Güvercinler, şahinler ve de kargalar
.
Kürt sorununun ve buna paralel olarak PKK sorununun çözümü için Kürt siyasi hareketi içindeki “şahin” - “güvercin”, diğer bir deyişle “radikaller” ve “ılımlılar” ayrımını iyi kavramanın kaçınılmaz olduğu doğrudur. Fakat bu hiç de kolay bir iş değildir. Çünkü Kürt hareketi derken, Öcalan (ki tavır ve sözlerinin her zaman birbiriyle tutarlı olduğu asla söylenemez), PKK (ki kendi içinde bir dizi odağı barındırmaktadır), yasal partiler (ki bunlar peş peşe kapatıldığı için ortada çok sayıda “baş” vardır) ve yaşadıkları bölgeye, yaş, cinsiyet, eğitim ve mali durumlarına göre farklı perspektiflere sahip bir tabandan söz ediyoruz. Zaten alabildiğine karmaşık olan bu hareketin birçok faaliyeti yasadışı zeminde yürütüldüğü için işimiz daha da zorlaşıyor. Kimsenin “şahin” ya da “güvercin” doğup öyle ölmediğini, her an, şaşırtıcı bir şekilde değişebildiğini söyleyebiliriz. Sonuçta kim niçin ve ne kadar süreyle “ılımlı”, hangi durumlarda “radikal” olur, kestirebilmek zordur.
Hal böyle olunca Kürt ve PKK sorunlarının çözümünü sadece ve sadece şahin-güvercin eksenine oturtmak; buradan hareketle Kürt siyasi hareketindeki bu ayrıma dışardan müdahale edilebileceğine, edilmesi gerektiğine inanmak ve daha da ileri gidip bunu polis ve yargı yoluyla yapmaya çalışmak tek kelimeyle akıl almaz bir durumdur. Ve maalesef devlet bir süredir peş peşe yaşanan KCK (Koma Ciwaken Kürdistan-Kürdistan Topluluklar Birliği) operasyonları; DTP’nin kapatılması ve milletvekillerinin zorla ifade vermeye zorlanması gibi olaylarda da gördüğümüz gibi bu yanlış stratejiyi benimsemiş durumda.
Herkes böyle düşünmüyor
Aslında devletin, hükümetin ve güvenlik bürokrasisinin tamamının bu stratejiyi benimsediği söylenemez. Özellikle Güneydoğu’yu ve Kürt siyasi hareketini yakından tanıyan, olaylara artniyetsiz, soğukkanlı ve uzun vadeli bakabilenler bu yolun çıkmaz olduğunu görüyorlar, ancak görüşlerini egemen kılamıyorlar. Diğer bir deyişle devlet içinde, en azından şimdilik, “şahinler”in, yani sert yöntemlerle Kürt siyasi hareketine nizam verme iddiasındakilerin “güvercinler”i, yani baskı ve sindirme stratejisinin yıllarca denenip sonuç vermediğine inanan ılımlıları etkisiz hale getirdikleri söylenebilir.
Dolayısıyla şu an yaşadığımız krizler büyük ölçüde Kürt hareketindeki değil, devlet içindeki “güvercinler-şahinler” ayrımından kaynaklanıyor. Aslına bakılacak olursa bu yanlış gidişatın birinci derecede sorumlularını “şahin” değil de “karga” olarak adlandırmak daha isabetli olabilir. Bunların ortak özelliği, siyasal ve toplumsal hareketleri esas olarak ve bazı durumlarda sadece istihbarat raporlarıyla anlamaya kalkmaları; yerinde ve derinlikli gözlemlere yönelmemeleri; bir analist için en çok elzem olan “şeytanın avukatlığı”nı yapmaya asla niyetlenmemeleri ve en önemlisi işin içine hiçbir şekilde kalplerini katmamalarıdır. Diğer bir deyişle gerçekten Türkiye’nin Kürt sorununun çözümünü canı gönülden istememeleridir. Burada şahsen anlayamadığım nokta, öncelikle Beşir Atalay gibi yetkin bir sosyal bilimcinin, ardından hükümet ve daha genelleştirirsek devletin, kılavuz olarak bu tür “taşra analistleri”ni benimsemiş olmalarıdır.
Bizim neo-conlar
Şu an yaşadıklarımız 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra ABD’de yaşananları fazlasıyla andırıyor. Bush yönetimi, yaşadıkları şokun etkisiyle kendilerine kısa vadede kesin sonuçlar vadeden bazı kişi ve kuruluşları kılavuz edinmişti. Fakat bunların hemen hepsi İslam ve İslamcılık konusunda hayli önyargılı, hayli bilgisiz ve hayli öfkeliydiler. İlk yaptıkları da, bu konularda yılların birikimine sahip, daha serinkanlı kişi ve kuruluşları sindirmek ve devre dışı bırakmak oldu. Bush “terörle mücadele” yerine “teröre karşı savaş” doktrini onların önerisiyle benimsedi. Yine Bush’un temel stratejisi olan “önleyici savaş”ın alaturka bir versiyonunun, günümüz Türkiyesi’nde KCK operasyonlarında hayata geçirildiğini görüyoruz.
Çok bilmiş neo-con (yeni-muhafazakâr) “uzmanlar”ın peşinden Bush’un nerelere sürüklendiği ve ülkesiyle tüm dünyanın başına ne çoraplar ördüğü ortada. Temennimiz, büyük kısmı halkın oylarıyla seçilmiş insanları kelepçeleyerek Kürt sorununun çözülecebileceğine inanan bizim neo-konlarımızın bir an önce devre dışı bırakılıp barışçıl ve demokratik çözüm arayışlarının öne çıkmasıdır.