Gül nasıl devreye girebilir?
.
Dün NTV’de Yazı İşleri programına Sabah Gazetesi yazarı Yavuz Donat’ı konuk ettik. Deneyimli gazeteci, salı gününü Diyarbakır’da geçirmiş, DTP’nin ileri gelenleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve halkla görüşmüştü. Donat bölgeden izlenimlerini, birçok kişinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devreye girmesini beklediğini söyleyerek noktaladı.
Birkaç saat sonra Donat aradı ve Gül’ün yayını izlemiş olduğunu ve kendisini Köşk’e davet ettiğini söyledi. Sonuçta 45 dakikalık bir sohbet gerçekleşmiş ve bu arada Donat, Gül’le “yayınlanmak kaydı” ile kısa bir mülakat da yapmış. Gül’ün ne dediğini bugün Donat’ın kaleminden okuyacağız ancak biz bu yazıda Çankaya’nın içinden geçmekte olduğumuz bu katmerli kriz sürecinde ne yapabileceğini tartışmak istiyoruz.
“Katmerli kriz süreci” derken hükümetin başlatmış olduğu Kürt açılımının bir türlü ilerleyememesini; sokakların yangın yerine dönmesini; PKK’nın yeniden terör eylemlerine başlamış olmasını; DTP’nin kapatılmış olmasını; buna tepki olarak DTP’li milletvekillerinin istifa kararı vermelerini; iktidar partisiyle muhalefet arasında hiçbir iletişim ve diyaloğun olmaması bir yana aralarındaki gerilimin giderek tırmanmasını kastediyorum.
Gül’ün, birbirinden farklı görüşteki kanaat önderleri tarafından “12 Eylül 1980 öncesi günler”e benzetilen bugünkü ortama müdahale etmesi bir cumhurbaşkanı olarak öncelikli görevleri arasında yer alıyor. Buna ek olarak, “tarihi fırsat” çıkışıyla açılımın “gerçek başlatıcısı”olduğu için, bu sürecin gidişatından birinci derece sorumludur.
DTP’ye açılım
Nitekim Gül daha DTP kapatılmadan, Arnavutluk yolunda gazetecilere, siyasi parti liderlerini bir araya getirmeyi düşündüğünü söylemişti. Fakat önce muhalefet bu öneriye yanaşmadı, Başbakan Erdoğan da öneriyi tasvip ettiğini, fakat gerçekleşmesini mümkün görmediğini söyledi. Buna karşılık işlerin her geçen gün daha kötüye gitmesi üzerine Gül’ün müdahil olması önerisi, birbirinden farklı kişi ve çevreler tarafından telaffuz edilir oldu. Açıkçası siyasi partilerin Çankaya’da bir masa etrafında toplanması hiç mümkün gözükmüyor. Olsa bile buradan bir fotoğraf dışında olumlu bir gelişme beklemek fazlasıyla hayalcilik olur.
Bununla birlikte Gül’ün yapabileceği şeyler yok değil. Öncelikle DTP’lilerin iyice mevcut sistemin dışına çıkmalarını engelleyici adımlar atabilir. Unutmayalım ki Başbakan Erdoğan daha DTP’nin adını anmaz, ondan “malum parti” diye bahsederken Gül bu partinin önde gelenlerini değişik vesilelerle Çankaya’da ağırlıyor; yurt dışı gezilerinde yanında götürüyordu. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk yurtiçi gezisini Güneydoğu’ya yapan Gül’ün bölgenin kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileriyle düzenli olarak bir araya geldiğini de biliyoruz.
Peki Gül DTP konusunda ne yapabilir? Şu ana kadar Başbakan ve diğer hükümet yetkilileri “siyasi parti kapatılmasına karşı” olduklarını söylemenin dışında bir şey söylemediler; şahsen DTP’nin kapatılıp Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un yasaklanmalarından “üzgün” olduklarını söyleyen hiçbir devlet yetkilisine tanık olmadım.
İşte Gül en azından DTP’nin kapatılmasının, bazılarının iddia ettiği gibi bir “devlet politikası” olmadığını gösterecek bazı jestler yapabilir; yapmalı. Her ne kadar bundan böyle cumhurbaşkanlarını millet seçecek olsa da, Gül’ün Başbakan Erdoğan gibi “Böyle bir şey yaparsam seçmenin tepkisi ne olur?” diye daha az düşüneceğini varsayabiliriz.
Gidişata müdahale
DTP krizine müdahale dışında Gül’ün açılımın (kötü) gidişatı konusunda da bir şeyler yapması kaçınılmaz gözüküyor. Şu ana kadar yaşananlardan, hükümetin bu süreci başarıyla yönetmediğini, bundan sonra da yönetebileceğe benzemediğini çıkarabiliriz. Başbakan sık sık “Biz açılımı milletle yapacağız” diyor ancak iddia ettiği gibi “milli birliği pekiştirecek” adımlar atmakta zorlanıyor. Hatta açılımla birlikte ülkedeki kamplaşmaların daha da sertleştiği ortada.
Buradan çıkış, muhalefetin iddia ettiği gibi açılımdan vazgeçmek değil, tam tersine onda sonuna kadar ısrar etmekle olur. Bu noktada Gül’ün devreye girmesinin kesinlikle şart olduğunu söyleyebiliriz.