Şampiy10
Magazin
Gündem

İki ucun da hırpalanacağı bir dava süreci

.

ABONE OL
Vatan Haber

Ergenekon Davası’nın ilk gününde yaşananların şaşırtıcı olduğu söylenemez. Soruşturma süresince o kadar çok hata ve ihmalle karşılaştık ki dört dörtlük bir mahkeme düzenine ilk günden geçilmesi mucize olurdu. Hiç kuşkusuz birkaç gün içinde işler bir ölçüde rayına oturacaktır. Fakat o zaman da kamuoyunun ilgisinin bir ölçüde azalacağını öngörebiliriz. Dolayısıyla onca masraf, hazırlık ve reklama rağmen dün Silivri’de yaşanan organizasyon bozukluklarının, davanın zaten sorunlu olan imajına belli ölçülerde gölge düşürdüğü açıktır.

Ancak bütün hata ve eksikliklerine rağmen Türkiye için son derece hayati bir davaya tanıklık ettiğimizi asla akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bu davanın, yıllardır devletin içine çöreklenmiş “mafyavari bir terör örgütü”nün tasfiyesini hedeflediğini düşünenler heyecanlanmakta sonuna kadar haklılar. Eğer onların söyledikleri doğruysa devlet ilk kez kendi içinde ciddi bir hesaplaşmaya girmiş demektir ve bunun ucunun nereye varacağı son derece önemlidir.

Ergenekon’un bir “AKP yalanı” olduğuna, hükümetin bu yolla ulusalcı muhalefeti tasfiye etmek istediğine inananlar için de bu dava kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Eğer Ergenekon sanıkları kendilerini mahkemede sağlam ve inandırıcı şekillerde savunurlarsa komployu tersine çevirebilir ve AKP’yi pekâlâ sarsabilirler.

Tabii bir de arada kalanlar var. Ergenekon’u abartılı olmayan bir şekilde önemseyen, sürecin evrensel hukuk ilkelerine uygun bir şekilde sürmesini dileyen ve sonuçta demokrasinin kazanmasını isteyenler de samimi bir şekilde dün başlayan davanın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorlar.

İlk gün yaşananlara bakıp kimin arzusunun gerçekleşebileceğini kestirebilmek çok zor. Eninde sonunda hukuki bir süreç başlamış durumda ve “yargı bağımsızlığı”, “yargının tarafsızlığı” gibi konularda dile getirilen kaygı ve eleştirileri bir aşamadan sonra geri plana itip evrensel hukuk normlarına uygun adil bir yargılamanın yaşanacağını arzulamak ve kabul etmekten başka yapabileceğimiz pek bir şey yok.

Ulusalcıların krizi

Buna karşılık davanın nasıl bir siyasi zeminde başladığını ve bundan böyle yol alabileceğini pekâlâ tartışabiliriz. Mesela başlangıç için şu soru işlevsel olabilir: Cezaevine toplanmış ulusalcı kalabalıklar davanın seyrine etki edebilirler mi?

İlk gün ortaya çıkan tabloya göre bu sorunun cevabı “kesinlikle hayır” olacaktır. Bilindiği gibi Ergenekon soruşturmasına karşı muhalefet, her yeni dalgayla geriledi. Hurşit Tolon ve Şener Eruygur gibi emekli orgenerallerin gözaltına alınması ve TSK’nın buna alenen itiraz etmemesiyle tam bir kopuş yaşandı. “Dışarda” muhalefet örgütleyebilecek ender isimlerden Tuncay Özkan’ın da tutuklanmasıyla ulusalcıların hareket kabiliyeti büyük ölçüde tahrip edildi.

Sivil alanda epey zor duruma düşen ulusalcılar, Org. İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olmasının ardından Tolon ve Eruygur’a bir generalin resmen ziyaretçi olarak gönderilmesiyle bir ölçüde umutlandılar fakat bunun devamı gelmedi. Hatta ilk kez muvazzaf subaylar da gözaltına alındı.

PKK’nın eylemlerinin de ulusalcıları bir ölçüde kıpırdattığı söylenebilir fakat Genelkurmay’ın terörle mücadele konusunda hükümetle uyum içinde çalışıyor görüntüsü önceki örneklerin aksine, Irak Kürtleriyle resmi ilişkiler kurulmasına hiç itiraz edilmemesi ulusalcıların elini iyice zayıflattı.

Sonuç olarak, ulusalcı hareket Cumhuriyet Mitingleri günleriyle asla kıyaslanamayacak ölçüde zor bir dönemden geçiyor. Bu nedenle Ergenekon Davası’nı kendileri için bir kriz olmaktan bir fırsata dönüştürme imkân ve şansları pek olacağa benzemiyor. AKP’nin de bu dava sayesinde muhaliflerini bütünüyle sindirebileceğini düşünmüyorum. Sonuçta iki ucun da hırpalanacağı bir dava süreci başlamışa benziyor. Peki demokrasi ve hukuk devleti mi kazanacak?

Bu soruya tereddütsüz “evet” cevabı verebilmek de maalesef çok zor.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.