Mehmet Ali Abi’ye yakışan bir cenaze töreniydi
.
Dün Teşvikiye Camii’nde toplanan sevenleri, Mehmet Ali Birand’a yakışan bir cenaze töreni yaşandığında hemfikirdi. Durumu en iyi eşi Cemre Birand’ın şu sözleri özetliyor olsa gerek: “Mehmet Ali görse buna bayılırdı. Tam onun istediği gibi bu renkli, çiçekli böcekli ortamdan çok mutlu olurdu.”
Her şeyden önce Mehmet Ali abinin cenazesinin Hrant Dink’in anmasıyla aynı güne denk gelmiş olması, ailesinin de ifade ettiği gibi buruk ama her ikisi ve onları sevenler için onur verici bir raslantıydı.
Ayrıca, mesela basın ordaydı: Patronlardan, genel yayın yönetmenlerine, köşe yazarlarından muhabirlere, anchorman’lerden kameramanlara kadar. En yakın mesai arkadaşlarından en ciddi rakiplerine kadar medyanın ünlü-ünsüz çok sayıda ismi Birand’a son görevlerini yerine getirdi. Televizyon kanalları da en çok onun meslektaşlarına sordular “Birand’ı nasıl bilirdiniz?” diye. Hatta zamanında ona en büyük kötülülükleri etmiş olduğunu bildiğimiz bazılarının kanal kanal dolaştıklarını da gördük.
Devlet oradaydı: Öncelikle tabii ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. İkilinin tanışıklığı ve dostluğu yıllar öncesine dayanır. Aynı şekilde TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la da öyle.
Asker oradaydı: Türkiye’de TSK tabusuna ciddi bir biçimde el atan ilk kişi “Emret Komutanım” adlı çalışmasıyla Birand’dır. Yine Türkiye’de TSK tarafından mağdur edilen gazetecilerin başında da o gelir. Dün cenazede çok sayıda komutan da vardı. Bereket artık ülkemizde generallerin yüzlerini ve isimlerini ezberleme zorunluluğumuz kalmadığı için kim olduklarını bilmiyorum, fazla dert de etmiyorum.
Siyasetçiler oradaydı: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, eski genel başkan Deniz Baykal, Hüsamettin Özkan’ın da aralarında olduğu gibi bir dizi eski siyasetçi, milletvekili...
Tabii arkadaşları, dostları da. Ama en önemlisi, belki hayatlarında Birand ile bir kez bile el sıkışmamış, kendisiyle bir dakika bile konuşmamış ama yıllar boyunca onu evlerinde ağırlamış insanlar oradaydı.
Beklenmedik ölümü, Birand’ı aslında ne kadar çok, tahminimizin ötesinde sevmiş olduğumuzu görmemizi sağladı. Allah herkese, hele bir gazeteciye, hele popüler bir gazeteciye böyle bir cenaze nasip etmez. O bunu fazlasıyla hak etmişti.
İki sitem
Birand benim hem meslekten, hem okuldan (Galatasaray Lisesi), hem kulüpten (Galatasaray) büyüğümdü. (Bilmeyenler için, Galatasaray Lisesi’nden mezun olanların hepsi Galatasaraylı değildir)
Dün basın camiasının ona son görevini büyük ölçüde yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Ama okul ve kulüp için aynı şeyi söylemem maalesef mümkün değil.
Mehmet Ali Abi her vesileyle, Galatasaray’da okumasıyla hayatının olumlu anlamda değiştiğini söylemiştir. Okula karşı borcunu defalarca yerine getirmiş olduğunu da biliyoruz. Gönül isterdi ki Mekteb-i Sultani, ismi kendisiyle özdeşlemiş Birand’a son yolculuğunda sahip çıksın. Detayları bilmiyorum, umrumda da değil. Umarım sorumlular bu durumu telafi ederler.
Galatasaraylı futbolcular önceki gün ellerinde Birand’a saygı pankartıyla Kasımpaşa maçına çıktılar, kollarına siyah bant taktılar ve saygı duruşunda bulundular (Bir de yenilmeselerdi çok iyi olacaktı ya neyse!) Fakat dünkü cenazede tabuta iliştirilen bir GS kaşkolunun ötesinde kulübü pek göremedik (ya da ben görmedim).
Birand’ın ilkokuldan beri arkadaşı olan Başkan Ünal Aysal, en kısa sürede onun adını yaşatacak adımları atacaklarını söylemiş. Umarım öyle olur. Örneğin haftaya Beşiktaş maçı öncesi Ali Sami Yen TT Arena’ya, oranın müdavimlerinden Birand damga vurur.
Bir kez daha Mehmet Ali Abi’ye, “seni çok özleyeceğiz” diye seslenmek istiyorum. Allah rahmet eylesin.
Toktamış Hoca’ya da elveda
Cenazeye giderken yolda Prof. Toktamış Ateş’i de kaybetmiş olduğumuzu öğrendim. Bir zamanlar çok sık karşılaştığımız Hoca’yı bir süredir uzaktan izleyebiliyordum. Onun toplumun alabildiğine kamplaştığı dönemlerde risk alarak vermiş olduğu barış, hoşgörü ve diyalog mesajları çok değerliydi.
Allah rahmet eylesin.