Kritik birkaç gün
.
Ne zamandan beri iç içe geçmiş olan PKK ve Kürt sorunlarında son derece kritik günler yaşıyoruz. Pazartesi günü PKK’nın “eylemsizlik” kararını uzatmasıyla birlikte yeniden yeşeren umutların sahici olup olmadığını anlamamız için, Abdullah Öcalan’ın, içlerinde Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı, eski milletvekili Aysel Tuğluk’un da bulunacağı avukatlarına neler söyleyeceğini bilmemiz gerekiyor. Normalde Çarşamba günü gerçekleşmesi gereken bu görüşme “kötü hava koşulları yüzünden”, yani sudan bir bahaneyle Pazartesi gününe ertelendi. Bu ertelemelerin aslında, Öcalan’ın dışardaki taraftarlarına vereceği talimatları hazırlayamamış, daha açık söylemek gerekirse, devlet adına kendisiyle görüşen kişilerle bu konuda tam bir mutabakata henüz varamamış olmasından kaynaklandığını ileri sürebiliriz.
Öcalan’ın gücü
Öcalan’la devlet adına kimler görüşüyor, bilmiyoruz. Görüşmelerin ana eksenini PKK’nın silah bırakması olduğunu tahmin edebiliyoruz fakat bunun nasıl gerçekleşebileceği konusunda da bilgi sahibi değiliz. Ancak şunu çok iyi biliyoruz: Bugün PKK’yı silah bırakmaya ikna edebilecek tek güç Öcalan’ın kendisidir. PKK’nın herhangi bir yöneticisi, ister Murat Karayılan, ister Cemil Bayık, ister Duran Kalkan veya bir başkası olsun, kendi başlarına böyle bir karar alamaz, alsalar bile hayata geçiremezler. Olmaz ya, Öcalan kendilerini serbest bıraktığını, hiçbir şeye karışmayacağını ilan etse bile, herhangi bir PKK liderinin bu yönde bir karar alması durumunda örgüt içinde bölünmeler yaşanır ve silahta ısrar edenler, çok daha acımasız ve daha vahimi “denetimsiz” bir şekilde terör eylemlerini tırmandırabilirler. Eğer birileri, “PKK’nın parçalanması Türkiye’nin hayrına olur” diye düşünüyor ve bu yolda bazı projeleri hayata geçirmeye çalışıyorlarsa, yaptıklarının ülkeye getireceği zararları ya hesaplayamıyorlar ya da bilerek bu yanlışı tezgahlıyorlar demektir.
Öcalan’ın sınırları
Kürt siyasi hareketinde tek otorite olarak Öcalan gözüküyor ancak onun gücünü de fazla abartıp mutlaklaştırmamak gerekiyor. Eninde sonunda 10 yılı aşkın bir süredir içerde olan Öcalan’ın, PKK’nın bu süreçte yaşadığı değişim ve dönüşümleri tüm boyutlarıyla kavrayabilmesi düşünülemez.
Avukatlarının, ailesinden ziyaretçilerinin ve devlet adına kendisiyle düzenli bir şekilde temas kuran kişilerin anlattıklarıyla konuya bir ölçüye kadar vakıf olabilir fakat Ortadoğu gibi alabildiğine karmaşık ve entraikalarla dolu bir coğrafyada PKK’nın nasıl varkalabildiğini tüm yönleriyle çözümleyebilmesi zor olacaktır. En önemlisi, kendi örgütünde kimin aslında kim olduğunu, kimlerin kimlerle ne tür açık, yarı-açık ve gizli ilişkiler geliştirdiğini tam anlamıyla bilmesi epey güçtür.
Hal böyle olunca, Öcalan’ın “silah bırakma” veya en azından başlangıç için “eylemsizliği uzatma” ve “ülke içindeki silahlı militanların Irak’a çekilmesi” gibi kararlar alması durumunda bile bunların hayata geçirilmesinin pek kolay olmayacağı ortadadır. Örgüt içinde kimileri, bir şekilde ilişkide oldukları ve çözümü kesinlikle istemeyen bazı odakların teşvikiyle böyle bir süreci pekala baltalayabilirler. Hatta hiçbir odakla belirgin bir ilişki içinde olmamalarına rağmen, sırf Kürt davasına kendi yükledikleri anlamlar nedeniyle “silaha devam” diyecekler çıkabilir ki dü,nyanın dört bir tarafında bu tür örneklere fazlasıyla tanık olduk. Bir de tabii ülke içinde bu tür bir gelişmeden rahatsız olup onu sabote etmek isteyenler çıkacaktır ki yakın geçmişimizde bunun sayısız örneğini gördük. AKP hükümetinin son üç yılda devlet içinde denetimi büyük ölçüde eline almış olduğunu düşünürsek, bu ihtimalin azaldığını, ama kalkmadığını söyleyebiliriz.
Bütün risklere ve zorluklara rağmen eğer Öcalan PKK’nın silahsızlanması noktasına gelirse, bu hiç kuşkusuz Türkiye için çok olumlu olur. Daha sonra çatışmanın tüm tarafları elbirliğiyle barış önüne çıkarılan engelleri kaldırmak için kolları sıvayabilirler.
Son günlerde peşpeşe yaşanan gelişmeler bana böylesine kritik bir eşikte olduğumuzu düşündürtüyor. Fakat Habur örneğinde olduğu gibi, taraflar eğer süreci iyi yönetemezlerse PKK ve Kürt sorunları daha da şiddetlenmiş ve çöüzümü iyice zorlaşmış bir şekilde karşımıza çıkabilirler.