Eve dönüş
.
Suriye’deki iç savaş er ya da geç, şu ya da bu şekilde sonlanacak. Nasıl iç savaş Türkiye’yi doğrudan ve genellikle olumsuz bir şekilde ilgilendiriyorsa, sonuçlanmasından da doğrudan etkileneceğiz. Etkilerin olumlu mu, olumsuz mu olacağı kuşkusuz birçok faktöre bağlı ve kestirilmesi kolay değil. Ancak öyle bir konu var ki, Suriye sorunu nasıl çözülürse çözülsün, Türkiye için ciddi riskler içeriyor: El Kaide çizgisindeki gruplarda savaşan Türkiyeli gönüllüler.
Sayıları hakkında çok fazla bilgimiz yok ancak bugüne kadar sağda solda çıkan haberlerden, özellikle son günlerde Rojava’daki Kürt grupların yaptıkları açıklamalardan çok sayıda Türkiye vatandaşının Suriye’de savaştığını öğrendik. Bunda şaşılacak bir şey yok çünkü sayıları Arap ülkelerinden gönüllüler kadar olmasa da, daha Afgan cihadından itibaren Türkiye’den çok sayıda genç, Çeçenistan, Bosna, Keşmir başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafındaki cihatlarda yer aldı, yakalanıp hapis yattı, yaralandı ve hayatını kaybetti.
İşgal sonrası Irak’taki iç savaşta da El Kaide ve/veya ona yakın çizgideki silahlı gruplar içinde çok sayıda Türkiyeli’nin bulunduğunu duyduk. Anlaşılan büyük bölümü, El Kaide’nin strateji değişikliğine paralel olarak Suriye’ye geçmiş. Ama Türkiye’den (ve Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerden) Suriye’ye çok sayıda tecrübesiz ismin de aktığını anlıyoruz. Bunun önde gelen nedenlerinden biri Baas/Beşar Esad rejiminin ömrünün çok az kaldığına dair yaratılan algıdır. Yani başlarda Suriye’de gönüllü olmak o kadar da riskli bir olay olarak görülmüyordu, diğer bir deyişle “erken bir zafer” garanti gibiydi. Diğer önemli bir neden de Suudi Arabistan, Katar gibi Suriye rejimin devirmeye angaje olan devletlerin, kendileri için de ciddi tehdit oluşturmasına rağmen, Özgür Suriye Ordusu’nun yetersizliğini aşmak için profesyonel El Kaide’yi bu ülkeye gitmeye teşvik etmeleridir. Ankara’nın Suriye’de El Kaide varlığı konusunda başından itibaren ciddi bir tavır sergilememiş olması da Türkiyeli gönüllü adaylarını cesaretlendirmiş olsa gerektir.
Yemen örneği
Soru ortada: Suriye’de profesyonel birer savaşçı hâline gelen bu gönüllüleri o ülkedeki savaş bittikten sonra nasıl bir gelecek bekliyor? Daha doğrusu, içlerinden başka cihatlara katılmak yerine ülkelerine dönmek isteyenler olursa (ki muhtemelen çoğu dönecektir) Türkiye’de ne yapacaklar? Bugünün koşulları göz önüne alındığında endişelenecek pek bir şey olmadığı söylenebilir. Ancak daha önce de yazdığımız gibi “El Kaide’nin tarihini, kendisini kullandığını sananları kullanmak“ olarak özetleyebiliriz. Bu konuda ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan’a ek olarak Yemen’i de örnek gösterebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde ABD yönetimi, Yemen’deki vatandaşlarına ülkeyi terk etme çağrısı yaptı. Bunda şaşılacak bir şey yok çünkü Usame bin Ladin’in de asıl memleketi olan Yemen günümüzde El Kaide’nin en etkili olduğu ülkelerden biri. Zaten El Kaide 13 yıl önce 12 Ekim 2000’de Aden limanındaki USS Cole destroyerine yönelik, 17 Amerikan askerinin ölümüne neden olan intihar saldırısı gerçekleştirmişti.
Bu saldırının, Aden-Abyan İslami Ordusu lideri Zeynel Abidin el Mihdar’ın, bir yıl önce 17 Ekim günü idam edilmesine misilleme boyutu olduğu da söylenmişti. O tarihlerde internette yaptığım bir araştırmada, Yemen devletinin İngilizce yayın yapan resmi yayın organı Yemen Times’taki bir haber dikkatimi çekmişti. Haberde El Mihdar öncülüğündeki bir grubun savaşmaya gittikleri Afganistan’a törenle uğurlandıkları yazıyordu...
Vahşet kayıtları hakkında
Sosyal medyada El Kaide militanlarının farklı yer ve zamanlarda gerçekleştirdikleri infazların kayıtları dolaşımda. Çok kişi bu vahşet görüntülerini dolaşıma sokarak El Kaide ile mücadele ettiklerini sanıyorlar ama kesinlikle yanılıyor; hatta tam tersine, dolaylı olarak El Kaide propagandası yapıyorlar.
Çünkü bunların çoğu zaten El Kaideciler tarafından çekilip dolaşıma sokulan videolar. Kendilerine zarar verecek olsa herhalde bunları kaydedip yaymazlardı. Dolayısıyla El Kaidecilerin o görüntülerin dolaşımından fazla rahatsız olmadıklarını düşünebiliriz.
Sonuç olarak bu vahşet videolarını izlemenin, yaygınlaşmasına katkıda bulunmanın yanlış olduğunu düşünüyorum.