İstifası yanlıştı, dönmesi de yanlış olur
.
Baykal’a daha ilk günden yapılan istifa çağrıları ve baskıları yanlıştı, CHP Lideri’nin ister bu baskılardan bunaldığı için, isterse başka bir nedenle olsun genel başkanlıktan istifası da aynı ölçüde yanlış olmuştur. Eğer ortada Baykal’ın da söylediği gibi “alçakça bir komplo” varsa -ki kesinlikle doğru bir tespit- bununla mücadele etmenin yolu, komplocuların ilk hedeflerinden biri olduğunu kestirmekte zorlanmayacağımız, istifa değildi, olmamalıydı. Ama oldu. Sonuçta istifa tek taraflı bir olgudur ve Baykal eğer istifa ettiyse, kararına saygı duymaktan başka bir şey yapmanın anlamı olamaz. Peki bundan sonra ne olacak? Gün boyu televizyonlarda yapılan yorumlara kulak kabarttığımızda kabaca üç öngörü öne çıkıyor:
1 “Baykal’ın istifası uzun sürmez. Kongrede, tabandan gelen ısrarlara daha fazla direnemeyip yeniden aday olur ve daha güçlü bir şekilde CHP’yi yönetmeye devam eder” diyenler;
2 “Kongreden bir ‘emanetçi’ genel başkan çıkar ve ilk fırsatta, bu kişi bir bahaneyle görevini Baykal’a devreder, daha doğrusu iade eder” diyenler;
3 “Kongreden çıkacak olan ‘emanetçi’ genel başkan götürebildiği kadar bu görevi sürdürür ama partinin gerçek lideri hep Baykal olarak kalır” diyenler.
Geri döner mi?
İlk iki eğilimin ağır bastığı muhakkak. Hatta iktidar partisinin Baykalsız bir CHP’yi arzulamadığını, onun istifasını geri almasını arzuladığını ileri sürebilir; buradan hareketle Başbakan Erdoğan’ın, Baykal’ın suçlamalarına verdiği aşırı sert cevabı, AKP Lideri’nin rakibini minderde tutma gayreti olarak da yorumlayabiliriz. Erdoğan’ın çıtayı beklentinin ötesinde yükselttiği, bu amaca uygun olarak Baykal’ın kasetteki görüntüleri “yalanlamadığını”, daha ileri giderek “yalanlayamadığını” söylemiş olduğu hesaba katılırsa Baykal’ın onunla eşit şartlarda mücadele edebilmesinin ilk akla gelen yolunun, genel başkanlığı bırakmamak olduğu söylenebilir.
Gerek kendi partisi, gerekse iktidar partisinden gelen doğrudan ve dolaylı baskılara rağmen Baykal’ın istifasını geri alacağını düşünmüyorum. Ne var ki bu istifanın, Baykal için genel başkanlığa veda anlamına gelmekle birlikte siyasetten çekileceği anlamına gelmediği kanısındayım. İstifadan şu ya da bu nedenle, şu ya da bu şekilde geri dönmenin doğurabileceği derin hasar yüzünden Baykal ve kurmaylarının CHP’de yeni bir dönemin kaçınılmaz olduğunu kabullenmeleri ve buna uygun yeni düzenlemelere gitmeleri gerekiyor.
“Emanetçi genel başkan” daha önce başka partiler tarafından denenmiş ve yararsız, hatta zararlı olduğu kanıtlanmış bir yöntem. “İlk fırsatta yerini Baykal’a iade edecek düşük profilli genel başkan” da CHP’ye zaman, enerji ve ümit tüketimine yol açacağı için uygun bir yöntem olmayacaktır.
Geçiş dönemi formülü
O zaman geriye hangi seçenek kalıyor? Açıkçası şu ana kadar böylesi bir “altın formül” ortada gözükmüyor. CHP’nin önümüzdeki kongreden Baykal’ın işaret edeceği, en azından onaylayacağı bir isimin genel başkanlığıyla çıkacağı kesindir. Yeni genel başkanın, hem Baykal’ın gölgesinde kalacağı, hem de eskisine göre daha güçlenmiş bir genel merkezle çalışmak durumunda olacağı da muhakkaktır. Ancak açık olan bir başka husus, bu kongrenin CHP için bir “geçiş kongresi” olacağıdır. Belki de zamanından çok önce yapılacak ikinci bir kongreyle CHP’nin gerçek yeni çehresine kavuşabileceğini öngörebiliriz. Bu yüzden CHP liderliğinde gönlü olan ve buna ulaşma şansı bulunan isimlerden herhangi birinin şu aşamada ileri atılıp kendi önünü kapatmasını beklemek doğru olamayacaktır. Fakat “geçiş dönemi” formülünün de çok ciddi bir kusuru var. Söz konusu geçiş döneminde en azından Anayasa paketi referandumu ve belki de bir genel seçim yaşayabilir Türkiye. Bu yüzden CHP’nin (ve tabii Baykal’ın) elini çabuk tutup bu partiyi belli bir süre sahiden yönetecek kadroyu bir an önce belirlemesi gerekiyor.