Komünizm ölse bile anti-komünizm ölmez
.
1 Mayıs kutlamasına 1976 yılında katıldım. Daha 14 yaşındaydım ve Galatasaray Lisesi’nde birlikte okuduğumuz birkaç arkadaşla Taksim Meydanı’nda, ‘solcu olmayı seçmekle ne kadar doğru bir şey yapmış olduğumuzun’ tadını çıkarmıştık. Ertesi yıl yine aynı meydandaydık ve daha kalabalıktık. Ve o gün, dünyanın neresinde olursanız olun, solcu olmanın öncelikle bedel ödemek olduğuna bir kez daha acı bir şekilde tanık olduk. Çünkü sol veya sosyalizm/komünizm nasıl bir realiteyse, sol ve sosyalizm düşmanlığı, anti-komünizm daha sert ve kesif bir olguydu.
Zamanla tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sol çok ciddi bir manada geriledi; belirleyici olmaktan çıktığı gibi siyasi hayatın akışına herhangi bir etkide bulunamaz durumlara geldiği oldu. Öyle ki öldüğü bile ilan edildi. Ama ilginçtir, solun öldüğünü iddia edenler sol düşmanlığından, anti-komünizmden hiç ama hiç vazgeçmediler. Ülkemizde bunu her 1 Mayıs öncesi yaşar hâle geldik. “Yasaklamak yasak olacak“ sloganıyla iktidara gelen ve yaklaşık 12 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP, yoğun mücadeleler sonucu 1 Mayıs’ı bayram ilan etmek ve Taksim’i kutlamalara açmak zorunda kaldı. Ancak sorunsuz iki kutlamanın ardından Taksim’i kapatarak durduk yere gerilim yarattı, yaratıyor.
Polis devreye girince...
Gerekçe malum: “Yasa dışı örgütlerin güvenlik güçlerine saldıracağı yolundaki istihbaratlar.“ Kendimi bildim bileli, iktidarda hangi parti olursa olsun solu engellemek isteyenler bu mazeretin arkasına sığınıyor. Hâlbuki, en son Berkin Elvan‘ın cenaze töreninde gördüğümüz gibi, sol ile ilişkili her kişi ve kuruma karşı tepeden tırnağa önyargılı yaklaşımlarıyla bildiğimiz güvenlik güçleri ortada olmadığı zaman olay filan çıkmıyor.
Bugün İstanbul, devletin anlamsız inadı nedeniyle yine gergin bir gün yaşayacak. Olay çıksın ya da çıkmasın, bu gerginliğin faturası devlet tarafından yine sola kesilecek. Zaten büyük ölçüde hükümetin kontrolündeki medya da muhtemelen bu kampanyaya dâhil olacak. Ve yaratılan suni gerginlik iktidar partisi tarafından muhtemelen cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi kampanya malzemesi olarak kullanılacak.
Kısa vadede belki kazançlı çıkarlar ancak uzun vadede bu tür yasaklamalar aleyhlerine olacaktır. Yine de tabii ki kendileri bilir.
Türkiye’de 1 Mayıs Taksim Meydanı’dır ve kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın bunu değiştirmek mümkün olamayacaktır.
1 Mayısınız kutlu olsun!
Kişisel bir not: Türkiye’de ve dünyada solculuğun tarihinin tertemiz olduğunu iddia edecek değilim. Sol, sosyalizm, komünizm vb. adına nice kötülükler yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. Ama bir bütün olarak baktığımda tercihimi soldan yana yapmış olmaktan memnunum, sağcı olmamak çok iyi bir şey.
Ankaralı meslektaşlarımıza veda
Gazeteciler olarak çok kötü bir dönemden geçiyoruz ve gazetemiz de bundan doğrudan etkileniyor. Son olarak Ankara büromuzdan bazı arkadaşlarımız işlerini kaybetti, bazıları da Milliyet Gazetesi’ne geçti. Önceki gün Ankara’daydım ve arkadaşlarımın, meslektaşlarımın stresine bizzat tanık oldum. Yaşananlar çok üzücü. Daha üzücü olan, bu kötü günlerin geride kalabileceğine dair herhangi bir işaretin ortalıkta gözükmemesi. Halbuki Türkiye’nin özgür, bağımsız ve cesur medyaya her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Sonuçta hep birlikte kahroluyoruz.