Kara harekatı Türkiye’nin içine nasıl yansır?
.
Dün, Kuzey Irak’taki PKK varlığına yönelik bir kara harekatının bölgedeki dengeleri nasıl etkileyeceğini tartışmaya çalıştık. Bugün çok daha çetrefil ve hayati bir soruyu ele alacağız: Eğer bir kara harekatı yapılırsa, bu Türkiye’nin içine nasıl yansır, ne gibi sonuçlara yol açar?
Öncelikle şunu kabul edelim: Orta ve uzun vadede sonuçları ne olursa olsun kara harekatının kısa vadede Türkiye’nin iç barışına katkısı olmayacağı, zaten varolan siyasi kriz ve çatışma ortamını daha da derinleştireceği kesin. Çünkü, kim ne derse desin PKK’nın ülke içinde çok derin toplumsal kökleri; ayrıca hem yasal, hem yasadışı alanlarda güçlü örgütlenmeleri var.
İşte PKK ile bir şekilde ilintili bu çevreler uzun zamandır bir kara harekatı olasılığına karşı kendilerince hazırlıklar yapıyorlar. Hava operasyonlarını protesto eylemlerinin cılız geçmesi kimseyi yanıltmasın, kara harekatının başladığı anlaşıldığı andan itibaren ülke çapında etkili ve buna bağlı olarak çatışmalı gösterilere tanık olabiliriz. Nitekim son olarak Batman’da yaşananlar ve DTP’lilerin daha sonra polisin müdahalesini protesto için düzenledikleri gösteriye halkın yoğun ilgisi ortamın daha şimdiden iyice gerginleştiğinin kanıtlarıydı.
Protestoların sadece sokaklarla sınırlı kalmayacağı, örneğin DTP’li milletvekillerinin konuyu Meclis kürsüsüne taşıyacakları da muhakkak. Böylesi bir durumda, DTP’lilerin TBMM’de iyice tecrit edilecekleri ve bütün bu gerginliklerin söz konusu partiyi Anayasa Mahkemesi’ndeki davasında iyice zor durumda bırakacağı da öngörülebilir.
Protestoların çapı
Hiç kuşkusuz ülke içindeki protestoların nitelik ve niceliği, muhtemel bir kara harekatın kapsamı, süresi ve şiddeti tarafından belirlenecektir. Eğer “sembolik” bir harekatla yetinilirse itirazlar da “sembolik” düzeyde kalır. Ancak Türk ordusu, lider kadrosu dahil, PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığını topyekun tasfiyeyi hedefler ve harekatın kapsamını, süresini ve şiddetini bunu uygun olarak planlarsa, Türkiye buna paralel bir protestoya hazır olmak durumundadır.
Bu noktada PKK’nın içerdeki dağ kadrolarının çatışmayı Türkiye içine taşımak için ellerinden geleni yapacaklarını kestirebiliriz. Daha önemlisi PKK’nın bizzat kendisi veya TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) gibi taşeron örgütler büyük şehirlerde, patlayıcı maddeler kullanarak terör eylemleri düzenlemek isteyebilirler.
Büyük şehirler için söz konusu olan bir diğer ihtimal, PKK ile doğrudan ilişkileri olsun olmasın, bazı gençlerin, daha önce araç yakma olaylarında olduğu gibi, sivillere yönelik küçük çaplı bazı şiddet eylemlerine girişmeleridir.
PKK’nın yıllardır bir “Türk-Kürt çatışması” çıkartmayı, bir şantaj unsuru olarak kullandığı akıllardan çıkmamalı. Eğer K. Irak’taki örgüt liderleri, sonlarının yaklaştığı gibi bir duyguya kapılacak olurlarsa pekala bazı “kıyamet senaryoları” nı yürürlüğe sokmak isteyebilirler.
Kısa, orta ve uzun vadeler
Bir kara harekatının PKK’ya ciddi darbe indirebileceğini kabul etmekle birlikte, örgütün bütünüyle tasfiyesini sağlayamayacağını düşünüyorum. Çünkü daha önce defalarca benzer operasyonlar düzenlenmiş olmasına rağmen PKK varlığını sürdürüyor. Bu sefer ABD ve AB gibi büyük merkezlerin de kısmi destek ve onayına sahip olan Ankara, öncekilere rağmen daha ileri noktalara gidebilir, ancak “mutlak başarı” nın yine çok güç, hatta imkansız olduğu söylenebilir.
Kara harekatının yaraya merhem olmayacağını savunmakla birlikte böylesi bir girişimin PKK’nın ekmeğine yağ süreceği yolundaki tahlilleri de abartılı buluyorum.
Sonuçta sınırlı süreli ve dar kapsamlı bir harekatın söz konusu olacağını, bunun PKK’yı sarsacağını ama devirmeyeceğini, bu arada Türk kamuoyuna da moral destek vereceğini öngörebiliriz. Ankara böylesi bir operasyonla, Irak Kürtlerine, PKK’ya örtülü ya da açık desteklerini sürdürmelerinin bedelinin ağır olacağını da göstermek isteyecektir.
Fakat harekat yapılır ve belli bir sğre sonra PKK yine Irak’tan sızıp Dağlıca gibi etkili saldırılar gerçekleştirirse işlerin iyice karışacağı da ayrı bir gerçek olarak önümüzde duruyor.