Gülen’den Kürtçe eğitim açılımı: Geç oldu ama iyi oldu
.
Gezi Parkı direnişi nedeniyle Türkiye’nin birçok sorunu unutuldu, gölgede kaldı. Bunların en önemlisi hiç kuşkusuz Kürt ve PKK sorunlarıyla her ikisinin çözümünü hedefleyen “çözüm süreci”dir. Öyle ki Başbakan Erdoğan’ın önceki gün Akil İnsanlar heyetiyle yaptığı final toplantısına, kendisinin Gezi sürecindeki tutumu yüzünden Murat Belge ve Baskın Oran katılmadı; akil insanların hazırlamış olduğu kapsamlı raporlar da, Erdoğan’ın yaptığı konuşmadaki hayal kırıklığı yaratan ayrıntılar nedeniyle hak ettikleri ilgiyi görmedi.
Benzer bir şekilde, Fethullah Gülen’in Irak Kürdistanı’nda, Erbil’de Kürtçe yayınlanan Rudaw Gazetesi’nden Rebwar Kerim’le söyleşisinin de yine Gezi direnişi nedeniyle normalin altında bir ilgi uyandırdığını söyleyebiliriz. Tamamını (http://cihan.com.tr/caption/Gulen-Kurtce-gazeteye-konustu-Temel-hak-ve-hurriyetler-pazarlik-konusu-olamaz-CHMTA2NjQ4NS80) bağlantısından okuyabileceğiniz söyleşide Gülen’in Kürt sorunu ve barış süreci üzerine son derece kritik, cesur ve olumlu mesajlar verdiğini söyleyebiliriz.
Kürtçe eğitim adil olmanın gereği
“Kuzey Irak” yerine “Irak Kürdistanı” demekten çekinmeyen; “Türk ve Kürt olmak irademiz dışındayken bunları ayrım sebebi yapmak garabet... Türkler, Kürtlerden önce Kürt meselesine sahip çıkmalıdır... Çözümün anahtarı, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemekte” diyen Gülen’in duruşu bana hareketin Irak Koordinatörü Talip Büyük’ü ve onunla yaptığımız, epey yankı uyandırmış olan söyleşiyi (http://www.rusencakir.com/Gulen-cemaati-19-yildir-Irak-Kurdistanina-hizmet-goturuyor/1930) hatırlattı.
Rudaw söyleşisinde Gülen’in anadilde eğitim üzerine sözleri bilhassa önemli: “Anadilde eğitimin ilke planında kabul edilmesi devletin vatandaşlarına karşı adil olmasının gereğidir. Ancak pratikte karşılaşılabilecek problemler ayrı değerlendirilmelidir. Mesela anadilde eğitim için o dilde eğitim verebilecek yetkin ve yeterli öğretmenler yetiştirilmelidir. Zira, öğretmen kadrosu anadilde eğitim vermeye yetersiz ise iyi niyetli çabalar geri teper ve yapılmak istenenin tersi bir sonuç verir. Öte yandan Kürt anne-babaların da evlatlarına Türkçe öğretmek konusunda hassas olmaları gerektiğini vurgulamak ihtiyacı hissediyorum. Dünyanın birçok ülkesinde ülkenin resmi dilini akıcı bir şekilde konuşamayan topluluklar vardır ancak bunlar önemli sıkıntılar yaşamaktadırlar.”
Aslında Gülen cemaatinin önde gelen kuruluşlarından Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı 2011 yılı sonunda yaptığı açıklamayla (http://rusencakir.com/Ana-dilde-egitim-Kacinilmaz-bir-zorunluluk/1637) Kürtçe eğitime yeşil ışık yakmıştı. Fakat 1,5 yıl sonra aynı konunun bizzat Gülen’in kendisi tarafından, üstelik daha vurgulu bir şekilde dillendirilmesinin değeri başka.
Neden önemli?
Gülen’in anadilde eğitimi “adil olmanın gereği” olarak sunması;
1) Kürt sorununun çözümündeki en kalın kırmızı çizginin anadilde eğitim olması;
2) Kürtçe eğitimin milliyetçi-muhafazakâr camiada bir tür tabu olması;
3) Devlet bürokrasisinde çözüme ayak direme ihtimali olan kadroların hatırı sayılır bir bölümünün Gülen’e saygı ve bağlılık duymaları;
4) Hükümetin anadilde eğitim konusunda son derece ürkek davranması (ki Başbakan akil insanlara bu konuda bir hazırlıkları olmadığını söylemiş;
5) Kürt siyasi hareketinin güven duymadığı Gülen’i ve onun hareketini çözümün önünde nerdeyse en önemli engellerden biri olarak görmesi gibi nedenlerle hayati derecede önemli buluyorum.
Vakfın açıklaması için “Bu aşamadan sonra, ‘daha önce neredeydiler?’ diye sormak son derece gereksiz ve anlamsız olur. Bu tavrın arkasında bir art niyet veya hesap aramak da nafile olacaktır. Olsa olsa şunu diyebiliriz: Türkiye’nin ‘öngörüleri en doğru çıkan’ yapılanması olarak anılmayı fazlasıyla hak eden Gülen hareketi, Türkiye’nin Kürtçe eğitimi kabul etmemede ısrarının felaket gibi sonuçlara yol açacağını (ön)görmüş olmalı” demiştik. Gülen’in sözleri için de aynı yorumları yapabiliriz.
Evet, Gülen’in Kürtçe eğitimin bir hak olduğunu deklare etmesi belki geç oldu ama güç olmadı, iyi oldu.