Güneydoğu’da garip şeyler oluyor
.
Seçim öncesi PKK ve bir şekilde buna bağlı olarak Kürt sorununun çözümü konusunda iyimser bir hava vardı. Etkilerini kısmen sürdürse de bu olumlu atmosferin büyük ölçüde dağılmakta olduğunu, belirsizlik ve çözümsüzlüğün yeniden öne çıktığını gözlüyoruz. Halbuki Org. İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olmasıyla birlikte devletin farklı kurumları arasında belirgin bir uyum ortaya çıkmış, koordinasyon temin edilmiş ve umutlar yeşermişti. Fakat AKP hükümetinin stratejisizliği veya yanlış stratejilerin peşinden gitmesi nedeniyle enerjiler yine heba oluyor. Örneğin Başbakan Erdoğan Diyarbakır, Batman gibi illerde belediyelerin AKP tarafından alınmasıyla çözüm yolunda epey ilerleme katedileceği havası yarattı. Bu yanlıştı. Üstelik DTP’nin elinden hiçbir belediyeyi alamadığı gibi Van ve Siirt’i de kaptırdı. Sonuçta, adını bile anmaktan imtina ettiği DTP’ye stratejik bir zafer hediye etmiş oldu.
14 Nisan günüyse yepyeni bir yanlışa imza atıldı. 12 ayrı ilde düzenlenen operasyonlarda “PKK’nın şehir örgütlenmesi” ni oluşturduğu iddia edilen büyük kısmı DTP’li 50’yi aşkın kişi gözaltına alındı ve neredeyse hepsi tutuklandı. “Bunda yanlış olan nedir?” diye sorulacak olursa ilkin “zamanlama” demek gerekir. Çok uzun süredir takip edildikleri söylenen bu şahısların yerel seçimlerin hemen ardından alınmış olmaları operasyon kararında siyasetin belirleyici olduğunu düşünmemize yol açıyor. Öyle ki birçok kişi için bu “yerel seçimlerin intikamı” olarak algılandı.
Bu operasyon DTP-PKK ilişkisininin ya hiç anlaşılmamış olduğunu ya da tam tersine çok iyi anlaşıldığını gösteriyor. DTP (ve daha önceki partiler) ile PKK arasında organik bazı bağların bulunduğunu kestirmek için kahin veya istihbaratçı olmak gerekmez. Sorun ülkeyi yönetenlerin ve güvenlik güçlerinin bu bağlara nasıl baktıklarıdır. Örneğin yasal Kürt partilerinin onca yıllık mevcudiyetine rağmen ilk kez 14 Nisan’daki gibi geniş çaplı bir operasyon düzenleniyor. Diğer bir deyişle PKK’nın yasal siyasi hareketi ve partileri denetimi altına alma arzusu hep bilinir ama büyük ölçüde buna göz yumulurdu. Fakat nedense tam da PKK’nın silahsızlandırılmasının yoğun olarak tartışıldığı bir dönemde, ellerinde silah olmayan 50’yi aşkın kişi apar topar götürülüyor. Burada Cengiz Çandar’ın çok iyi özetlediği gibi “PKK’nın DTP’leştirilmesi” yerine “DTP’nin PKK’laşması” gibi garip bir arayışın devrede olduğunu özetleyebiliriz.
Hizbullah’tan uyarı
Başka gariplikler de var. Bunu anlamak için Güneydoğu’da PKK’nın dışında başka sosyal ve siyasal aktörlerin de bulunduğunu görmemiz gerekiyor. Bu açıdan iki gücün altını çizelim: Fethullah Gülen cemaati ile Hizbullah. Hizbullah’ın onca operasyona rağmen gücünü toparladığını, yasal ve yarı-yasal faaliyetleri esas alıp değişerek bölgede hızla etkili bir güç haline geldiğini birkaç kez anlatmaya çalışmıştım. Keza Gülen cemaati de hem Güneydoğu, hem Kuzey Irak’ta son birkaç yıldır hayli yoğun bir faaliyet yürütüyor.
Zaten öteden beri birbirlerinden hazzetmeyen bu iki grup arasında son günlerde anlaşılmaz bir gerinlik var. Hizbullahçılar ne zamandır Gülen hareketinin medyasının bazı yayınlarından şikayetçiydi. Son olarak Gülen’in bizzat yaptığı ve Hizbullah’ı da hedef aldığı açıklama üzerine tam anlamıyla alarma geçmiş durumdalar. Dün “Hizbullah Basın Bürosu” adına kaleme alınan bir basın bildirisinde bu konu ele alınıyor ve bir çatışma ihtimaline dikkat çekiliyor.
Bildiriden bazı cümleler aktarmak istiyorum: “Bu sefer de Fethullah Gülen grubu üzerinden, çatışma ortamı oluşturarak bir fitne ateşinin fitilinin tutuşturulmak istendiği müşahade edilmektedir (...) Gülen ve grubu kendi iradesi ve öz gücüyle böyle tehlikeli bir işe kalkışabilecek bir konumda değildir. Yine herkes çok iyi biliyor ki böyle bir çatışma durumunda, Hizbullah tarafından kısa süre içerisinde etkisiz hale getirilebilecek bir pozisyondadırlar. (...) Hiçbir şekilde bunlara şiddet uygulamayacağız. Oynanmak istenen oyunu bozmak için elimizden gelen her çabayı göstereceğiz (...) Buna rağmen birileri Hizbullah ismini kullanarak bazı tepkiler gösterebilir. Ancak halkımız şunu iyi bilsin ki; bizim cemaat olarak tavrımız, dile getirdiğimiz şekilde olacaktır. Bunun dışında gelişecek hiçbir tavır ve eylem Hizbullah’a ait olmayacaktır...”
Evet Güneydoğu’da çok garip şeyler oluyor. Dikkatle ve serinkanlılıkla izlemekte yarar var.