Milli Görüş’ün günümüzdeki devamı kim?
.
Zeytinburnu Belediyesi, 17-18-19 Mayıs 2013 tarihlerinde, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde “Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi Sempozyumu” düzenledi. Ülkemizde İslamcılık düşüncesini en iyi bilen isim olan Prof. İsmail Kara’nın danışmanlığında hazırlanan sempozyumu izleyenlerin büyük ölçüde memnun kaldıklarını gördüm ve işittim. Sempozyumun ilk gününde, ben de “Aktüel İslamcılık Tartışmaları” başlıklı oturumda “Milli Görüş: Dün, Bugün, Yarın” başlığıyla bir konuşma yaptım. İlgililer konuşma metnini şu bağlantıdan okuyabilir: http://rusencakir.com/Milli-Gorus-hareketi-Dun-bugun-yarin/2020
Sistem karşıtı değil sistem dışı
Yusuf Kaplan’ın yönettiği, benden başka Prof. Ali Yaşar Sarıbay, Prof. Mümtaz’er Türköne ve Nuh Yılmaz’ın katıldığı bu oturuma tabii ki Mümtaz’er’in bir süredir dile getirdiği, hatta kitabını da yazdığı “İslamcılık öldü” tezi damgasını vurdu. İslamcılığı esas olarak “muhalif” bir ideoloji olarak görüp iktidarla tanışınca ister istemez öleceğini düşünmenin yanlış olduğu kanısındayım. Ama bu tahrik edici ve verimli tartışmayı ileriki yazılara erteleyip Milli Görüş’ün bugünü ve geleceği üzerine söylediğim bazı hususları tekrarlayıp biraz da açmak istiyorum.
1) Türkiye’de sistem karşıtı İslamcılık hiçbir zaman etkili olmadı. Erbakan’ın liderliğindeki Milli Görüş, cumhuriyeti kuran kadroların sistemin dışına itmiş olduğu dindarların tekrar sistemin merkezine taşınması hareketiydi. Ancak merkezdeki iktidar sahipleri, bu hareketin o misyonu gerçekleştirmesine izin vermediler.
2) Dindarların merkeze taşınması AKP eliyle oldu. Dolayısıyla, sırf bu nedenle olsa bile AKP’yi Milli Görüş’ün devamı olarak görebiliriz.
3) Saadet Partisi, Milli Görüş’ün geçmişine sahip çıkma iddiası nedeniyle bugüne ve ileriye bakmada zorlanıyor.
4) Milli Görüş’ün geleceği AKP’nin geleceğiyle büyük ölçüde iç içe geçmiş durumdadır.
5) Dindarları sistemin merkezine taşıyarak Türkiye’yi önemli ölçüde normalleştiren AKP, tam anlamıyla normalleşmeyi gerçekleştirmek için sistem dışına itilmiş olan ikinci önemli grubu, yani Kürtleri de merkeze taşımak zorunda.
SP’lilerin bu tespitlerime itirazları olduğunu biliyorum. Ancak zamana ayak uydurmakta zorlandığı için iyice güçten düşen, kalan enerjisini de iç iktidar kavgalarına harcaması muhtemel olan bu partinin Milli Görüş’ü temsil yetkisini, hatta tekelini iddia etmesinin fazla inandırıcı olduğu kanısında değilim. SP’lilerin, Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının “Milli Görüş gömleğini çıkardık” sözlerini sürekli hatırlatmaları da ne zamandır işlevsel olmaktan çıkmış durumda. Numan Kurtulmuş ve arkadaşlarından sonra, yakın dönemde SP’den AKP’ye yeni katılımlar olmasını öngörebiliriz.
Anlaşılan bu konuyu daha çok tartışacağız...
Berfo Ana’nın ocağı tütsün diye...
12 Eylül askeri rejiminde gözaltında kaybolan ilk kişi Cemil Kırbayır oldu. Annesi Berfo Kırbayır yıllarca oğlunun geri dönmesi için evinin kapısını açık bıraktı. Zamanla yakınları kaybolanların simge ismi hâline gelen Berfo Ana’yı şubat ayında, 105 yaşındayken kaybettik.
Ardahan’ın Göle İlçesi’ndeki Berfo Ana’nın evi Cemil Kırbayır’ın düşüncelerini yaşatmak için Cemil Kırbayır Kültürevi‘ne dönüştürülüyor. 22 Mayıs 2013 Çarşamba (yarın) saat 20.00‘de İstanbul Beşiktaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde bu amaçla bir dayanışma konseri yapılacak. Konser gelirleri Kültürevi’nin yapımına harcanacak.
Bandista, İsmail Hakkı Demircioğlu, Niyazi Koyuncu, Suavi ve Yavuz Bingöl’ün katılacağı konsere 0532 652 22 77 numaralı telefon aracılığıyla davetiye alabilirsiniz.