Kriz o kadar derin ki söz tükendi
.
İnsanın aklı almıyor: Bu kadar vahim bir siyasi krizin içinden geçen bir ülkede siyaset nasıl olur da bu kadar dibe vurabilir? Baksanıza Ankara’da yaprak kımıldamıyor. Örneğin Başbakan Erdoğan geçen hafta GAP Eylem Planı için Diyarbakır’a girip TBMM Grubu’nu toplamamıştı. Dün de milletvekilleriyle hafta sonu Kızılcahamam’da olduğu gerekçesiyle Grup toplantısını yine iptal etti. Peki “Kızılcahamam’da ne demişti?” diye sorulacak olursa akılda kalan tek cümle “Durmak yok, yola devam”dı. Dün DTP Genel Başkanı Emine Ayna’nın uçağı rötar yaptığı için bu partinin milletvekilleri de toplanamadı. Bu nedenle parti içindeki “şahinler-güvercinler” çatışmasının hangi aşamaya geldiği yolunda nabız tutma imkanından mahrum kaldık.
CHP lideri Baykal da, Önder Sav’ın savlarının asılsız çıkması nedeniyle eski havasında değildi. Bir de bunlara CHP-Kanaltürk ilişkisi üzerine yeni yayınlanan (veya basına yeni servis edilen) belgeler eklenmişti. Baykal yine de Başbakan Erdoğan’a tehditvari bazı şifreli mesajlar yollamaktan geri kalmadı. CHP Lideri’nin şu ana kadar gündeme gelmemiş bazı yolsuzluk iddialarını ima ettiğini düşünebiliriz, ancak son Sav olayından sonra CHP ve Baykal’ın inandırıcılığı ciddi oranda zayıflamış durumda.
Salı günleri TBMM’de ilk konuşmayı MHP Lideri Bahçeli yapar. Kendisini aylardır izliyorum ve dile getirdiği birçok siyasi görüşe hiç ama hiç katılmasam da konuşmalarına gösterdiği özeni, olaylara sistematik ve analitik yaklaşımını genel olarak takdir ediyorum. Ama dün öncekilerden farklı bir Bahçeli vardı. Daha tutuktu, daha az mesaj verdi. Kuşkusuz bunda, Sav olayında CHP’ye destek vermiş olmalarının burukluğunun da etkisi olmuştur.
Ama esas sorun galiba şu: Türkiye’de artık söz tükendi. Herkes nefeslerini tutmuş Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinin vereceği kararı bekliyor. Kimse konuşmuyor çünkü bundan böyle edilecek sözlerin, atılacak adımların 11 yargıcın kararında etkili olamayacağı kanısı epey yaygın.
Dün AKP kulislerinde birçok milletvekiliyle sohbet etme imkanı buldum. Çok azı pozitifti. Büyük bir çoğunluğu partilerinin kapatılmasının ülkeye getireceği zararları (çoğunlukla ekonomiye vurgu yapıyorlar) sıralayıp Yüce Mahkeme’nin bunları herhalde hesaplayacağı temennilerini dile getirdiler. İçlerinden bir tanesi çok iddialı konuştu: “Eğer kapatma kararı çıkarsa, bu Menderes ve arkadaşlarının idam kararından daha vahim sonuçlara yol açar ve vebali ondan da büyük olur.”
AKP kapatılırsa ne olur? Birçok kez yazdım. Kesinlikle arzu etmiyorum, bunun Türk demokrasisine ve ülkeye zarar vereceğine inanıyorum ama AKP’nin kapatılacağını düşünüyorum. O zaman “peki AKP kapatılırsa ne olur?” sorusu karşımıza çıkıyor. Buna yanıt bulmak için son Sav olayına yakından bakmak işimizi kolaylaştırabilir.
Hatırlayalım: CHP Lideri Deniz Baykal, geçen hafta bugün, tek kelimeyle “tarihi” bir konuşma yaptı. Haber kanallarının canlı yayınladığı bu konuşmada hükümetin, ana muhalefet partisinde kanun dışı dinleme yaptığını ve bu yolla elde ettiği bilgileri yandaş medyaya servis ettiğini söyledi. “İddia etti” demiyorum, çünkü kendinden çok ama çok emindi. Baykal’a inanan medyanın ABD’deki Watergate Skandalı’na benzettiği olayın doğru çıkması durumunda hükümetin epey sarsılacağı kesindi.
Ertesi gün bu konularda uzman bir dostumu aradım ve kendisine Baykal’ın genellikle doğru kabul edilen açıklamalarını sordum. Bana kesin bir şekilde Baykal’ı inandırıcı bulmadığını söyledi ve şu noktaları vurguladı:
1) Daha önce yapılan ve youtube’a yüklenen, bazı subaylar, bir savcı ve eski YÖK Başkanı’nın “ortam dinlemeleri”nin ardında örgütlü bir yapı var. Ama burda aynı şey söz konusu değil.
2) Çünkü Sav’ın valiyle konuşması, öncekilere kıyaslanmayacak ölçüde sıradan.
3) Hükümet gerçekten CHP’yi dinletiyorsa bunu, bu kadar basit bir olayla deşifre etmezdi.
4) Diyelim ki böyle oldu, sızdırma Vakit’e değil, merkezde bir yayın organına yapılırdı.
Uzman dostuma “peki ne olmuş olabilir?” diye sorduğumda, “herhalde Sav, telefonunu açık bırakmış” gibi inanılması güç izahta bulundu. Ben de NTV’de Mirgün Cabas’la yaptığımız “Yazı İşleri” programında, bu olayın hiç de iddia edildiği gibi çıkmayabileceğini ve hal böyle olursa, dinleme konusundaki bütün vahim iddiaların da karambole gidebileceğini söyledim. Bunun böyle olduğunun anlaşılması için de bir hafta bile geçmedi. CHP’nin böylesine hassas bir konuda sergilediği acelecilik, acemilik ve sorumsuzluk ortada. AKP kapatılırsa MHP, DTP ve diğer partilerin oyları ne olur, bilmem ama, CHP’nin böylesi bir gelişmeden hiçbir şekilde istifade edemeyeceğini düşünüyorum.
Özetle: Baykal’ın yerinde olsam AKP’nin kapatılmaması için elimden geleni yapardım.