Mustafa Sarıgül: Neyin çaresi?
.
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül yıllar sonra CHP’ye geri döndü. Muhtemelen önümüzdeki seçimlerde ana muhalefet partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı o olacak. Kuşkusuz Gürsel Tekin başta olmak üzere başka aday adayları da var, ancak CHP yönetiminin, kendisinin istemesi durumunda Sarıgül’ü aday göstermemesi bu aşamadan sonra çok zor görünüyor. Çünkü onun dışında herhangi bir adayla seçime girip başarısız sonuç alınması hâlinde “Sarıgül olsaydı böyle olmazdı” seslerinin yükseleceği ve mevcut parti yönetiminin ciddi bir şekilde sarsılacağı ortada. Hatta böylesi bir krizin ardından aynı Sarıgül CHP’nin liderliğine bile talip olup kazanabilir de.
Galiba CHP’nin Sarıgül ile ilgili sıkıntısının temelinde tam da bu olgu, yani onun belediye başkanlığını parti liderliği ve mümkünse oradan da başbakanlık için düşünüyor olması yatıyor.
Peki sahiden Sarıgül CHP’nin başına geçebilir mi? Bu sorunun en kestirme cevabı “neden olmasın!”dır. Tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir önceki yerel seçimlerde yaptığı gibi İstanbul’da kazanmasa bile partisinin oylarını bariz bir şekilde artırması hâlinde Sarıgül’ün CHP için “yeni umut” olması ve yaşanacak ilk ciddi krizin ardından da CHP’nin lideri olması herhâlde kimseyi şaşırtmayacaktır. Hele İstanbul’u CHP adayı olarak kazanması hâlinde önünün alabildiğine açılacağı da muhakkaktır.
Sarıgül’ün farkı
Mustafa Sarıgül denilince akla Türkiye’nin dört bir köşesine yazılmış olan “Çare Sarıgül” sloganı geliyor. Tabii burada esas kastedilen onun Türkiye’nin sorunlarını çözebilecek yegâne siyasi lider olduğu. Ancak şu ana kadar bu sorunların ne olduğunu ve bunlar için hangi çözümleri önerdiğini Sarıgül’ün ağzından pek (yoksa “hiç” mi demeliydim?) duymadık. Çünkü o kendisini hep “siyaset yapmayan bir siyasetçi” olarak gösterdi.
O zaman soruyu şöyle sormak lazım: Siyaset yapmamayı bir meziyet olarak gören ve gösteren bir siyasetçi ne için ve nasıl bir çare olur?
Sarıgül olgusunu anlamak için galiba bu sorudaki “ne”den ziyade “nasıl”a odaklanmak gerekiyor. Çünkü Sarıgül, bugüne kadar merkez sol siyasetçilerde pek alışık olmadığımız bir yönüyle dikkat çekiyor: Toplumun tüm kesimlerine hiçbir çekince olmaksızın gitmesi, kendisini onlar gibi birisi olarak göstermesi ve bu arada onlara hizmet götürmesi.
Örneğin Sarıgül’ün siyasi kariyeri boyunca baş örtüsü konusunda yasakçı bir tavır izlediğini görmedik. Hatta bu yüzden mahallesinde kendisine şüpheyle yaklaşanlar oldu, benzer durumdaki birçok kişiye yapıldığı gibi ona da “cemaatçi” etiketi yapıştırıldı. Ne var ki Meclis’in nihayet (ve çok şükür) yıllar sonra baş örtülü milletvekillerine de açılmış olması ve CHP’nin de bu konuda kriz çıkarmamış olması Sarıgül ve benzeri isimlerin tutumunun doğru olduğunu gösterdi.
Tekrar Sarıgül’ün neye çare olabileceği konusuna dönecek olursak: Sarıgül, aşırı ideolojik vurgular nedeniyle her geçen gün daha fazla kendi içine kapanan CHP’yi daha geniş kitlelere açma potansiyeline sahip bir isim.
Ancak ortada ciddi bir sorun var: Herkese ulaşmanın yol ve yordamlarını bilmek, herkesin oyunu almak anlamına gelmiyor. Yani Sarıgül’ün, topluma ulaşma konusunda CHP’de çok fazla kişide olmayan bu meziyetlerini siyasi duruş ve programlarla pekiştirmesi şart.
Eğer her zaman olduğu gibi, yanlış yapmamak için hiçbir şey yapmama, söylememe tutumunu sürdürürse belediye başkanlığının ötesine geçebilmesi pek mümkün gözükmüyor.