Şampiy10
Magazin
Gündem

“Kürt” demeden solcu olmak mümkün mü?

.

ABONE OL
Vatan Haber

CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayda yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor. Kılıçdaroğlu’yla birlikte CHP’nin sahiden değişmesini isteyenlerin konuşmaya nasıl baktıklarını üç grupta toparlayabiliriz: 1) Çok beğenenler. 2) Tam tatmin olmayıp kendisine zaman tanımaktan yana olanlar. 3) Hayal kırıklığına uğrayanlar.

Daha önce de belirttiğim gibi sonuncu gruba daha yakın duruyorum. İlk gruptakilerle, yani “işte bu!” diyenlerle çok fazla tartışma imkanı ve belki gereği de yok. Çünkü bu gruptakiler, günün gereklerine uygun bir sol partiden ziyade, tek derdi “AKP’ye muhalefet” olan, sıradan bir partiyi özlüyorlar. Onlara göre CHP’nin AKP karşısındaki başarısızlığının temelinde ‘insan’ faktörü yatıyordu ve genel başkan değişimiyle ana muhalefet partisinin iktidara yürüyüşünün (hatta koşmasının) önündeki en büyük engel de kalkmış oldu. Bu kesimde yer alanların önemli bir bölümünün, kaset olayına kadar Deniz Baykal’a da toz kondurmamaya çalıştıklarını bir kenara bırakalım. Yine içlerinden büyük çoğunluğunun, aslında bu ülkenin yoksul ve yoksunlarının dertleriyle pek fazla alakadar olmadıklarını, toplumdan ziyade devlet, hatta “rejim” için kaygılandıklarını da bir kenara bırakalım. Ve şöyle bir toparlama yapalım: AKP iktidarıyla birlikte ekonomik, siyasi, kültürel iktidarlarını yitiren bazı kişi, tabaka ve kurumlar, sırf iktidarlarını yeniden kazanabilmek için öteden beri CHP’ye sarılmış durumdalar ve Baykal’ın beceremediğini Kılıçdaroğlu’nun yapmasını umuyorlar. Bu tür kişilerin özünde sol ile herhangi bir ilişkileri olmadığı veya bir zamanlar varsa bile bunu çoktan rafa kaldırmış oldukları açıktır. Dolayısıyla CHP’nin geleceğinin, bir ölçüde bu tür kişi ve çevrelerden arınıp arınmayacağıyla doğrudan ilintili olduğunu söyleyebiliriz.


Bariz bir tutukluk

Kılıçdaroğlu’na zaman tanınmasından yana olanlara dönecek olursak; evet, esas itibariyle haklılar. Bu kadar beklenmedik bir şekilde genel başkan olan Kılıçdaroğlu’na belli bir kredi açmak kadar normal bir şey olamaz. Fakat yine de onun gibi siyasi tecrübesi olan bir kişinin, bu kadar tarihi bir konuşmada verdiği mesajlara daha fazla özen göstermesini beklemek de normaldir. Başından beri ısrarla vurguluyorum: Kılıçdaroğlu gibi bir ismin, Cumartesi günkü konuşmasında Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla kalıcı bir şekilde çözüm arzu ve iradesini dile getirmemiş olmasını; hatta “Kürt” sözcüğünü hiç kullanmamış olması anlamakta şahsen zorlanıyorum. 2010 yılının Türkiyesi’nde merkez solda yer alıp “iktidara koşma” iddiasındaki yeni bir lider, ilk konuşmasında bu konuya değinmeyecek de ne zaman değinecek? Bugün “Kürt” demeden Türkiye’de solda olmak mümkün olabilir mi?

Sonuçta Kılıçdaroğlu’nun bu ve benzeri “netameli” konulara girmemesinin bilinçli bir tercih olduğu ortada. Ancak bu tercihin yanlış olduğu da açıktır. Kendisinin ekonomik konulardaki çıkışlarından sarsılan iktidar partisinin (ve onun kayıtsız şartsız destekçilerinin) onun bu ürkekliğini alabildiğine sömürdüğünü görüyoruz. Ki Kılıçdaroğlu bu tür konulara açık ve net bir şekilde el atmadığı ve yolsuzluklar konusunda gösterdiği inandırıcılığı bu alanlara taşıyamadığı müddetçe hep zorlanacaktır.


Açmaz

Bu noktada “zaman tanıma” konusuna geri dönebiliriz. Doğru, Kılıçdaroğlu’nun zamana ihtiyacı var ve ona bunu tanımamak çok büyük haksızlık olacaktır. Ancak kendisinin bu konulara el atmak diye birderdi yoksa, diğer bir deyişle, CHP Parti Meclisi’ne yeni katılan bazı isimler gibi “Kürt sorunu” yerine sosyo-ekonomik temelli bir “Güneydoğu sorunu” ve burdan türemiş bir “terör sorunu” olduğuna inanıyorsa, ki konuşmasında bu tür işaretler vardı- o zaman kendisine zaman tanımak, zaman kaybetmekten başka bir anlama gelmeyecektir.

Bildiğim kadarıyla Kılıçdaroğlu, “Kürt sorunu”nun var olduğunu düşünüyor ancak CHP tabanı ve kadrolarında böyle bir sorunun varlığını inkar etme yaklaşımının giderek güçlenmekte olduğunu da biliyoruz.

Şimdilik, Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki tutukluğunun kendisinden değil de, bu reddedilemez olgudan kaynaklandığını ummaktan başka yapılacak bir şey yok.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.