Kürt sorununda aranan muhatap bulunmuştur
.
Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nun bir salonunda düzenlenen 7. Uluslararası Avrupa Birliği, Türkiye ve Kürtler Konferansı’na damgasını, bazı devlet yetkililerinin Abdullah Öcalan’la düzenli olarak görüşmesi, Öcalan’ın bu görüşmelerden çok olumlu bir şekilde söz etmesi ve hükümetin de bunu yalanlamaması, hatta yapılanları “çok doğal” olarak nitelendirmesi vurdu.
Devlet-Öcalan görüşmelerinden sevinçle ve umutla bahseden ilk isim, konferansın ana düzenleyicilerinden olan Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı din adamı Desmond Tutu oldu. Tutu gönderdiği ve konferansın ilk konuşması yerine geçen video mesajda sık sık Öcalan ile Başbakan Erdoğan’ın adlarını birlikte andı ve İmralı’da başlatılan diyalog sürecinin başarıya ulaşması için Öcalan’ın serbest bırakılmasının şart olduğunu vurguladı.
Tutu ile birlikte konferansın ana düzenleyicileri arasında yer alan eski DEP Milletvekili Leyla Zana da geçmişte yaşananlara yönelik son derece eleştirel, ama geleceğe yönelik son derece olumlu sözler söyledi. Bugün yaşananlarının, Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiği 1999’dan sonraki sürece benzediğini söyleyen Zana konuşmasını “İçinden geçtiğimiz kırılgan diyalog süreci toplumla buluşturulmalı. Bugün iyimser olmak mümkün” diye bitirdi.
Akıl, vicdan, adalet
Fakat konferansın ilk gününün en iyimser katılımcısı Yüksel Genç’ti. Yüksel Genç, genç bir kızken PKK’ya katılmış ve Öcalan’ın yakalanmasından sonra barış konusunda samimi olduğunu kanıtlamak için silahlarıyla birlikte TSK’ya teslim olan “barış grubu” içinde yer almış bir isim. Yıllarca hapis yattıktan sonra Demokratik Toplum Kongresi çatısı altında yasal siyasi faaliyetler yürüten Genç, “o gün yaptıklarımızın meyvelerini bugün topluyoruz. Maalesef bazı iyi şeyler geç geliyor çünkü kayıplar üzerinden öğrenen bir Ortadoğu toplumuyuz” diye konuştu.
Bugün gelinen noktayı, kimsenin kazanmadığı “pata durumu” olarak niteleyen Genç’e göre “artık geri dönülemez bir nokta”ya varıldı ve “eğer taraflar akıllı, vicdanlı, adalet konusunda tutarlı olursa” çözüm pekala mümkün.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da çözüm sürecinde “sabır, zeka, esneklik ve karşılıklı güven”in şart olduğunu vurguladı ve “her iki tarafın da, diğerinin kendisinin kuyusunu kazdığını düşünmemesi” gerektiğinin altını çizdi. Devletin Kürtlere güven vermesi, buna bağlı olarak üsluba dikkat etmesi gerektiğini belirten Demirtaş, sözlerini “tasfiye politikaları olmadığını açıkça söylememliler” diye bağladı.
Karayılan memnun
Konferanstaki iyimser dalganın ta Kandil’de de estiğiniyse Radikal Gazetesi yazarı Cengiz Çandar’dan öğrendik. Yaptığı bir araştırma kapsamında birkaç gün önce Kandil’de PKK liderlerinden Murat Karayılan ile görüştüğünü söyleyen Çandar, Karayılan’ın daha önce Hasan Cemal’e verdiği mülakatta “devlet Öcalan’ı muhatap almalı. O olmazsa bizle görüşmeli. O da olmazsa DTP (o tarihte daha kapatılmamıştı) ile, o da olmazsa bir ‘akil adamlar heyeti” ile görüşmeli” demiş olduğunu hatırlattı ve şöyle devam etti: “Karayılan İmralı’daki görüşmeler nedeniyle en önemli şartlarının yerine getirilmiş olduğundan memnuniyetle söz etti.”
Gelinen noktayı “umut verici” olarak niteleyen Çandar sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekçi olalım. Önümüzde çok uzun bir yol var. Müzakereler başlasa bile çözüm kolay değil. Çünkü şeytan ayrıntılarda gizlidir.”
Konferansın genel bir değerlendirmesi yarına.