıntılar yapıyordu.
19 Mucizesi
Edip’le yeniden karşılaşmam üç yıl sonradır. Daha doğrusu, önce onun Güney Afrikalı yazar Ahmet Deedat’tan çevirmiş olduğu “Kuran En Büyük Mucize” adlı kitabını gördüm, ardından kendisiyle Nokta Dergisi için röportaj yaptım. Bu kitabın temelinde Mısırlı İslam reformisti Reşad Halife’nin 1974’te keşfettiği “19 mucizesi” de denilen “matematiksel sistem” vardı.
Eğer Edip “normal” biri olsa, kısa sürede tam bir best-seller olan kitabın getirdiği maddi imkanlar ve itibarla yetinirdi. Fakat o daha ileri gitti. Tıpkı Halife’nin yaptığı gibi, geleneksel Sünni İslam anlayışıyla ve bunun temsilcisi kişi ve kurumlarla mücadele etmeye kalkıştı. Bunun üzerine bazı çevreler tarafından “mürted” (dinden çıkmış) ilan edilince ABD’ye gidip Arizona’nın Tucson şehrine yerleşti. Reşad Halife’nin aynı nedenlerle 1990 yılında bıçaklanarak öldürüldüğü hatırlanacak olursa Edip’i “paranoyak” olarak tanımlamak haksızlık olacaktır.
Edip’in olayını daha ilgi çekici kılan nokta ailesiydi. Edip Bitlisli Kürt bir ailenin 7 çocuğundan biriydi. Abisi Metin Yüksel, Akıncılar diye bilinen İslamcı gençlik grubunun liderlerindendi ve 23 Şubat 1979 günü Fatih Camii avlusunda ülkücüler tarafından öldürüldü. Yüksel ailesinin reisi olan Sadrettin Yüksel (2004 yılında vefat etti) Türkiye’nin önde gelen din alimlerindendi. Ablası Süreyya Yüksel (2005’te vefat etti) İslami hareketin önde gelen kadınlarındandı. Küçük kardeşi Müfit de, birçok konuya ek olarak Alevilik konusunda da uzman olan bir araştırmacı ve aynı zamanda Has Parti kurucusu.
Barışsever ve makul bir tektanrıcı
30 yıl boyunca Edip’le değişik ortamlarda karşılaştım. Onu, hep birşeylere inanmış ve çevresindekileri de aynı şeye inandırmaya çalışırken gördüm. Bu konuda epey başarılı olduğunu da biliyor, duyuyorum. Bu başarıda, onun son derece etkileyici zekasının, her daim neşesini korumayı bilmesinin, konuşmayı ve tartışmayı çok sevmesinin payı büyük olsa gerek. 30 yılda Edip’in dünyaya, siyasete, dine, İslam’a bakışı çok değişti ama sorgulayıcı perspektifini, özgürlük tutkusunu ve barış arayışını hiç kaybetmediğini görüyorum.
Zaten “barış” kavramı bugünkü Edip Yüksel için merkezi bir öneme sahip. Öyle ki geçenlerde sohbet etme imkanı bulduğum Edip’e (ne mutlu ki bir süredir yeniden Türkiye’ye gelip gitmeye başladı) kendisini nasıl tanımladığını sordum. “Barışsever” cevabını verdi.
İngilizcesi “peacemaker” oluyormuş. “Müslüman sözcüğünün anlamı barışsever demektir. Ben kendimi böyle tanımlamayı seviyorum” diyor.
Ne var ki Edip’te tanımlama bitmez. Örneğin “ben rasyonel monoteistim” diyor, yani “makul tektanrıcı.” Ama ben en çok şu tanımlamasını sevdim: serbest radikal! Çünkü onun hep başına buyruk davrandığına ve hep radikal kaldığına tanıklık edebilirim.