‘Kürt realitesi’nden DTP ve PKK realitesine
.
Dün Diyarbakır’da Nevruz kutlamalarını izlerken aklımda hep 1992 yılındaki “Kanlı Nevruz” vardı. Kısaca hatırlayalım: DYP Lideri Süleyman Demirel, “şeffaf devlet” ve “Kürt realitesini tanıma” sözü vererek girdiği Ekim 1991 genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkmış ve birlikte hükümet kurduğu SHP’nin lideri Erdal İnönü’yü de yanına alarak Diyarbakır’a giderek sözünü tutacağına dair söz vermişti.
Oluşan bu hoşgörü ve barış atmosferinin sınanacağı ilk an 1992 Nevruzuydu. O sırada çalıştığım Cumhuriyet Gazetesi tarafından Diyarbakır’a yollandım. Diyarbakır’da sakin geçen kutlamaları izlerken Nusaybin’de olaylar çıktığı haberi geldi. Hemen oraya gittik ama güvenlik güçleri tarafından içeri sokulmadık. Ardından başka bölgelerden de çatışma haberleri geldi. Sonunda bölgede Nevruz kana bulandı ve resmi açıklamalara göre Şırnak’ta 52, Cizre’de 10, Nusaybin’de 14, Gercüş’de üç, Yüksekova’da üç kişi öldü. Bunlardan biri de meslektaşımız İzzet Kezer’di.
17 yılda gelinen nokta
Dün Diyarbakır Nevruz Meydanı’nda toplanan kalabalığın son 17 yılın bilançosunu çıkarmamda epey yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Bazı saptamalarımı şöyle sıralayabilirim:
1) Bu süre zarfında Türkiye’nin Kürt sorunu konusunda olumlu anlamda epey mesafe aldığı ortada. Dünkü Nevruz’u izleyen bir yabancıya, yakın zamana kadar Kürtçe konuşmanın, şarkı söylemenin, sarı-kırmızı-yeşil renklerini birlikte kullanmanın yasak olduğunu söyleseniz imkanı yok inanmaz. Öyle ki konuşmaların yüzde 80’i, şarkı-türkü ve marşların nerdeyse yüzde 100’ü Kürtçeydi ve özellikle kadınlar bu üç renge bürünmüşlerdi.
2) Bir zamanlar Öcalan ve PKK’nın adının geçmesi, resim ve bayraklarının açılması sorun ve çatışma çıkması için yeterli oluyordu. Dün güvenlik güçleri bu türden hareketlere hiç müdahale etmedi. Öyle ki Öcalan’ın muhtemelen Bekaa Vadisi günlerinden görüntüleri barkavizyonda gösterilip Nevruz mesajı okundu ancak yine bir şey olmadı.
3) Dünkü Nevruz AKP Lideri Erdoğan’ın “kimlik”in karşısına “hizmet”i çıkarma stratejisinin, en azından Diyarbakır’da sonuç almasının çok zor olduğunu gösterdi. AKP adayı Kutbettin Arzu’nun dediği gibi, kalabalıkta Diyarbakır dışından gelenler ve seçme hakkı olmayan gençlerin sayısı epey yüksek olabilir; ayrıca aralarında Nervruz kutlamaya gelmiş ama oyunu AKP’ye atacaklar da bulunabilir ama bu tür argümanlar dün DTP’nin çok etkili bir gövde gösterisi yaptığı ve bölgede tartışmasız bir realite olduğu gerçeğini değiştiremez. Bu noktada Erdoğan’ın DTP’nin adını bile anmama politikasının ne derece isabetli olduğunu bir kez daha tartışmak iyi olur.
4) 17 yıl önce ülkeyi yönetenlerin gündeminde “Kürt realitesini tanıma” vardı. Hem onlar ürkek çıktı, hem de PKK ortamı iyice provoke etti ve Türkiye yıllarını, enerjisini, imkanlarını ve en önemlisini evlatlarını yitirdi. Dünkü Nevruz bugünün gündeminin çok daha farklı olduğunu -en azından bana- gösterdi. Artık “Kürt realitesini tanıyoruz” diyerek, TRT 6 gibi kuşkusuz çok hayati adımları öne çıkararak o meydanı dolduran kitleleri sisteme entegre edebilmenin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Kutlamaları izlemeye gelen bazı AKP’liler ve iktidar partisine yakın kimi isimler de, yaptığımız sohbetlerde, AKP ile Erdoğan’ın genel olarak Kürt sorunu, özel olarak da Diyarbakır stratejilerinin tıkanmış olduğunu, Nevruz’un bunu iyice ortaya çıkardığını söylediler.
Kafalarda Erbil konferansı
Nevruz kutlamaları sırasında DTP’lilerin hemen hepsinin kafasında önümüzdeki birkaç hafta içinde Irak’ın Erbil kentinde toplanması beklenen Kürt Konferansı vardı. Bilindiği gibi DTP çevreleri, Ankara’nın Washington ve Erbil ile anlaşıp PKK’yı tasfiye etmeye kalkmasından ciddi olarak endişeleniyorlar. Buna karşılık PKK’nın da bir şekilde dahil edileceği bir sürecin gelişebileceği noktasında ümitleri var. Bu açıdan Zana’nın konuşmasının Türkçe bölümünde verdiği mesajlar ilginçti. Zana sadece Türkiye’dekilerin değil “tüm Kürtlerin” Türkiye ile “ortaklaşabileceklerini” söyledi.
Dün Leyla Zana ve DTP’nin birçok önde gelen ismiyle sohbet etme imkanı buldum. Toplanan kalabalıktan ve bunun coşkusundan çok memnundular. Herhalde dün itibariyle, Erbil öncesi DTP’nin ve dolayısıyla PKK’nın elinde kozları artırmış olduğunu düşünüyorlardı. Pek haksız da sayılmazlar.