Şampiy10
Magazin
Gündem

Hizbullah’a moral takviyesi

.

ABONE OL
Vatan Haber

Edip Gümüş, Cemal Tutar, Hacı İnan ve daha bir sürü isim.

Bundan yaklaşık 10 yıl önce Türkiye’yi derinden sarsan Hizbullah örgütünün önde gelen isimlerinin neredeyse hepsi teker teker tahliye oluyor. Nasıl daha önce PKK’lıları silah bırakmaya teşvik amacıyla hazırlanıp bir “Pişmanlık Yasası”ndan öteye geçemeyen “Topluma Kazandırma Yasaı”ndan da en çok Hizbullah sanıkları yararlanmışsa, bugün de tutukluluk sürelerinin başlıbaşına cezaya dönüşmesini engellemek için uygulamaya konulan CMK’nın 102.

Maddesi’nden de en çok Hizbullahçılar yararlanacağa benziyor veya onların yararlanıyor olması dikkat çekiyor.

Her ne kadar bu tahliyeler “beraat” ya da “af” anlamına gelmese de, diğer bir deyişle şimdi tahliye edilen kişilerin bir bölümü ilerde davaları sonuçlanınca epey ağır cezalara çarptırılacak olsalar bile Hizbullah yanlılarının tahliyeleri birer şenliğe dönüştürmeleri hiç ama hiç şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı değil çünkü, güvenlik güçlerinin üstüste gelen operasyonlarına, yedikleri epey ağır darbelere rağmen Hizbullah varlığını sürdürmeyi becermiş, üstelik 10 yıl önceye kıyasla daha güçlü ve etkili bir konuma gelmişti. İşte bu tahliyeler, bir süredir yeni bir evreye geçme hazırlıkları içinde olan Hizbullah’a tam bir moral takviyesi oldu.

Hizbullah’ın evreleri

Hizbullah’ın “yeni bir evreye geçmesi” ile neyi kastettiğimi açıklamaya çalışayım: Malum Hüseyin Velioğlu liderliğindeki Hizbullah, cumhuriyet tarihinin en gizli, en katı yasadışı örgütüydü. Uzun bir süre “tebliğ” faaliyetleri yürüten örgüt bir aşamadan sonra PKK ve diğer İslamcı örgütlerle çok sert çatışmalara girdi. Bu süreçte devletin “derin” bazı uzantılarıyla ilişki içinde olduğuna dair epey iddialar ortaya atılan Hizbullah, 17 Ocak 2000 günü Velioğlu’nun İstanbul Beykoz’da silahlı çatışmada öldürülmesinin ardından devlete, güvenlik güçlerine de saldırmaya başladı. Velioğlu’nun ölümünden yaklaşık bir yıl sonra Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve korumalarının şehit edilmelerinin ardından devletin Hizbullah’a yönelik operasyonları iyice şiddetlendi ve örgütün lider kadrosu ve silahlı militanlarının çoğu yakalandı, bir kısmı öldürüldü.

İşte bu kasırganın ardından Hizbullah kabuğuna çekildi. Silahlı faaliyetlerden iyice elini eteğini çeken örgüt, belli bir toparlanmanın ardından hayatında ilk kez yasal alanda varlık göstermeye başladı. Web sayfaları, yayınevleri, gazeteler, dernek ve vakıflar derken Hizbullah sosyal ve kültürel anlamda Kürtlerin yaşadığı hemen her yerde PKK çizgisine alternatif ve paralel yegane oluşum olarak kendini göstermeye başladı. Örneğin ilköğretim kurumlarında başörtü tartışmasına yol açan olayların arkasında bir şekilde Hizbullah’ın bulunduğu düşünülüyor. Bütün bunların ötesinde artık Güneydoğu’da Hizbullah’ın televizyon kanalı kurmayı, yerel ve hatta genel seçimlerde bağımsız adaylar göstermeyi tartıştığı konuşuluyor.

Üçüncü Hizbullah’ın eşiğinde

Velioğlu’nun ölümünün ardından “İkinci Hizbullah” döneminin yaşanmaya başlandığını söylemiştim. Aradan geçen on yılda Hizbullah öyle bir noktaya geldi ki “Üçüncü Hizbullah” diye adlandırabileceğimiz yeni bir evreye geçmesi kaçınılmaz. İşte bu tahliyeler, Hizbullah’ın kendini yeniden tanımlama ve konumlandırmasının arifesine denk geldi. Tahliye olan isimlerin, Hizbullah’ın ikinci dönemine yabancı veya muhalif olduklarını sanmıyorum. Eninde sonunda Hizbullah denince akla ister istemez cezaevlerindeki yüzlerce militan ve yönetici de geliyordu. Bu kişiler içerde olsalar dahi, dışardaki gelişmeleri yakından takip ediyor, ona bir şekilde müdahil olabiliyorlardı. Ancak tahliyelerle birlikte Hizbullah içinde birtakım dengelerin ve iktidar ilişkilerinin, bunlara bağlı olarak da strateji ve taktiklerin de belli ölçülerde değişime uğrayacağını tahmin edebiliriz.

“Bize ne Hizbullah’tan!” diyenler çıkabilir. Fakat yoğun bir şekilde Kürt sorununu tartıştığığımız bir dönemde, PKK’dan bağımsız hareket edebilen belki de tek Kürt hareketinde yaşanacak her türlü gelişme ve değişmenin tüm Türkiye’yi birinci derecede ilgilendirdiği açıktır.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.