Şampiy10
Magazin
Gündem

İnsani duruş, siyasi duruş

.

ABONE OL
Vatan Haber

Dünyada ne çok acı var! Daha acı olanı, insanların acılar arasında tercih yapması, acıları yarıştırması. (Başkalarının acılarından kendilerine mutluluk devşirmeye çalışanlar hakkında pek fazla söze gerek bile yok.)

“Acıları yarıştırma”ya gelince: Herhangi bir siyasi davaya taraftar/destekçi toplayabilmenin kabaca iki yolu bulunuyor: İnsanların ya zihnine ya da kalbine seslenmek. Zihne hitap derken söz konusu davanın esas olarak siyasi olarak “haklılığını”; kalplere hitaptansa o davayı yürüten/sahiplenenlerin çektikleri acıları anlatmayı kastediyorum. Kuşkusuz insanların hem zihinlerinde, hem de kalplerinde karşılık bulan davalar daha güçlü oluyor ama bunların sayısının çok fazla olduğunu söylemek zor. Sonuçta kendi davalarına daha fazla taraftar/destekçi çekmek isteyenler kendi acılarının dışındaki acıları yoksaymak veya önemsizleştirmek için çaba harcıyorlar ki son günlerde ülkemizin gündeminde ciddi yer işgal eden Suriye/Kürt sorunu/terör/Filistin gibi konularda bu yarıştırmayı görmek mümkün. Halbuki bir insan hem Esad rejiminin katlettiği Suriye halkına, hem İsrail devletinin zulmünden bir kez daha muzdarip olan Filistinlilere, hem açlık grevindeki Kürt mahpuslara, hem helikopter şehitlerine aynı anda üzülebilir. Üstelik Suriye halkının yanında olmak için silahlı Suriye muhalefetinin, Filistinlilerin yanında olmak için Hamas’ın, açlık grevi eylemcilerinin yanında olmak için PKK’nın, şehit askerlerin yanında olmak için devletin politikalarını benimsemeniz de gerekmez.

Acı sömürüsü

Çünkü herhangi bir siyasi olay karşısında kalbiniz ve zihniniz (aklınız) pekala aynı şekilde düşünmeyebiliyor. Hatta son 20 yılda dünyayı ve insanlığı ciddiye alanların sık sık kalp ve akıl bölünmesi yaşadığına tanık oluyoruz. Bunun temel nedenlerinden biri bazı insanlık dramlarını sonlandırmak için ortaya atılan çözüm önerilerinin başka (ve belki de daha büyük) dramlara yol açma ihtimalinin fazla olması.

Yaşadıkları mağduriyetler, çektikleri acılarla insanların kalplerini kazandıklarını gören bazı kişi/çevre/odak/devletler, bunun kendilerine geniş bir meşruiyet alanı açtığı düşüncesiyle her eylemlerinin alkış alacağına inanarak çok büyük yanlışlar yaptılar. Öyle ki, örneğin Saddam Hüseyin’in kendi halkına reva gördüğü zulme insani nedenlerle karşı çıkıp ABD öncülüğündeki koalisyonun Irak’ı işgaline siyasi ve yine insani nedenlerle karşı çıkan çok kişi oldu. Keza 11 Eylül terör saldırılarında hayatlarını kaybedenler için derin üzüntü duymakla birlikte Washington’un bunları gerekçe gösterip küresel çapta gözü dönmüş bir savaş yürütmesine isyan edenlerin sayısı da fazlaydı.

Dengesini kaybedenler

Sözü iki ayı geçmiş olan cezaevlerindeki açlık grevlerine getirmek istiyorum. Daha önce de belirttiğim gibi eylemcilerin üç talebinin de haklı olduğu ama bunları istemenin yolunun açlık grevi olmadığı düşüncesindeyim. Ama siyasi olarak doğru bulmadığım bir eylemin insani yönünü görmezden gelmem mümkün değil. Mahpuslar her geçen gün ölüme daha fazla yaklaşıyor ancak ortada çözüm yolunda pek bir ışık göremiyoruz. Üstelik Başbakan Erdoğan ısrarla “açlık grevi yok, şov yapıyorlar” diyerek en ufak bir insani ortak paydanın oluşmasına da izin vermiyor.

Açlık grevlerine karşı insani duruş ile siyasi duruş arasında bir denge kuramayan, hatta kurmak dahi istemeyen çok kişiyle karşılaşıyoruz. Bunlardan sadece birisine buradan teessüflerini bildirmek istiyorum. 1985 yılında, gazeteciliğe başladığım Nokta Dergisi’nde tanıştığım Salih Memecan ile o tarihte de farklı siyasi görüşlere sahiptik, bugün de öyleyiz. Yakın dönemdeki birçok karikatürünü hiç beğenmedim, eminim o da benim yazıp söylediğim çoğu şeyden hoşlanmıyordur. Ama açlık grevi üzerine çizdiği dünkü karikatürü tanıdığım Salih’e hiç ama hiç yakıştıramadım. Herhalde kendisi de sonra çok utanmıştır.

Umarım onun küstah alaycılığına cezaevlerinden dramatik bir tekzip gelmez.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.