Şampiy10
Magazin
Gündem

Hükümetin açılım yanlışları

.

ABONE OL
Vatan Haber

İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklı: On yılların sorununun birkaç ayda çözülmesini beklemek haksızlık olur. Ama Atalay, o birkaç ayda çözümün değil de çözümsüzlüğün neden bu kadar pirim yaptığını ve açılımın daha başlayamadan bitmekte olduğu şeklindeki imajın iyice güçlendiğini bize açıklamadı. Öyle bir noktaya geldik ki, daha ilk andan itibaren açılıma karşı olan, onun gerçekleşememesi için ellerinden geleni yapanlar haklı çıktıklarını düşünüyorlar. Kürt sorununun çözümü için tarihi bir fırsat yakalandığını, eğer bu da kaçırılırsa çözümün iyice imkansızlaşacağını düşünenlerse tedirgin. Bu durumda önce “neden böyle oldu?” sorusunun cevabını aramak gerekiyor:

Hükümet açılımı anlatmadı, anlatamadı: Çünkü hem açılım kapsamındaki birçok plan ve proje tam anlamıyla şekillendirilmemişti, hem de düşünülen bazı uygulamaların kamuoyunda yaratacağı tepkilerden ürkülüp bir “hazım süreci” hesaplanıyordu. Süreçte kısa, orta ve uzun vadeli adımlar atılacağı söylendi ve bazı “kısa vadeli” uygulamalar dile getirildi, hatta hayata da geçirildi ancak en çok merak uyandıran orta ve uzun vadeli niyetler telaffuz dahi edilmedi. Bu yüzden hem açılım karşıtı muhalefetin “devletin temel ilkeleriyle oynayacak”, hem de DTP çevrelerinin “dağ fare doğuracak” şeklinde propagandalarına elverişli bir zemin yaratıldı.

Medya tam anlamıyla açılıma angaje olmadı: Başlangıçta büyük bir çoğunluk açılıma aktif ve coşkulu destek verdi ancak gerek muhalefetin itiraz bombardımanlarının, gerekse somut ve olumlu ilerlemeler katedilememesi nedeniyle ayaklar sürünmeye başlandı. Birçok uygulamasında AKP hükümetinin neredeyse kayıtsız şartsız yanında olan bazı medya kuruluşları ve gazetecilerin ürkek pasifliği veya yaratıcı olmayan destekleri özellikle dikkat çekti. Nitekim Kürt hareketinin açılımdan desteğini çekip sokakları çatışma alanına çevirmesiyle birlikte medyanın özenli ve dikkatli üslubunu terk edip eski söylemine dönmeye başlandığı görülüyor.

Birkaç isim dışında AKP açılımı sahipsiz bıraktı: Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan Erdoğan, İçişleri Bakanı Atalay, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bazı TBMM Grup Başkanvekilleri, bir avuç milletvekili ve kısmen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu... Bunlar dışında açılımı sürekli gündemde tutan kimse yok gibi. Bunun bir nedeni, “kimse kendi kafasına göre hareket etmesin” şeklindeki uyarılar olabilir, fakat bu yüzden ülkenin Batısı muhalefetin, Güneydoğu’su da DTP’lilerin yoğun karşı propagandalarına terk edilmiş oluyor. Üstelik AKP içinden çıkan birkaç farklı sesin de açılıma yönelik kuşkuları pekiştirdiği görülüyor. Zira biliniyor ki AKP’nin seçmen tabanı, hatta partinin üst düzey bazı isimleri bile bu açılıma tam anlamıyla sıcak bakmıyorlar.

Hükümet kararlılığını gerçek hayata yansıtamadı: Başbakan Erdoğan, kendi tabanından da olumsuz mesajlar almış olsa gerek ki, her ne kadar ısrarla “yola devam” dese de açılımda epey tutuk davranıyor. Önce Habur’daki şenlik havası, ardından stadyumlarda ve İzmir’de gösterilen ayrımcı tepkiler ve nihayet Kürt siyasi hareketinin Öcalan’ın yaşam koşulları bahanesiyle sokakları yangın yerine çevirmesi nedeniyle hükümet iyice felç olmuş durumda.

Öcalan, PKK ve DTP yanlış okundu: En son gelişmelerin ışığında hükümetin yasal ve yasadışı Kürt siyasi hareketine yönelik taktik ve stratejilerinin isabetli olmadığını söyleyebiliriz. Öcalan’ın yoksayma politikasının Kürt siyasi çevrelerinde (ve hatta Öcalan tarafından) anlayışla karşılanacağı sanıldı fakat son sokak gösterileri bunun büyük bir yanılgı olduğunu bize gösteriyor. Öcalan’ın yeni hücresinden şikayet etmesi işin bir nevi bahanesi. Onun açılıma savaş açmasının esas nedeni devletin direkt olarak kendisini muhatap almayacacağını anlamış olması. Açılımın tıkanmasının gerekçelerini daha da uzatabiliriz, ancak burada kesip yakın gelecekte bizi bekleyen bir başka yanlışa kısaca değinelim: Erdoğan ABD yolunda uçakta, Kandil ve Mahmur’un ne yapıp edilip tasfiye edileceğini söylemiş. Onun bu sözleri, Öcalan’ın 25 Kasım’da avukatlarına söylediği “bizi tasfiye etmek istiyorlar” uyarısıyla örtüşüyor. Eğer devlet PKK’yı Kuzey Irak’tan, kendi rızası olmadan, diğer bir deyişle zorla tasfiye edebileceğini düşünüyorsa yanılıyor. Enerjisini bundan sonra böyle bir tasfiyeye yoğunlaştırmasının nafile olma dışında ne derece tehlikeli olabileceğini yarın tartışmak üzere.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.