Neden böyle oldu? Bundan sonra ne olabilir? 7 hızlı not
.
Erdoğan’ın zaferi: Çatı partileri muhakkak bir dizi mazeret ve bahane bulacaklardır, bunların haklılık payı taşıyan yönleri de olabilir ama bir yerden sonra bunların hiçbirinin anlamı ve hükmü yok, sonuçta Recep Tayyip Erdoğan net bir şekilde, ilk kez doğrudan halk oyuyla 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Bu onun tartışmasız zaferi, bütün stratejilerini onu seçtirmeme üzerine inşa etmiş olanların, tabii ki başta CHP ve MHP’nin, bu arada muhakkak Fethullah Gülen cemaatinin bariz yenilgisidir.
Demirtaş’ın yükselişi: CHP ve MHP kaybetti ama kampanyasını Erdoğan aleyhtarlığı değil de “yeni yaşam çağrısı” üzerine kurmuş olan Selahattin Demirtaş kesinlikle kaybetmedi, hatta Erdoğan ile kıyaslamak tabii ki mümkün değil ama bu seçimin ikinci galibi olduğunu da söyleyebiliriz. Bu durum Kürt siyasi hareketinin son dönemde yaşanan yükselişiyle doğrudan örtüşüyor. Demirtaş’ın hem Kürt seçmenden daha fazla oy aldığını, hem de CHP’den iyice hayal kırıklığı yaşayan kentli orta sınıfların az da olsa bir bölümünü etkilemiş olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte İç ve Doğu Anadolu, Karadeniz gibi bölgelerde yüzde 2’ye bile ulaşamıyor olması gerçeğini de ihmal etmemek gerekiyor. Sonuçta Demirtaş’ın yakaladığı dalgayla HDP genel seçimlere kendi adıyla girebilir ve dün eşiğine geldiği yüzde 10 barajını pekala aşabilir. Bu da Türkiye için muhakkak çok anlamlı ve hayırlı bir gelişme olur.
Çatı adayı fikrinin yanlışlığı: Çatı adayı fikrini, daha MHP lideri Bahçeli ilk telaffuz ettiğinde eleştirmiştim. Bu öneriye yönelik sıraladığım 9 itirazdan (http://rusencakir.com/Cati-aday-onerisine-9-itiraz/2661) sadece birini hatırlatmak yeterli olabilir: Ne zaman “oylar bölünmesin” denildiyse oyların iyice dağıldığını, dahası toparlanmanın esas olarak karşı tarafta yaşandığını gördük. Çünkü daha baştan “aman oylar bölünmesin” dediğinizde rakibinizin çok güçlü olduğunu, kendinizin de zayıf olduğunu kabul etmiş oluyorsunuz. Seçmenin güçlü olana eğilimi olduğunu düşündüğümüzde bu yüzden rakibiniz daha yolun başında fazladan avantaj sahibi oluyor.
Çatı partilerinin motivasyon sorunu: Fikir yanlış olmakla birlikte Ekmelettin İhsanoğlu bulunabilecek belki de en ideal çatı adayıydı. Fakat kampanyanın belli bir aşamasından itibaren çatı partilerinin enerjilerini daha çok kendi seçmenlerini sandığa gitmeye ikna etmek için harcamaları “en ideal” ismin bile yeterli motivasyonu sağlayamadığını gösterdi. Nitekim katılma oranının son derece düşük olmasının başta CHP, ardından MHP seçmenlerindeki ilgisizlik ve umutsuzluğa bağlayanlar çoğunlukta. Bu bağlamda, CHP içindeki ulusalcı milletvekillerinin alternatif bir isim çıkartmış olmaları halinde katılım oranının daha yüksek olabileceği, bunun da Erdoğan’ın oy oranını düşürebileceği iddialarını yabana atmamak gerekir.
Başkanlık sistemine doğru: İlk turda seçilen Erdoğan’ın bundan sonra ülkeyi bir şekilde başkanlık sistemine sokmak isteyeceği muhakkak ancak bu oy oranıyla bunu gerçekleştirebileceği şüpheli. Fakat eğer muhalefet partileri bu yenilgiden gereken dersleri çıkartmayıp aynı şekilde yollarına devam ederlerse AKP, başında kim olursa olsun, Çankaya’daki Erdoğan’ın yönlendirmesiyle 2015’de yeni bir seçim zaferine imza atabilir ve HDP’den de destek alırsa anayasayı değiştirme imkanına da kavuşabilir.
Çözüm sürecine tam gaz devam: Erdoğan adaylığı a yaptığı konuşmada Kürtleri yanına Cemaat’i de karşısına almıştı. Bu çizgisini sürdüreceğini düşünüyorum, çünkü Cemaat ile düşman ihtiyacını, çözüm süreciyle de somut hedef ihtiyacını karşılıyor. Öte yandan PKK’nın Suriye’den sonra Irak’ta da çok aktif rol oynamaya başladığı düşünüldüğünde Erdoğan’ın Kürt sorununun çözümünü daha fazla erteleme lüksü yok, kalmadı.
Gül’ün siyasi geleceği: Birkaç gün içinde daha kapsamlı bir analiz yazmayı düşünüyorum ancak yüzde 52 ile cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın Abdullah Gül gibi kafasındaki projeleri hayata geçirmesinde kendisine sorun çıkartabilecek bir ismi AKP liderliği ve başbakanlık için düşüneceğini sanmıyorum. Ancak iç politik kaygılardan ziyade, bölgemizdeki altüst oluşların doğurduğu ve doğurabileceği riskler nedeniyle Gül gibi güçlü bir ismi tercihe etmek zorunda kalabilir.