Mısır’da İslamcıları dışlamanın imkanı yok
.
Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin sallanması dünyanın dört bir tarafındaki özgürlük ve demokrasi savunucularını memnun ederken birçok devleti de son derece rahatsız ediyor. Rahatsızlar, çünkü Mısır’da yaşanacak herhangi bir köklü değişimin gerek Ortadoğu’da, gerek Arap dünyasında, gerekse İslam dünyasında çok esaslı altüst oluşları tetikleyeceğinin kesin olduğunu ve bundan birinci derecede zarar görebileceklerini biliyorlar. Rahatsızlar çünkü Mısır’daki sokak gösterilerinin nasıl bir seyir izleyeceğini, Mübarek devrilirse yerine nasıl bir rejimin inşa edileceğini kestiremiyorlar. Rahatsızlar çünkü Mısır’da rejimin devrilmesinin bölgede ve İslam dünyasında en az İran Devrimi kadar güçlü etkileri olacağını ve küresel anlamda yeni bir siyasal İslamcı dalganın kabarmasına vesile olacağını biliyorlar.
Mısır’ın özellikleri
Hiç de haksız sayılmazlar, zira bölgede iyi kötü bir devlet geleneğine sahip ender ülkelerden olan Mısır, Arap dünyasının “merkezi” olmasının dışında, dünya çapında siyasal İslamcılığın doğduğu ya da en azından örgütlü bir şekilde boyverdiği ilk ülke olma özelliğine sahip. Mısır’da ortaya çıkan Müslüman Kardeşler uzun bir süredir, tıpkı birçok diğer Arap ülkesinde olduğu gibi Mısır’da da en güçlü ve örgütlü siyasal hareket olarak dikkatleri çekiyor.
Bu iki özelliği nedeniyle Mısır’daki halk hareketi şu iki soruyu gündeme getiriyor: 1) Mısır’ın etkisiyle diğer Arap ülkelerinde de halk sokaklara dökülüp otoriter ve totaliter rejimleri devirir mi? 2) Mübarek’in iktidarını kaybetmesi durumunda, Müslüman Kardeşler başta olmak üzere İslamcılar yeni yönetimde yer alır mı? Aslında olası bir rejim değişikliğinden sonra İslamcıları dışlamak pek mümkün olmadığı için esas soru “İslamcılar tek başına iktidara gelir mi, gelemezlerse kimlerle nasıl bir koalisyon yaparlar?” olmalıdır. Diğer bir deyişle, Mübarek’in devrilmesi durumunda İslamcıların devre dışı kalacağı yeni bir rejim formülü söz konusu olamaz, olsa bile ömrü uzun olamaz.
Sadece İslamcılar yok
Bununla birlikte Mısır’da İslami hareketin gücünü çok da abartmamak gerekiyor. Her şeyden önce bu hareketin tekparça olmadığını, içinde bir dizi farklılık ve çekişme barındırdığını bilmek şart. Örneğin Mısır, en acımasız radikal İslamcı grupların doğuşuna tanık olmuştur olmasına ama ana eğilimin “ılımlılık” olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak Kıptilere yönelik terör eylemlerine karşı dindar Müslümanların çoğunun net bir duruş sergilemiş olduklarını gördük.
Öte yandan Mısır’da İslamcılık yer yer Arap milliyetçiliğiyle, yer yer sol hareketlerle yakın ilişki içinde olabilmiştir, diğer bir deyişle barış içinde birarada yaşama ve ülkeyi birlikte yönetme ihtimali hayli yüksektir. Kaldı ki İslamcılık dışı akımlar, onun kadar olmasa da belli bir güce ve tarihsel geçmişe sahiptirler. Bu arada ülke nüfusunda Müslüman olmayanların oranının hayli yüksek olduğunu da akılda tutmalıyız.
Baradey formülü
Peki bundan sonra ne olur? Hiç kuşkusuz Mübarek iktidarını vermemek için elinden geleni yapacak ve yıkılmasından endişe duyan ABD, İsrail, Suudi Arabistan başta olmak üzere dış güçlerden her türlü yardım ve desteği talep edecektir. Fakat Mübarek artık kendisine yatırım yapılabilecek bir lider olma özelliğine sahip değil. Dolayısıyla Mısır’da çıkarları olan güçler, Mübarek’i gözden çıkarıp, ama onun rejimini büyük ölçüde muhafaza edebilmenin yollarını arayacaklardır. Bu bağlamda Muhammed el Baradey çok cazip bir isim olarak dikkat çekiyor. Ancak onun sokaktaki Mısırlıların talep ve beklentilerini karşılayabilme potansiyelinin fazla olduğu söylenemez. Yine de Batı’nın desteğini alması halinde Baradey Mısır’ın “geçici lideri” olabilir.